Ülkemizin çileli kuşağındandır. Ama, şimdiki gibi kapağı bir yerlere atıp kendimi kurtarayım diyenlerden olmayı aklından bile geçirmemiştir. Tersine, ülkeyi kurtarma, kendisini borçlu hissettiği topraklara katkı verme çabasını hiç eksik etmemiştir. Başka deyişle, umut tüketen, çevresine umutsuzluk aşılayan değil umut üreten olmuştur.
İzmir İdadisi öğrencisiyken ve sonrasında Tıbbiye öğrencisiyken gazete çıkartmıştır. Yine, Tıbbiyedeyken Türk Ocakları’nın kurucusu olmuştur.
Mütareke sırasında Anadolu’ya geçerek köycülük projesi hazırlamıştır arkadaşlarıyla. Bu nedenle de arkadaşları onu “Köycü Reşit Galip” olarak bilmiştir. Reşit Galip Kütahya ve çevresinde meslektaşı Fazıl Doğan’la birlikte Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuş, bir yandan köylülere sağlık hizmeti sunarken diğer yandan da onlara milli düşünceleri aşılama çabası içinde olmuştur.
Sakarya Savaşı sırasında Sağlık Vekaleti umumi Hıfzıssıhha Muavinliği’ne atanınca Ankara’ya gelmiştir.
Milli Mücadele zaferle sonuçlanınca özel hekimliğin yanı sıra Türk Ocakları Başkanlığı’nı üstlenmiştir.
Şeyh Sait isyanı döneminde kurulan İstiklâl Mahkemesi üyeliğine atanmıştır.
İzleyen yıllarda Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Genel Yazmanlığı ve Başkanlığı üstlendiği görevlere eklenmiştir. Milli Mücadele tarihinin yazılmasına emek harcamıştır.
1932 yılında Maarif Vekili seçilen Dr. Reşit Galip 1933’te bu görevden istifa edene kadar da boş durmamıştır. Malche Raporu doğrultusunda Darülfünun’un üniversiteye dönüştürülmesine çok değerli katkıları olmuştur. Üniversiteyi yüceltmek bir yana sıradanlaştıran ve okullaştıran kafaların onun yaşadığı yıllarda düşe eşdeğer bu çabalarını övmeleri elbette beklenemez.
Halkevlerinin kuruluşunda da önemli katkıları olmuştur.
Tıpkı Atatürk gibi zengin bir kişisel kütüphaneye sahiptir. Kitaplarının arasında vermiştir son nefesini! Kitap kurdu olmakla yetinmemiş pek çok kitabın künyesinde yazar ya da çevirmen olarak adı bulunmaktadır.
Cumhuriyet, Vakit ve Hakimiyeti Milliye gazetelerinde makaleleri yayımlanmıştır.
Henüz 42 yaşındayken yakalandığı akciğer enfeksiyonu nedeniyle yaşamını yitiren Reşit Galip’in son nefesini verirken “Etiler ve Selçukiler” diye sayıkladığına tanık olunmuştur.
Geçmişte çok bilinmezdi ama son yıllarda boy hedefi yapılan ANDIMIZ’ın yazarı olduğunu bilmeyen kalmamıştır. Bu kısa ama özlü tümcelerde kafatasçılık arayanların Fransa Ulusal Marşı’nın sözlerine göz atmalarını önermekle yetinelim.
Yine bu bağlamda, Türk ve Türklük kavramlarını etnikçiliğe indirgemekte üsteleyen bilgisiz ya da kötü niyetli kimselere aşağıdaki önemli saptamayı anımsatalım!
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına TÜRK MİLLETİ denir!”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Gözüpek ve kararlı bir Cumhuriyetçiydi.
Atatürk’le Çankaya’daki sofrasında tartışacak denli özgüvenli bir kişilikti.
“Medeniyet safında milletçe lâyık olduğumuz mevkii almak, yani en ileriye ve en yükseğe varmak. Bunun kadar ruhu coşturan, aşkı hızlandıran ne olabilir?”
“Unutmayınız ki bütün tazeliği, diriliği ve yüksekliğiyle uyanan Türk izzeti nefsi, hepimize medeniyet dünyasında ilim ve sanat yollarında en ileri olmak vazife ve mecburiyetini yükletiyor”
“Düsturumuz büyük yarına tez varmak için bilgiyle, imanla, intizamla ve usanmayan azimle çalışmaktır.”
Dr. Reşit GALİP
Yukarıdaki özlü sözlerin sahibi Dr Reşit GALİP’in “Andımız”ında kafatasçılık ve faşistlik arayıp bulmak konusunda kararlı ve zararlı olanları Sakallı Celâl’e havale edelim.
“Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür!”
“Türk inkılabı dinlenmeyen bir irade, zaptedilemeyen bir heyecan, yetişilmeyen bir sürattir!”
“Dünyada en büyük emelim Türk san’at ve ilminin beynelmilel san’at ve ilim şöhretleri yetiştirecek dereceye yükselmesidir. Bunu ölmeden görmek arzusu bana yaşamak ve çalışmak için coşkun kuvvet veriyor.” (24.11.1932) (Milli Eğitim Bakanlığı’na atandığında)
“Bilgiye sahip bir fâni için mağlûp olma imkânı yoktur.”
Dr. Reşit GALİP
Yaşam öyküsüyle, sözleriyle ve elbette eylemleriyle niteliğini açık ve anlaşılır şekilde ortaya koymuş olan Dr. Reşit Galip’ten faşist ve şoven yaratmaya çalışan densizliği düzeysizliği ve zavallılığıyla baş başa bırakmak en iyisidir diyorum.
Tavandan tabana kütüphaneyle donatılmış evinde son nefesini kitapların arasında veren Reşit Galip’in cebinde 5 TL vardı. Cüzdanının boşluğuna inat dağarcığı doluydu. Öngörüsünü ve bilgeliğini hiç kuşkusuz bu özelliğine borçluydu.
Onu tanımadan, bilmeden ulu orta eleştirenleri kınarken, yüce anısı önünde saygıyla eğiliyorum!