Hıfzırrahman Raşit Öymen, 10 Temmuz 1899 günü Trabzon’da doğdu. Babası istinaf mahkemesi üyesi Mehmet Reşit Bey, annesi Hacı Şerif kızı Hafize Mesrure Hanım’dı (Öymen, 2023).
İlköğretimini Midilli Adası’nda, lise eğitimini Trabzon, Sivas ve Elazığ’da sürdürdü. Ardından İstanbul Öğretmen Okulunda eğitim aldı ve birincilikle mezun oldu. Bu başarısı sayesinde pedagoji eğitimi almak için Almanya’ya gönderilmeye hak kazandı. Burada bir öğretmen yetiştirme okulunda eğitimine devam etti. Sonrasında Viyana Pedagoji Enstitüsünde ilmi terbiye ve tatbikatı ile tarih dersleri üzerinde eğitim aldı (Dereköy, 1980).
Dünya Savaşı sonunda 1919 yılında Türkiye’ye döndü. Kastamonu Erkek Öğretmen Okulunda psikoloji ve pedagoji dersleri vererek Türkiye’de meslek hayatına başladı (Dereköy, 1980). Kendisi gibi öğretmen olan Nezaket Hanım’la 1929 yılında evlendi.
Futbol oynamayı seven Hıfzırrahman Raşit bir maç sonrasında sakatlandı ve tedavi olmak için 1926 yılında Viyana’ya gitti. Bir yandan tedavisine devam ederken bir yandan da büyük bir kalkınma hareketi başlatan Avusturya’nın, başkenti Viyana’daki okulları ve eğitim hareketlerini yerinde inceledi (Dereköy, 1980). Türkiye’ye dönmesinin ardından yazdığı Mektepçiliğin Kâbe’sinde adlı yayınladığı eserinde Viyana’da gözlemlediği eğitim reformlarını, eğitim ve öğretim etkinliklerini anlattı. Bu eser Viyana’daki eğitim konusunda yazılan eserlerin ilklerinden olduğu için Viyana Pedagoji Enstitüsü kitaplığında da yer aldı (Dereköy, 1980).
Hıfzırrahman Raşit Öymen, öğretmenlik yaptığı 1934–1943 yıllarında Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Dairesi Şube Müdürlüğü görevini de yürütüyordu. Bu görevlerinin yanında Mektep Müzesi Müdürlüğü de yaptı (Dereköy, 1980). İkinci İlköğretim seferberliğinin başlangıcı olan “Köyleri Okullara Kavuşturma” hareketinde ve Köy Enstitülerinin kuruluşunda da görev aldı. Mekteb-i Mülkiyeye bağlı olarak İçişleri Bakanı ve Fakülte Dekanı ile birlikte “Kaymakamlık Kursları Semineri” programlarını hazırladı ve eğitimle ilgili konuları konferans şeklinde kurs öğrencilerine anlattı (Özoğlu, 1980).
Hıfzırrahman Raşit Öymen’in siyasi hayatı Bolu Milletvekili olarak 1943 yılında Meclis’e girdiğinde başladı. Meclis’te parti içinde özeleştiriyi sağlamak için kurulan Müstakil Grup’ta yer aldı. 1946-1948 yılları arası siyasi hayatına ara verilmesinin ardından 1948 yılı ara seçimlerinde yeniden Bolu milletvekili seçilen Öymen, 1950 seçimlerinde partisiyle birlikte seçimi kaybetti ve bundan kısa bir süre sonra aktif siyaset hayatına ara verip eğitimci hayatına geri döndü.
Bir süre partisinde eğitim politikalarını geliştirmek için çalışmalar yapan Öymen, öğretmenlik hayatına ikinci defa 1961 yılında Ankara Üniversitesinde dersler vererek devam etti (Çubukçu, 1980). Bu fakültelerde, din psikolojisi, pedagoji, felsefe bölümü, pedagoji tarihi, genel öğretim usulleri ve Türkiye’nin eğitim problemleri konularında dersler verdi ve bu derslerin kaynak kitaplarını da hazırladı (Özoğlu, 1980).
Türk Eğitimine Katkıları
Hıfzırrahman Raşit Öymen millî, çağdaş, eşitlikçi bir eğitim sisteminin kurulmasında fikirleriyle, çıkarttığı dergileriyle, yazdığı yazılar ve kitaplarıyla çok etkili bir eğitimciydi. Yazılarında sürekli kullandığı “Toplu öğretim”, “öğretimde iş ve doğrudan doğruya etkinlik”, “demokratik eğitim”, “herkese eşit eğitim hakkı”, “laik eğitim” ve “karma eğitim” gibi kavramlar zamanla program, yönetmelik ve yasa maddeleri haline geldi. Ömrünün son yıllarında Türk Eğitim Derneği’nden Eğitim Hizmet Ödülü aldı (Özoğlu, 1980).
Özellikle Almancadan çevirdiği metinlerle Türkiye’de pedagojinin yayılmasında en etkili kişi oldu. Ezberciliğin azaltılması ve öğrenmenin veriminin arttırılması gerektiğinin altını çokça çizdi (Bahşi, 2005).
Öymen, öğretmek için önce yeterince bilgi sahibi olmak gerektiğinin farkında olmasından öğretmenlerin her açıdan daha iyi eğitilmeleri için üniversitelerde öğretim görmeleri gerektiğini çokça ifade etti. Öğretmen yetiştiren okulların niceliğinin değil niteliğinin önemli olduğunu dile getirip; laik, çağdaş, bilimi esas alan, disiplinli ve verimli öğretim metotları kullanan öğretmenlerin gerekliliğine dikkat çekti. Kendi kendine yönetim metodunu benimsedi (Bahşi, 2005).
Öğretmenlerin kendilerini geliştirmeye devam edebilmeleri ve öğretmenliğe talebin artması için öncelikle öğretmenlerin ekonomik bağımsızlığının sağlanması gerektiğinin önemine dikkat çekti. Öymen; valiler, kaymakamlar, nahiye müdürleri, sivil ve askeri teşkilat mensupları, doktorluk ve hemşirelik gibi aynı zamanda serbest meslek sahiplerine de bir ilave ücret farkı kabul edilmişken öğretmenlere uygulanmamasını eleştirip diğer meslek gruplarıyla öğretmenlerin maaşları arasındaki farkın azaltılması gerektiğini belirtti (Öymen H. R., Büyük Tezat, 1958).
Kamu kaynaklarının yetersiz kalması sonucu ihtiyaç duyulan özel öğretim kurumlarına hem ticari kaygıyla eğitim kalitesini düşürmelerinden hem de fırsat eşitsizliğini arttırmalarından karşıydı. Ticari kaygıyla verilecek eğitimin demokratik rejimin ilkelerini sarsacağını ve bilimden uzaklaşacağını belirtti (Bahşi, 2005).
Öymen, yabancı misyoner okulların Türkiye’ye yerleşmelerinin Türk dili ve düşüncesinin gelişmesine engel olduğunu iddia etti (Öymen, 1965). Millî çıkarlara ters, Türk millî varlığıyla bağdaşmayan faaliyetlerine devam eden bu okullar vergi muafiyetlerine de sahiplerdi. Lozan Antlaşması bu kurumların yenilerinin açılmasını önledi ve ilave tesisleri de kabul edilmedi.
Halkın %90’ının köylerde yaşıyor olmasından eğitimin köyde yaygınlaşmasının önemi rahatça anlaşılabilirdi. Öymen’e göre, köylülerin eğitim düzeyi ve yaşam standardı aynı zamanda ülkenin gelişmişlik seviyesini göstermekteydi. Köy okullarına ek olarak, köyü teknik ve sosyal olarak güçlendirecek sanat, halk müziği, halk oyunları, sportif faaliyetler vb. alanlarda eğitim veren kurslar aracılığıyla köyün sosyal yönünü kuvvetlendirmeyi tavsiye etti (Bahşi, 2005).
Köy enstitülerinin prensiplerine inanan Öymen, İsmail Hakkı Tonguç’u desteklemiştir. Enstitülerin sadece öğretmen yetiştirmeye odaklanması ve daha önceleri kararlaştırılanın aksine yetiştirilen öğretmenlerin kadro ihtiyacından dolayı başka yerlere tayin edilmesi gibi idari kararları ise eleştirdi (Bahşi, 2005).
1932’de kurulan Ankara Halkevi, sanat hayatının ilk ev sahipliğini yaptı. İlk opera burada oynanmıştı. Tiyatro, spor, konferanslar, halk oyunları ve türküleri ve uyarıcı konuşmaların öncülüğü orada başlamıştı. Önceleri yüksek zümreye ait bu alanları halkla tanıştıran bu kıymetli kurumlara Öymen çok önem verdi. Devrimlerin halkta karşılığının buralarda sağlanacağına inandı. Aydın Halkevi’nin açılışında konuşma yapan ve başbakan olunca halkevlerini kapatan Adnan Menderes’i ise sertçe eleştirdi (Öymen, 1971).
Yazı yazarak çok para kazanamayıp zorlu bir hayat yaşasa da Öymen kendini eğitime adamaktan vazgeçmedi. Fikirleri ve önerileri eğitim sistemine öncülük etti. 7 Mayıs 1979 günü kalp krizi sonucu hayatını kaybetti ve Ankara Asri mezarlığa defnedildi (Öymen, 1980).
Kaynakça
Bahşi, E. (2005). Eğitim ve Siyaset Alanındaki Çalışmalarıyla Hıfzırrahman Raşit Öymen. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı.
Çubukçu, A. (1980). Öymen ile Bir Söyleşi. Ankara: Eğitim Hareketleri Dergisi, C.XXIII, No:286.
Dereköy, R. (1980). Hıfzırrahman Raşit Öymen. Ankara: Eğitim Hareketleri Dergisi, C.XXIII, No:286 .
Öymen, A. (2023). Bir Dönem Bir Çocuk. İstanbul: Doğan Kitap.
Öymen, H. R. (1958). Büyük Tezat. Ankara: Eğitim Hareketleri Dergisi, Yıl.4, N0:40.
Öymen, H. R. (1965). Türkiye’nin Ana Eğitim Problemleri. Ankara: Ajans-Türk Matbaası.
Öymen, H. R. (1971). Halkevlerinin Kuruluşu ve Kaderi. Ankara: Halkevleri Dergisi, C.5,No:52.
Öymen, Ö. (1980). Mutlu bir Ölüm. Ankara: Eğitim Hareketleri Dergisi, C,XXIII, No:286.
Özoğlu, S. Ç. (1980). TED Eğitim Hizmet Ödülünün Amacını Açıklayan ve Öymen’i Tanıtan Konuşması. Ankara: Eğitim Hareketleri Dergisi.