İçinde bulunduğumuz dönemin açmazı, kırsal kesimin örgütsüzlüğünden kaynaklanmaktadır. Gerçi, bu dönem işçi sendikaları da aynı konumda bulunmaktadır. 12 Eylül 1980 darbesi ülkenin örgütlü bir toplum olmasını istemediğinden, var olan sendikaları kapattığı için, bugün içine düşülen durumun baş sorumlusudur. Darbe sonrası iktidar olan Turgut Özal, her ne kadar seçimle işbaşına gelmiş olsa da, darbe yasaları ile ülkeyi yönetmiş, liberal ekonomi adı altında ülkenin bugünlere sürüklenmesine neden olmuştur. Özelleştirme adı altında başta sigara fabrikaları olmak üzere, Cumhuriyetin birçok üretim alanını yerli yabancı demeden satarak, günümüz iktidarına örnek olmuştur.
Yeryüzünde hiçbir devlet yoktur ki; ulusal çıkarlarını düşünmeden gümrük duvarlarını yıkarak ithalatı serbest bıraksın. 1960’lı yıllarda ABD Japon oyuncakları karşısında güç duruma düşünce, derhal oyuncak ithalatında vergiyi artırarak, kendi oyuncak üretimlerinin piyasaya hakim olmasını sağlamıştır. Osmanlı’dan devralınan ekonomi, ilkel tarım üretimi ve iki elin parmağı ile sayılacak aile işletmesine dayalı dokuma tezgahlarıydı. Bunların büyük çoğunluğu da azınlıklara aitti, mübadele ile bunlar Yunanistan’a gönderilince elde pek bir şey kalmamıştı.
Cumhuriyet bugün satılan ve talan edilen ne kadar fabrika varsa, hazinenin el verdiği ölçüde topluma kazandırmıştı. Kara sabanla yapılan tarım, makineli tarıma dönüştürülerek verimin artırılması sağlanmıştı. Ayrıca bazı tarım ürünlerinin tohumları yurt dışından getirilerek yeni ürünlerin ekimine geçilmiştir. Örneğin çay üretimi.. gibi.
Bugünlere geldiğimizde, gümrük kapıları ardına kadar açılıp, tüm tarım ürünleri ithali serbest bırakılarak, ulusal üretim yok edilmiştir. Tarımda girdilerin fiatı sürekli artarak, çiftçinin üretimi ithal malları ile rekabet edemez duruma düşmüştür. Buna bağlı olarak köylü topraklarını işlemeyerek ekim alanlarının boş kalmasına yol açmıştır. İthalat vurgununa gücü yetmeyen üreticiler, şehirlere akın ederek işsizliğin her geçen gün artmasına neden olmuştur.
Tarımda bu gidişe dur demenin tek bir yolu vardır; o da örgütlenmektir. Bu örgütlenmenin yolu da kooperatifleşmeden geçmektedir. Kooperatif örgütlenme, küçük üreticilerin bir araya gelerek güçlenip haklarına sahip çıkmalarını sağlayacaktır. Yıllarca kooperatifçilik için, komünist işi denilerek bu örgütler öcü gibi gösterilmiştir. Oysa kapitalizmin ağababası olan İngiltere, Fransa, Almanya ve Hollanda gibi gelişmiş ülkeler güçlü kooperatif örgütlenmelere sahiptirler.
Ülkemizde de belli bir dönem devlet denetiminde Tarım Kredi, Tarım Satış Kooperatifleri kurulmuş ve çiftçiler yeterli olmasa da bunlar sayesinde desteklenmiştir. Bu kooperatifler siyasi iktidarların denetiminde olduğu için, her gelen iktidar kendi adamlarını yönetime atayarak buraların bir yemlik haline dönüşmesine neden olmuşlardır. Oysa, demokratik bir kooperatif örneği olarak 1960’lardan sonra gelişen köy kalkınma kooperatifleri, çiftçiyi haklarını korur hale getirmiştir. Bunu içine sindiremeyen sağ askeri darbe ve iktidarlar bu demokratik kooperatiflerin gelişmesini engellemişler, giderek kapatıp köylünün çaresiz kalmasına neden olmuşlardır.
Bugün ülkemizde ulusal kimlik taşıyan birkaç köy kalkınma kooperatifi kendi gücü ile yaşamını devam ettirmektedir. Bunların başında İzmir TİRE SÜT KOOPERATİFİ gelmektedir. Bu hayvancılık kooperatifi et ve süt ürünleri piyasasında artık söz sahibi konumundadır. İl düzeyinde İzmir Büyükşehir Belediyesi ile dayanışma içinde “Süt Kuzuları” projesi ile çocukların sağlıklı beslenmesine yardımcı olurken, piyasaya hilesiz hurdasız ürettiği ürünlerle, halkın sağlıklı yaşamına yardımcı olmaktadır. Bu sayede kooperatif ortakları tüccarın insafından kurtarılıp, ürününün değerinin de sahibi olmuştur. Kooperatif Başkanı Mahmut Eskiyörük’ün, gerçek ulusallık ve yurtseverlik örneği vererek oluşturduğu bu örgütlenmenin Türkiye ölçeğinde yaygınlaşması ve tüm tarım kesiminde de örnek alınması sağlanmalıdır. Şu da bilinmelidir ki; tarım kesimindeki bu örgütlenmeler yalnız tarımla sınırlı olmayıp, bölgenin sosyo -kültürel yapısındaki gelişmenin de en büyük etkeni olacaktır.
Günümüzde gündemde olan Şeker Fabrikalarının satışı, bu liberal siyasi iktidarın halka karşı düşman, zengin dostu olduğunu apaçık ortaya sergilemektedir. Şeker pancarı ekicileri Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren örgütlü üreticilerdir. Her geçen gün artan şeker fabrikaları üreticilerini tüccarın insafına asla bırakmamıştır. Hatta kredi olanağı sağlamak için ŞEKER BANK’ı kurarak, pancar ekicilerine maddi destek sağlayarak başka alanlara muhtaç etmemiştir. Daha önce satılan fabrikaların kapatılarak, arazilerinin ranta dönüştürülmesi sonucu, bölge halkı giderek yoksullaşmıştır. Aynen tütün bölgelerine kota konularak sigara piyasasının yabancıların eline geçmesi gibi, satılacak olan on dört fabrika köylünün fakirleşmesine, fabrika çalışanlarının işsiz kalmasına neden olacaktır. Bu durum giderek nişasta bazlı mısır şekerinin piyasayı ele geçirip halka kanserojenli şeker yedirip toplumda kanserin yayılmasına da sebep olacaktır. ABD’nin CARGİLL tröstünün isteği ve dayatması ile satılacak fabrikalar, ülkemiz için bir ihanettir. Tüm bunların bilinmesine karşın, satışın gerçekleşmesi AKP yandaşı zenginlere birkaç zengin daha katacaktır. Cumhuriyetin halkın dişinden tırnağından artırarak kurduğu bu fabrikalar, yoksul halkın daha da yoksullaşmasından başka bir işe yaramayacaktır. Oysa, kooperatifleşme bu tür fabrikaları kendi ortakları adına kurduğunda hiçbir siyasi iktidar onların satışına karar veremeyecektir.
1980’li yıllarda Özal iktidarı kooperatifleşmeyi engellemek için birlik adı altında, kaymakamların öncülüğü ve başkanlığında kırsal kesimi örgütlemek istedi. Bunlar yöneticiler için hem bir yemlik, hem de köylüleri aldatmaktan başka şey değildi.
Gücünü halktan alan, yönetimini kendisi belirleyen ve üretim planlamasını yine kendi yapan demokratik TİRE SÜT Kooperatifi’nin yurtseverler tarafından örnek alınması, tarımsal alanın gelişmesini ve güçlenmesini sağlamanın tek yoludur. Bu çeşit kooperatif örgütler üretimden tüketime kadar olan süreci kendi bünyelerinde planlayarak, kendi belirledikleri ve seçtikleri kadrolarla ülkede demokrasinin gelişmesine yardımcı olacaktır. Bu kooperatifler gerekirse kendi tarımsal girdilerini üretecek fabrikaları kurabilir, kendilerini finanssal olarak destekleyeceği bankayı oluşturarak tefeci bankalardan kurtulabilirler. 1970’li yılların sonunda Milli Aydın Bankası TARİŞ tarafından satın alınarak, TARİŞ BANK olarak üreticiye ve ortaklarına destek vermeye başlamıştı. Ne yazık ki; daha sonraki yıllarda iktidarlar varlığından rahatsız olarak satılıp kapatılmasına neden olmuşlardır.
Ülkede bugün işlevsiz birçok kooperatif kuruluşlar vardır. Bunların her biri ayrı ayrı alanlarda örgütlendiklerinden üzerlerine düşen görevi genelde yapamamaktadır. Oysa üretici kesimin tek bir örgüt altında bir araya gelerek oluşturacağı bir kooperatif, kendi gereksinimleri olan şeyleri yapmakta da güçlük çekmeyecektir. Böyle dağınık, işlevsiz örgütlenmek çiftçinin güçlenmesinin önünde en büyük engeldir. Birçok kooperatife ortak olmak, köylülere hem yükümlülük hem de onların güçlerinin ötesinde sorumluluk getirmektedir. Oysa tek bir örgüt altında toplanılsa bilgi ve donanımlı kadrolarla çok daha verimli işler yapılabilinir.
Kooperatifler aynı zamanda hak aramak için birer direnme aracıdırlar. Güçlü kooperatifler Almanya ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerde, tarımsal üretim aleyhine oluşan gelişmelere engel olmak için, her türlü yöntemleri kullanarak haklarını alabilmektedir. Oysa bizim ülkemizde zenginlerin yatlarına KDV ve ÖTV’siz akaryakıt verilirken, çiftçiler piyasa fiatı ile akaryakıt almaktadır. İşte bu tür ayrıcalıklara karşı direnmek, ancak güçlü örgütlenme ile olasıdır. İktidarlar bunu bildikleri için demokratik örgütlenmelerin önüne sayısız engeller koymaktadır. Sosyal demokrasinin olmazsa olmaz koşulu tarımsal kesimin kooperatiflerde örgütlenmesinden geçmektedir. Bu olgu bilinerek seçim zamanı sandıkta oy kullanmak, üreticilerin üzerine düşen bir görevdir. Aksi halde ağlamak ve şehirlerde iş aramak çözüm değildir.
Bilinmelidir ki; Kurtuluş örgütlenmekte ve haksız uygulamalara karşı direnmektedir.