Toplum olarak tuhaf bir şekilde kendimizi kandırmayı seviyoruz sanırım bu bize atalarımızdan kalmış genetik bir hastalık. Kendimizi dev aynasında görmeyi seviyoruz. Toplumumuzun her kademesinde sıkça karşılaştığımız durumlardan biridir en üstün bulma durumu üstelik bu öyle hafife alınacak bir durum değil bana kalırsa klinik bir durum teşkil etmektedir.
Muhteşem Osmanlı’nın kıskaçlarında klmış gibiyiz. Tarih paçamıza yapışmış durumda biz sürekli onun peşinden gitmek zorundaymışız gibi hissediyoruz. Bilmem kaç kıtaya hüküm etti atalarımız ve biz hala ordayız. Oturup kendimizi eleştirdiğimiz yok. Hiç bir alanda doğru dürüst bir yol kat etmişliğimiz yok. Henüz yolda dahi düzgün yürümeyi beceremiyoruz, trafik ışıklarına toplu olarak bir kinimiz var asla trafik ışıklarına uymayız örneğin çünkü bize düşmanlığı var arkadaşın. Acaba diyorum bu da mı geçmişte atalarımızn yaptığı davranışların devlalığını mı teşkil ediyor? Malum bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nde Müslümanlar yolları, kaldırımları diledikleri gibi kullanırken, gayrı müslümlerin öyle bir hakkı yoktu. Bizimkiler yolları “saldım çayıra mevalm kayıra” düşüncesi ile arşınlarken ötekileştirilmiş zavallı insanlar temkinli olmak zorundaydılar. Acaba trafiğe, trafik kurrallarına özellikle de trafik ışığına karşı duyduğumuz bu kinin nedeni bu mu? Olay bu kadarla kalsa güzel tabi ama daha nice örnek var geçmişe takılıp kaldığımız. Örneğin asla geride kaldığımıza inanmıyoruz inanmak istemiyoruz. Geçmişte horladığımız, sevgili atalarımızın ikinci sınıf insan muamelesi yaptığı tarihimizin ortaklarından olan gayrı müslüm kardeşlerimiz Ay’a, Mars’a tatile gitmeyi planlarken biz hala sahilde bilmem kaç ton çöp toplandı haberlerini izliyoruz, millet havaraylı sisteme geçerken biz yol olmadığı ve hastaneye bunun için gidemeyen zavallı çocuklarımızın narin cansız bedenlerini çuvallarda taşıyıp mezarlığa götürüyoruz. O bizim hiçe saydığımız, küçük gördüğümüz milletin çocukları, gençleri parti parti dolaşıp, seyahat ederken bizim zavallı çocuklarımız borç harç içinde okumaya çalışıyor. Es kaza olur ya o döneme kadar yılmadı, pes etmedi okudu bu seferde iş sorunu çıkıyor karşılarına asla iş bulamıyorlar. Neden çünkü onunda nedeni benim biricik güzel atalarımda saklı rüşvet, adam kayırma, torpil almış başını gidiyor, a bu arada unutmadan bir de popüler kültürün yeni bir varisi çıktı ortaya “dayı” kavrımında vücut bularak. Eğer ki dayın yoksa bir yerde mümkün değil iş bulamazsınız. Öyle hemen herkes dayım var demesin çok şükür benimde altı tane aslan gibi dayım var ama maalesef işsizler kervanındayım ben üstelik diplomalı işsizlerden hemde bir de değl üç diplomalı işsizlerden sonradan öğrendim meğer bendeki dayılar işe yaramıyormuş, o dayılar aslında o dayılar değilmişler.
Öyle böyle irdelenmesi gereken o kadar çok konu var ki miras olarak aldığımız. Şuraya yazsam sanırım bir haftamı alır. Kadın cinayetleri aslında kadın değil genel olarak cinayetler, yaşlı-genç-çocuk-kadın-erkek-hayvan demeden nefes alsın yeter deyip istismar edilenler, toprak davaları, namus kavramı, görüntü kirlilikleri, gürültü kirlilikleri, çarpık kentleşme, gettoda sıkışmı zavallı insanlar bizim insanlarımız, giderek artan intihar vakaları, mutsuz bir toplum, umutsuz bir nesil ve daha niceleri…
Ama ne olursa olsun yine biz en üstünüz kafasıyla ilerlemeye değil hergün daha çok gerilemeye mahkum bir çekilde devam ediyoruz. Tıpkı Osmanlı gibi eskiyi bir arayış içindeyiz ama neyi aradığımızı da bilmiyoruz.
Ah benim zavallı, güzel, narin, hoş ülkem, güzel insanım, güzel toplumum ne zaman bir psikatriye gitmeye karar vereceksin? Ne zaman ruhunun hasta olduğuna inanacaksın?