Göktaşı, Güneş sisteminin erken döneminden Mars büyüklüğündeki bir ön gezegenden (protoplanet) geliyor olabilir.
Bir uzay kayası kütlesi, Güneş sisteminin erken döneminden epeydir kayıp bir gezegende biçimlenmiş olabilir. Nature Communications dergisinde 17 Nisan’da yayımlanan araştırmaya göre, bu göktaşının içindeki elmaslara gömülmüş, demir ve kükürtten oluşan minik keseler, muhtemelen, ancak Merkür veya Mars boyutundaki gezegenlerde bulunabilecek yüksek basınç altında oluşmuştur.
Ana gezegen artık yok – Güneş sisteminin hiddet içeren emekleme döneminde tuzla buz oldu.
İsviçre’deki École Polytechnique Fédérale de Lausanne’dan (EPFL, Lozan Federal Politeknik Okulu’ndan) Phillippe Gillet, “Elimizdeki bu parça, yok olan ilk gezegenlerden bir parça muhtemelen” diyor.
EPFL’den fizikçi Farhang Nabiei, Gillet ve çalışma arkadaşları Almahata Sitta göktaşlarından çok küçük parçaları inceledi. Bu göktaşlarının ünü, 2008’de Sudan’daki Nubyan Çölü’ne düştüğü sırada yörüngeden yere dek takip edilen ilk asteroitten gelmelerinden kaynaklanmaktadır.
Bu göktaşları, Güneş sistemimizdeki bilinen taşlı gezegenlerde bulunanlardan farklı bileşimlere sahip olan ureilitler sınıfına dahildir. Ureilitler, 100 mikrometrelik – iki asteroitin çarpışmasıyla şokuyla oluşmak için çok büyük olan – elmaslar içermektedir. Öte yandan, bu türden elmaslar, karbonu sıkıştırmak için yeterli yüksek basıncın olduğu, en az 1000 km yarıçaplı asteroitlerde oluşabilmektedir.
Fakat, araştırmacılar, bu değerli taşların gerçekten de asteroitlerden gelip gelmediğini sorgulamalarına yol açacak bir tuhaflığı keşfettiler: Elmaslar, EPFL’den fizikçi Cécile Hébert’in dediğine göre, daha da küçük, normalde su ve yağ gibi birbirini iten demir ve kükürt kristallerinin etrafında yapılanmışlar.
Bu kristaller, ancak Dünya’da deniz seviyesindeki atmosfer basıncının neredeyse 200.000 katı büyüklükteki 20 gigapascallık basınçta istikrarlı olabilmektedir. Hébert, “böyle bir basınç ancak çok büyük bir gezegenin merkezinde”, yaklaşık 4.900 km genişlikte olan Merkür büyüklüğündeki veya çekirdek-manto sınırı Mars’ınki kadar büyük, yaklaşık 6.800 km genişliğindeki bir gezegenin merkezinde olabilir, diyor.
Bu türden gezegenler, muhtemelen yaklaşık 4 milyar yıl önce, Güneş sistemimizin erken dönemlerinde seyirlerini sürdürmekteydi. Fakat, yalnızca birkaçı bugünkü dört kayalıklı gezegen haline gelerek varlıklarını sürdürdüler. Erken dönem Güneş sistemi simülasyonları, bu türden erken dönem gezegenlerinin ilk 100 milyon yılda birbirine çarparak dağıldıklarını işaret etmektedir.
Gillet’in dediğine göre, “Bu türden geçmiş dönem gezegenlerinin varlığını doğruladık”.
Tempe’deki Arizona State University’den (Arizona Devlet Üniversitesi’nden) kozmokimyager Meenakshi Wadhwa, bu gezegenlerinin varlığı tek başına sürpriz sayılmaz diyor ve devam ediyor: “Fakat, ilk kez, erken dönem Güneş sisteminde, şimdi varolmayan, büyük bir ön gezegen kütlesinin varolduğuna dair doğrudan bir göktaşı kanıtı bulunuyor artık.”
Kopenhag’daki Danimarka Doğa Tarihi Müzesi’nden kozmokimyager Martin Bizzarro, o kadar da çabuk değil; ön gezegen açıklaması, tek mümkün açıklama değil diyor.
Bizzarro: “Çok titiz bir iş çıkardılar”. Ancak, bundan fazlası gerekmektedir. Söz gelimi, artık manyetik alanların varlığını test etmek, bu göktaşlarının zamanında büyük bir gezegenin eriyik çekirdeğinde bulunup bulunmadığını açığa çıkarabilir. Bu göktaşlarının bir ön gezegenden gelip gelmediği “hala yanıtsız bir soru”.
Kaynak: https://www.sciencenews.org/article/meteorite-diamonds-hint-it-was-born-lost-planet
Özgün Başlık: This meteorite’s diamonds hint that tt was born in a lost planet
Yazar: Lisa Grossman
Tarih: 18 Nisan 2018