1756 yılında bir dahi dünyaya geldi. İsmi Johannes Chrysostomus Wolfgangus Theophilus Mozart olan bir dahi. Doğumundan 3 yıl sonra piyano çalmaya başlayan, 4 yaşında beste yapan, 8 yaşında orkestra için yazılan senfoniler besteleyen, insanlık tarihinde ender görülen bir dahi.
“Şiir yazamam, çünkü şair değilim. Sözcük türlerine ışık-gölge etkisi yaratacak bir sanatla düzen veremem, çünkü ressam değilim. Hatta düşünce ve duygularımı vücut hareketleriyle, yüz hareketleriyle dile getiremem, çünkü dansçı değilim, ama bütün bunları sesler aracılığıyla gerçekleştirebilirim; çünkü müzikçiyim!” sözlerinin sahibi bir bestecidir Mozart.
Müzik O’nun için bir iletişim, anlatmak istediklerini anlatmak için seçtiği bir yoldu. Tüm düşünceleri, sevinçleri, hüzünleri, istekleri o coşkulu bestelerinin içinde yer alıyor.
Mozart’ın besteleri mutlu ve neşeli bestelerdir. Dinleyenin bünyesinde çocuksu bir mutluluk bırakır. Dünyanın kederinden ve sıkıntısından bir nebze de olsa uzaklaştırır.
Peki Mozart mutlu bir insan mıydı?
Mozart sürekli gülen ve kahkahalar atan bir insandı. Sürekli gülmesinin ve kahkahalar atmasını aslında Mozart’ın gerçek karakteri ile ilgili olmadığı, aksine bu durumun tourette sendromunun bir etkisi olduğu söylenir.
Babası Mozart’ın büyük destekçisiydi. Yeteneğini tüm dünyaya göstermesi için O’nu Avrupa’nın başkentlerinde konser turnelerine çıkarmıştır. Gittiği her yerde insanları kendisine hayran bırakıyordu bu dahi çocuk.
35 yıllık hayatına tam 626 ölümsüz eser sığdırmayı başarmıştır. Ayrıca 1780’li yıllarda Türklerin Avrupa’da ilgi görmesinden ve mehter marşından etkilenen Mozart, Türk Tarihi için önemli bir yere sahip olan ‘’Ronda Alla Turca’’yı besteledi.
Mozart düzensiz, sabahları uyuyup geceleri yaşayan, alkole olan düşkünlüğü ile bilinen fakat üretken bir bestecidir. Eserlerinin birçoğunu bilardo masasının üzerinde yazdığı söylenir. O müziğini kafasında tamamlar ve kağıda yazardı. Hatta müsvedde bile kullanmazdı.
Bestelerinde her zaman ‘’mükemmeli yakalama’’ kaygısı gütmüştür. Ve bestelerinin hiçbiri bir diğerine benzememektedir ve bu besteleri yaparken hem aklını hem duygularını ortaya koyan bir dâhidir.
Mozart’ın zor ve maddi sıkıntılarla dolu bir hayatı vardı. Fakat hiçbir zaman bestelerinde hüzün ve depresif bir hava sezemezsiniz. Aksine neşeli, mutlu eden, canlı bestelerdir Onunkiler. İşte bu da müziğinin evrensel olmasını sağlamıştır.
35 yaşında verem hastalığında hayata gözlerini yummuştur. Yağmurlu bir günde düzenlenen cenaze törenine ise sadece 6 kişi katılmıştır. İşin daha da acı tarafı ise, tören sonrası yağmur nedeni ile mezarlığa kadar eşlik edilmeyen Mozart’ın cenazesi, en yakın dilenci mezarlığına defnedilmiştir. Sonrasında gömüldüğü mezar aransa da bulunamamıştır.
Ölmeden önce son sözleri ise: ‘’Ölümün tadı, dilimin ucunda. Bu dünyadan olmayan bir şey hissediyorum.’’ olmuştur
Bizlere ise kısacık ömrüne sığdırdığı dahiyane besteleri kalmıştır.