Bu yılki öğretmenler gününde, 24 Kasım 2017’de, ODTÜ Felsefe Bölümü tarafından “90. Yaş Günü Onuruna Teo Grünberg Sempozyumu” düzenlendi. DT Ailesinden Oğuz Akçelik’le birlikte tez hocamız olan Teo Grünberg onuruna düzenlenen bu etkinlikte etkin görev almanın mutluluğunu paylaşıyoruz. Bu etkinlik sayesinde, ülke olarak Teo Hocamıza olan borcumuza bir parça karşılık verebildiğimizi umuyorum.
Sempozyumda pek çok değerli filozofumuzu dinleme şansını yakaladık. Başta Teo Grünberg olmak üzere, Halil Turan, Ahmet İnam, Murat Baç, Zekiye Kutlusoy, Gürol Irzık, Ali Karatay, Bülent Gözkan, Şafak Ural, İskender Taşdelen, David Grünberg, (Eğitim bilimci) Hasan Ünder, (Sosyolog) Erdoğan Yıldırım’ı keyifle ve hayranlıkla dinledik. Bu kişilerin çoğundan daha önceden ders almış olmak benim için büyük bir mutluluktu.
Sempozyum üzerine çok daha ayrıntılı gözlemlerde bulunmak gerekecektir. Ancak, bu sempozyumun bir parçası olduğumdan, bu tür bir gözlemi yapmak için gerekli bir mesafede bulunmadığımdan bundan kaçınacağım. Bunun yerine, sempozyumda ortaya atılan bir düşünceye odaklanmaya çalışacağım.
“Doğal çıkarım sistemleri” başlıklı konuşmasında hocamız Ali Karatay çok ilginç bir noktaya temas etti. Hocamız konuşmasında, çeşitli mantık sistemlerinin evrimini ele almakla kalmayıp bunlar arasında çok önemli bir yer tutan “doğal çıkarım sistemleri”ne ve özel olarak bu sistemlere dair bir içgörü sağlayan Kalish ve Montague’ye ait Logic: Techniques of Formal Reasoning (Mantık: Biçimsel Akıl Yürütme Teknikleri ) adlı kitapla yapılan mantık eğitimine de değindi. Yıllardır ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi felsefe bölümlerinde mantık derslerinde bu kitap takip edilmektedir. Kitapta sergilenen mantık sistemi, matematikçilerin de kullandığı akıl yürütme biçimiyle uyumlu bir şekilde birinci mertebeden niceleyiciler ve yüklemler mantığına odaklanmakta olup devamında otomatik teorem ispatı yöntemlerini (diğer bir deyişle, mekanik ispatlama yöntemlerini), aritmetik ve matematiğin temel kuramlarını ve bu kuramlar üzerine yapılan çıkarımlarla türev ve integral konularını da mantık içerisinde ele almaktadır.
Ali Hocamız, Frege mantığından doğal çıkarım sistemlerine ilerleyen evrimin dönemeçlerini anlatmasının yanı sıra mantık eğitiminin önemine ilişkin ilginç bir notu biz dinleyenlerle paylaştı. Hocamız, mantıksal çıkarımların bir uygulaması olarak, ispat teknikleri içerisinde olmayana ergi yönteminin ve bu yöntemin özel bir biçimi olan “çözümleyici çizelgelerin” sıklıkla kullanıldığı bir mantık eğitiminin, mantıksal çıkarımı ve ispatı fazlasıyla otomatikleştirmesinin, mantık eğitiminin esas amacıyla uyumsuz olduğunu vurguladı. Bu vurgunun devamında, mantık eğitiminin esas amacının kişilerin demokrasiyi işler kılabilmesi olduğunu belirtti. Bu düşünceye göre, hangi iddianın hangi koşullarda nasıl doğru olabileceği kavratıldığı takdirde bireyler demokrasiye hazır olabilecektir.
Mantık eğitimini, demokrasinin bir koşulu ve bireylerin demokrasiyi içselleştirmesinde belki de en önemli eğitim maddesi olarak gördüğümden Ali Hocamızın sunumundan son derece etkilendim. Bir süredir eleştirel düşünme ve mantığın, eğitim müfredatında nasıl değerlendirilebileceğini düşündüğümüzden (Oğuz Akçelik ile birlikte) Ali Karatay’ın düştüğü bu not bizim için son derece önem teşkil etmektedir.
Mantık eğitimini 70’li yıllarda ortaöğretime sokma kavgasını vermiş ve bu kavgayı zaferle sonuca erdirmiş Teo Grünberg, Hüseyin Batuhan, Nusret Hızır hocalarımız bize bu konuda da örnek oldukları için çok şanslıyız. Ali Karatay Hocamızın düştüğü bu not, Türk Milli Eğitimi’ni kendine dert edinenler için kenara atılmaması gereken altın değerinde bir öğüt niteliğinde. Umuyorum ki Türkiye’de siyasetin karar vericileri ülkemizin bu ihtiyacına Türkiye’nin zorunlulukları nedeniyle el uzatacaktırlar. Çok geniş bir yelpaze oluşturacak denli görüş farklılıklarının bulunduğu ülkemizde, farklı siyasalar ve farklı seçenekler arasında karar vermede mantık araçları kullanılmadığı sürece bir arada yaşamanın, birbirinden öğrenmenin ve nihayetinde kandırılmamanın sağlanması mümkün olmayacaktır.
Mantık Bilmeyen Giremez!
Platon’un akademisinin giriş koşulu olan “geometri bilmeyen giremez” ibaresinin modernize edilerek, doğru düşünme, doğru ölçüp biçme ve en nihayetinde seçenekleri sistemli bir şekilde daraltma yöntemlerini bilmeyenlerin yolda kalacağı bir kamusal alanı inşa etme hedefini önümüze koymalıyız. Belki bu sayede, geçmişten, olgulardan ve en nihayetinde farklı düşüncelerden beslenen bir demokrasiyi inşa edebiliriz.