Bu ayki yazımın konusu son zamanlarda oldukça popülerlik kazanan, özellikle yetişkin hayatımızın birçok yönünü ama belki de en çok ilişkilerimizi etkileyen bağlanma stillerimiz.
Bağlanma stillerimiz aslında yaşamımızın en erken dönemlerinde oluşuyor. 0-2 yaş bu süreç için kritik ancak zihinsel gelişimimiz göz önünde bulundurulduğunda 3 yaşı dayanak noktası olarak almamız daha makul olabilir. Yaşamımızın ilk 2 yılında neler oluyor peki. Neler öğreniyoruz ki insanlara bağlanmak konusunda zihnimizde şemalar oluşturuyoruz?
Aslında bu konunun temeli dünyaya savunmasız ve bakıma muhtaç bir şekilde gelmemize dayanıyor. Bebeklerin kendilerine bakım verenlere bağlandığını hepimiz biliyoruz. Bu konuda karşımıza bakım verenler bağlanma figürleri olarak çıkıyor. Bu figürlere karşı geliştirdiğimiz bazı davranışlarımız var, bunlar; temas kurma, onlardan ayrıldığımızda acı hissetme (ayrılık acısı), bizim için güvenli bir ortam oluşturmaları (güvenli liman) ve ihtiyacımız olduğunda orada olduklarını bilmemiz (güvenli dayanak) gibi davranışlar. Bağlanma figürü birden fazla olabilir ve hiyerarşik bir sıra izler. En tepede anne, baba, büyükanne-büyükbaba ya da bakıcımız olabilir ve diğerleri bizim ihtiyaçlarımızı ne ölçüde karşıladıkları ve bize olan yakınlıklarıyla alt sıralara dizilirler. En tepede olan figürü ne belirler sorusuna vereceğimiz cevap ise; bize bakım sağlayabilmesi (olgunluk, yetkinlik), bize şefkat gösterebilmesi (fiziksel temas) gibi özellikler bu hiyerarşinin tepesini belirleyen özelliklerdendir. Bu hiyerarşi her zaman aynı kalmaz. Biz büyüdükçe genellikle en tepeyi arkadaşlarımız ve sonrasında romantik ilişkimizdeki partnerimiz alacaktır. Bu yazının evirileceği nokta da romantik ilişkilerdeki bağlanma stillerimiz. Bebekliğimizde geliştirdiğimiz bağlanma stillerimiz yetişkin hayatımızdaki ilişkilerimizi de etkiliyor dedik. Ve görüyoruz ki erken dönemde edinilen bu şemalar en çok yaşamımızın ileriki safhalarında romantik ilişkilerimizde kendini gösteriyor, bağlanma stillerimiz aynen işleyebiliyor.
Bağlanma stillerini temelde 3 kategoriye ayırabiliriz. İlki “güvenli bağlanma”. Bir bebek nasıl güvenli bağlanır? En temelde bir ihtiyacı olduğunda ya da zor bir durumla karşılaştığında bağlanma figürünün her zaman orada olacağını biliyorsa, bağlanma figürü bu hissi ona aktarabiliyorsa bu bireyler güvenli bağlanabiliyor ve ileriki yaşamlarında partnerlerine de güvenli bağlanıp aynı hissi onlara da iletebiliyorlar. Diğer bağlanma stili “kaygılı bağlanma”. Bu stilde, bebek bir ihtiyacı olduğunda ya da zor bir durumla karşılaştığında bağlanma figürünün orada olup olmayacağını ve o anki ihtiyacını karşılayıp karşılamayacağını bilemiyor çünkü bağlanma figürü bir var bir yok hissiyatı veriyor. İleriki yaşamlarında genelde kaybetme korkusu yaşayan, partnerlerine hemen bağlanmak ve yakın ilişki kurmak isteyen bireyler olabiliyorlar. Son bağlanma stili ise “kaçıngan bağlanma”. Burada bebek bir ihtiyacı olduğunda ya da zor bir durumla karşılaştığında bağlanma figürünün orada olmayacağını düşünür çünkü öyledir. Bu bireyler her şeyin üstesinden yalnız başlarına kendilerinin geleceğini ve hiç kimseye ihtiyaçları olmadığını düşünen, romantik ilişkilerinde bağlanmaktan korkan, kendilerini bu yolla koruyabileceklerine inandıkları için yakın ilişki kurmaktan çekinen bireyler olabilirler.
Son olarak, farklı ebeveynlik stillerinden dolayı bizler farklı bağlanma stilleri geliştirebiliriz. Ayrıca zor da olsa bağlanma stillerimiz değişebilir. Özellikle yetişkinlikte kendimizi sıkı sıkıya kategorilendirmek yerine bunu bir skala olarak görebiliriz ve kendimizi kategorize etmek yerine davranışlarımızın farkında olmak için bağlanma stillerimizi öğrenmeye çalışabiliriz. Böylece daha sağlıklı ilişkiler kurabiliriz.
Not: Bu yazı Yakın İlişkiler podcast serisinin “Bağlanma Stilleri Çocuklukta Nasıl Oluşur?” ve “Bağlanma Stillerimiz Romantik İlişkilerimizi Nasıl Etkiliyor?” bölümlerinden derlenmiştir.