KAYMAKAMLIK ‘EKSIĞI DOLDURACAK’: İMAM HATIPE GELENE PUANINA GÖRE KARŞILIKSIZ BURS
23/09/2017
BirGün’den Burcu Cansu’nun haberine göre , kaymakamlık Kaş Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü’ne ‘Burs ödeme kararı’ başlıklı bir yazı gönderdi.
Yazıda, Kaş Anadolu İmam Hatip Lisesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin öğrencileri okula çekmek için teşvik burs verileceği bildirildi.
Yazıda şunlar kaydedildi: “TEOG tercihleri sonucunda 2017-2018 öğretim yılında okulumuza yerleşen öğrencilere 350-400 puan aralığına 150 lira, 401-450 puan aralığına 200 lira, 451-500 puan aralığına 300 lira okulumuzdaki eğitim öğretim süresince mezun olana kadar karşılıksız burs verileceği belirtilmektedir. Okulunuzda 8’inci sınıfı tamamlayan TEOG tercihi yapacak öğrenci ve velilerine gerekli duyurunun yapılması hususunu bilgilerinize arz ederim.”
Daha önce de İzmir’deki Şehit Astsubay Bülent Aydın İmam Hatip Ortaokulu ile İstanbul’daki Şehit Adil Büyükcengiz Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Şehit Servet Asmaz Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne kayıt yaptıran öğrencilere aylık 250 lira burs ödeyeceği duyurulmuştu.
MÜFREDATTAN SEÇMELER: SOSYOLOJI KITABINDAN MARX GITTI ‘KUTLU DOĞUM’ GELDI
BirGün’den Mustafa Kömüş’ün haberine göre kitabın ‘Sosyoloji’ye Giriş’ ünitesinde ‘Sosyolojinin Doğuşu ve Gelişimi’ başlıklı bölümünde geçen yıl Auguste Comte, Karl Marx, Emile Durkheim, Max Weber anlatılıyordu.
Ancak bu yıl düşünürlerin arasından Marx çıkarıldı. Kitapta sırasıyla şu isimler anlatılıyor: Saint Simon, Auguste Comte, Emile Durkheim, Max Weber ve Le Play.
‘Kutlu doğum’ eklendi
Öte yandan kitabın ‘Toplumsal Kurumlar’ ünitesindeki ‘Din Kurumu, İşlevleri ve Önemi’ bölümünde bulunan ‘Toplumsal Kurum Olarak Dinin İşlevleri’ metninde Kutlu Doğum Haftası’ndan bahsedildi.
İlgili bölümde şöyle yazıldı: “Din, etki alanı bakımından boş zamanı değerlendirme, seyahat ve dinlenme fonksiyonuna sahiptir. Kutlu Doğum Haftası kutlamaları, anma törenleri, mistik ve tasavvufi toplantılar, dini ve mukaddes yerlerin ziyaret edilmesi vb. dini sosyal faaliyetlerdir.”
Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, bazı kesimlerce ‘FETÖ projesi’ olarak anılıyor.
AFP ONLARCA KIŞIYLE KONUŞTU: EĞITIMLI TÜRK GENÇLER ÜLKEYI TERK EDIYOR
21/09/2017
BBC Türkçe’nin aktardığına göre ajans Türkiye’yi terk eden veya terk etme planıı bulunan onlarca kişiyle konuştuğunu ve başka ülkelere yerleşme gerekçelerinde üç nedenin öne çıktığını yazdı: Üniversite mezunları için azalan iş imkanları, İslami kökenli hükümet döneminde artan muhafazakarlık ve insan haklarının ve özgürlüklerin azalması.
Ajansın konuştuğu Dilara adındaki bir kadın beş yıl önce Dubai’ye yerleşme kararı aldığında Türk ekonomisinin canlı, kültürel etkinliklerin hareketli ve Batı ile ilişkilerin iyi olduğunu, bu yüzden çoğu arkadaşının Dubai’ye taşınmasını hata olarak gördüğünü anlattı.
Gerçek adını vermek istemeyen ve dijital pazarlama alanında uzman olan Dilara şöyle konuştu: “Ama bugün çoğu arkadaşım bana CV’lerini gönderiyor, çünkü Türkiye’de kalmak istemiyorlar, özellikle de referandumdan sonra. Önceki yıllarda dönmeyi düşündüğüm olmuştu ama Türkiye’deki olaylar fikrimi değiştirdi.”
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden akademisyen Ulaş Sunata, son yıllarda eğitimli gençlerin ülkeyi terk etme trendinin hızlandığını ve bu durumun ülkeye zarar verebilecek bir beyin göçü olduğunu söyledi: “Bu, ülke için önemli bir sorun. Ama bunun tek etkisi sosyokültürel olmayacak, aynı zamanda ekonomik etkileri olacak. Ülkeyi terk etmeleri Türkiye için gerçek bir dezavantaj.”
2016’daki darbe girişiminin ardından ekonominin son çeyrekte yüzde 5,1 büyümesine rağmen genç işsizliğinin yüzde 20,6 ile yüksek bir oranda olduğuna dikkat çeken AFP, reformların durmasının gençler için belirsiz bir gelecek anlamına geldiğini yazdı.
Adının gizli tutulması koşuluyla AFP’ye konuşan 33 yaşındaki bir İngilizce öğretmeni, “Başka yerlerde daha iyi imkanlar varken neden burada acı çekeyim ki? Adaletin olmadığı bir ülkede ne işim var?” diye konuştu.
Eşi ve çocuklarıyla birlikte ülkeyi terk etmek için ilk adımlarını attığını söyleyen öğretmen, “Daha iyi yaşam standartlarını hak ediyoruz” dedi.
26 yaşındaki bir film yapımcısı ise ayrılık kararını “Türkiye’de artık bağımsız filmlere yer yok” diye gerekçelendirdi.
140 bin kişinin işinden atıldığı veya açığa alındığı, 50 binden fazla kişinin de gözaltına alındığı aktarılan haberde, bu ortamın akademiyi de etkilediğine dikkat çekildi.
Olağanüstü hal (OHAL) kapsamında 5 bin 500’den fazla akademisyenin kanun hükmünde kararnamelerle işinden atıldığını dikkat çeken AFP, doktorasını yapmak için gittiği Kanada’nın Montreal kentindeki eğitiminin ardından Türkiye’ye dönmemeye karar veren bir Türkle de konuştu.
Adını açıklamak istemeyen 28 yaşındaki kişi, “Bir akademisyen olarak siyasi düşüncelerinizi bir kere bile dile getirmek Türkiye’de sizi tehlikeye atar. Böyle bir durumda Türkiye’de akademisyen olmak cesaret gerektirir” dedi.
İletişim alanında doktora öğrencisi Merve de kısa süre içinde Budapeşte’deki partnerinin yanına taşınacağını söyledi. Merve hem kendisinin hem de partnerinin Türkiye’de akademik bir kariyer yürütmenin çok zor olduğunu düşündüğünü şu sözlerle aktardı: “Herkes geleceğini düşünürken kararlar veriyor, ben de ayrılmaya karar verdim.”
AFP’ye göre artan muhafazakarlık ve azalan insan haklarının yanısıra genç işsizliğinin yüksekliği de eğitimli gençlerin gitme nedenlerinden biri
Akademisyen Sunata, ülkeyi terk etmeye en yatkın kesimlerin üniversite mezunları olduğunu şu ifadelerle açıkladı: “Ülkeyi terk etmenin riskleri var ve bu risklerle yüzleşmeyi en fazla göze alabilecekler üniversite mezunları. Onların ayrılması, insan hakları gibi evrensel değerleri savunacak daha az insan kalmasına ve bu değerlerin zayıflamasına yol açıyor.”
Öte yandan, habere göre yurtdışına gitmek her zaman kolay olmuyor.
Türkiye’nin en prestijli üniversitelerinde uzun yıllar akademisyenlik yapan bir tarihçi, Fransa’ya gitmek için dört yıl boyunca belge hazırlaması ve iş araması gerektiğini söyledi: “Umarım bir daha asla Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalmam.”
Ajansın haberine göre, 16 Nisan’daki referandumda ‘Evet’ oyunun çok az farkla kazanması, umutların tamamen sönmemesini sağladı.
AFP’ye konuşan film yapımcısı, “Her şey bir gecede değişmeyecek. Türkiye öngörülemez bir ülke, her şey çok hızlı değişebilir” dedi.
Uzun yıllar boyunca arkadaşları yurt dışına çıkarken gitmeyi reddeden bir inşaat mühendisi ise sonunda ülkeden ayrılacak olmaktan ötürü üzüldüğünü söyledi: “Ülkemi gerçekten seviyorum. Bu ülkeyi muhafazakarlara bırakmak istemiyorum. Kendimi kaçıyormuş gibi hissediyorum.”
GENELGE: SURIYELI ÖĞRENCILERI IMAM HATIPLERE YÖNLENDIRIN
20/09/2017 Diken.com.tr
Türkiye’de sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacılara bu yıl verilecek eğitim ve öğretimin esasları gözden geçirilirken, İstanbul valiliğince ilçe milli eğitim müdürlüklerine gönderilen genelgede Suriyeli nüfusun yoğun yaşadığı yerlerde Suriyeli öğrencilerin imam hatip ortaokulları ve anadolu imam hatip liselerine yönlendirilmesi istendi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın isteği üzerine, geçici koruma statüsünde bulunan başta Suriyeliler olmak üzere Türkiye’de yaşayan yabancıların eğitim hizmetlerine ilişkin tüm iş ve işlemlerinin yürütülmesi için ‘Yabancılara Yönelik Eğitim Öğretim Hizmetleri İl Komisyonları’ oluşturuldu.
Komisyonlar, bakanlığın belirlediği kararların nasıl uygulanacağını ele aldı. İstanbul’da da yapılan toplantıda alınan karara göre, valilik onayıyla 39 ilçelerden bir bölümünde oluşturulan geçici eğitim merkezlerinde 1,2, 5 ve 9’uncu sınıflar dışında 3, 4, 6, 7, 8,10, 11 ve 12’nci sınıf düzeyinde eğitim-öğretime devam etmeleri benimsendi.
‘İmam hatiplere yönlendirin’
İstanbul’daki 39 ilçe milli eğitim müdürlüğüne gönderilen yazıda ‘Suriyeli nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerlerde ihtiyaç ölçüsünde ilgili yazı çerçevesinde Suriyeli öğrencilerin imam hatip ortaokulları ve anadolu imam hatip liselerine yönlendirilmesi’ istendi.
Suriyeli ve diğer yabancı öğrencilerin mesleki teknik anadolu liseleri, mesleki eğitim merkezleri, çok programlı anadolu liseleri, açık öğretim lisesi ve mesleki açık öğretim liselerine kayıtlarının belirlenen koşullara göre yapılması istendi.
Yazıda 6 bin 458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma konumunda tanımlanan ancak ikamet izni alamayan veya yabancı kimlik numarası edinemeyen kişilere ilişkin eğitimin nasıl yapılacağına dair hatırlatma da yapıldı.
Seviye Tespit Sınavı Denklik Yönetmeliği’nin 16’ncı maddesinde savaş ve benzeri nedenlerle belgelerini ispat edemeyenler için, belirlenen alanları kapsayacak sınav düzenleneceği vurgulandı. Valilik onayı olmayan geçici eğitim merkezlerinin kapatılması, sivil toplum kuruluşların ait binalarda bulunan geçici eğitim merkezlerinin resmi okul binalarına alınmasının sağlanması istendi.
LISELERE SINAVSIZ GEÇIŞTE ÖNCELIK IMAM HATIPLERIN
20/09/2017
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), liselere sınavsız geçişte önceliği açık öğretim imam hatip lisesi öğrencilerine verdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İstemiyorum” demesinin ardından hükümet jet hızıyla TEOG sınavını kaldırmıştı.
Erdoğan, “Her lise kendi sınavını yapsın” demişken MEB müsteşarı ‘sınavsız sistem’den bahsetmişti. Başbakan ise ‘bambaşka bir sistem’ önererek, “Herkes istediği yere gitsin”diye konuşmuştu.
Halen milyonlarca öğrenci ve velinin kafası soru işaretleriyle dolu.
TEOG puanı gerekmeksizin geçiş hakkı
Cumhuriyet’ten Ozan Çepni’nin haberine göre bakanlığın mart ayında yaptığı değişiklikle herhangi bir puan kullanmaksızın nakil ve geçişler bölümünde yer alan ‘okulların kendi türleri arasında her sınıf seviyesinde’ şartı kaldırıldı.
Son yapılan değişiklikle ise açık öğretim imam hatip lisesi öğrencilerinden nakil ve geçiş yapabilecek durumda olanların, TEOG puanı gerekmeksizin diğer liselere geçişine hak tanındı.
Dört yıl önceki yönetmelikte nakil ve geçişler için şart olan, ‘Öğrencilerin kredisini aldıkları dersler ile, okulların sınıflar bazında haftalık ders çizelgesinde yer alan dersleri karşılaştırılarak eşleştirilir’ maddesine de yeni değişiklikte yer verilmedi.
Nakil ve geçiş için yalnızca yaş itibarıyla örgün ortaöğretim kurumlarına kayıt şartlarını tanımak, örgün ortaöğretimde okuma hakkı bulunmak ve disiplin yönünden örgün eğitim dışına çıkarma cezası almamış olmak yeterli görüldü.
Öğrenci kabulü ise nakil ve yerleştirme komisyonunun kararına bırakıldı.
DOSTLAR IMAM HATIPTE GÖRSÜN: 7 MILYON LIRAYA MAL OLAN OKUL 45 ÖĞRENCIYLE ‘YOLA ÇIKTI’
19/09/2017
Kocaeli’nin Derince ilçesinde 7 milyon lira harcanarak yapılan Şehit Serdar Gökbayrak İmam Hatip Ortaokulu, yeni eğitim öğretim yılına 45 öğrenciyle başladı.
DHA’nın haberine göre, TOKİ tarafından Çenedağ mahallesinde yaptırılan 1200 öğrenci kapasiteli okulda yalnızca iki sınıf hizmete açılabildi.
Bir müdür ve bir de müdür yardımcısının görev yaptığı okula bunun dışında kadrolu personel atanmazken, iki öğretmen geçici olarak görevlendirildi.
24 derslik, spor salonu, kantin, yemekhane, laboratuvar, kütüphane, toplantı ve konferans salonu ve spor sahasının yer aldığı okula en az 200 öğrencinin kayıt yaptırması bekleniyordu.
‘Veliler göndermek istemiyor’
Belediyenin okul ve çevresinde gerekli düzenlemeleri yapmadığına dikkat çeken bir mahalle sakini “Bunun yanı sıra her akşam bu sokaklarda kavga, gürültü eksik olmuyor. Bu nedenle veliler çocuklarını okulu beğenmelerine rağmen göndermek istemiyorlar” diye konuştu.
GELIR DAĞILIMI DAHA DA BOZULDU: ZENGIN RANTTAN KAZANDI, YOKSUL YEVMIYEDEN YEDI
19/09/2017
Türkiye’deki gelir dağılımındaki bozukluk daha da kötüledi. En zenginlerin payı en yoksulların sekiz katına yaklaştı.
En zenginler ‘rant’tan kazandı. En yoksullar ‘yevmiye’ artışıyla yetinirken asıl gelir kaynakları sosyal yardımlar.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2016 verilerine dayanarak yürüttüğü araştırmadan veriler şöyle:
– En zengin yüzde 20’lik dilimin toplam gelirden aldığı pay, en yoksul yüzde 20’lik dilimin 7.7 katı.
– Gelir dağılımında eşitliksiz de 2015 yılına göre 0.007 puan artarak 0.404’e yükseldi.
– Bu sonuçlarla Türkiye, OECD ülkeleri arasında gelir dağılım en adaletsiz 4’üncü.
– En zengin yüzde 20’nin payı yüzde 47.2. Bu 2015’a göre 0.7 puanlık bir artışa işaret ediyor.
– En yoksul yüzde 20’nin payı yüzde 6.2. Bu da ancak 0.1 puanlık bir artış demek.
– En zenginlerin payındaki artışın nedenleri: Menkul kıymet kazançları, dolar kuru, faiz ve müteşebbis kazançlarındaki artış.
– En yoksullar ‘yevmiye’ artışıyla yetinirken asıl gelir kaynakları sosyal yardımlar.
Nüfusun yüzde 14.3’ü, yani 11 milyon 26 bin kişi yoksulluk sınırının altında (yıllık geliri 7 bin 116 liranın altında, günlüğü 20 lirayı bulmuyor).
Sürekli yoksulların (dört yıllık veri döneminde üç yıldan en az ikisinde de yoksulluk sınırının altında kalanlar) oranı yüzde 14.6.
Orta alt grubun (ikinci yüzde 20’lik dilim) gelir payı, 2015’te yüzde 10.7 iken 2016’da yüzde 10.6’ya indi. Orta grubun (üçüncü yüzde 20’lik dilim) payı yüzde 15.2’den yüzde 15’e indi. Orta üst grubun (dördüncü yüzde 20’lik dilim) payı da yüzde 21.5’ten yüzde 21.1’e geriledi.
Nüfusun yüzde 37.7’si (29 milyon) iki günde bir et, balık, tavuk içeren bir yemeği karşılayamıyor. Bu oran 2015 yılında yüzde 35.8’di.
Nüfusun yüzde 68’inin (52.4 milyon) borcu var? Bu borcunun yük getirdiğini söyleyenlerin oranı da yüzde 21.9.
50.8 milyon kişi yani nüfusun yüzde 66’sı bir haftalık tatil masraflarını karşılayamayacak durumda.
Nüfusun yüzde 65.4 yıpranmış eskimiş mobilyasıını değiştiremiyor, yüzde 17.4’ü için konut masrafları ağır yük.
Maddi yoksunluk çekenlerin 2015 yılında yüzde 30.3 iken 2016 yılında 2.6 puanlık artışla yüzde 32.9’a yükseldi (Maddi yoksunluk çekenler çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile beklenmedik harcama, evden uzakta bir haftalık tatil, kira, konut kredisi, borç ödemesi, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek ve ısınma ihtiyacının ekonomik olarak karşılanıp karşılanmadığı olarak sıralanan dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanlardan oluşuyor).
İMAM HATIP LISELERINE NÜFUS ŞARTI KALDIRILDI: VALININ ISTEĞIYLE HER YERE AÇILABILECEK
16/09/2017
Daha önce imam hatip lisesi için gerekli olan 50 bin kişi nüfus şartı, üç ay önce yayımlanan yönetmelikle 5 bine kadar düşürülmüştü.
Cumhuriyet’ten Ozan Çepni’nin haberine göre, bakanlık bununla da yetinmeyerek dün ilgili yönetmelikte değişikliğe gitti ve nüfus şartını tamamen kaldırdı. 5 bin kişilik nüfus şartı zaten Türkiye’deki 191 ilçede imam hatipleri tek olasılık haline getirmişti. Son değişiklikle imam hatiplerin eğitim sistemindeki ağırlığı gitgide arttı.
Yönetmeliğe göre imam hatip lisesi açılmasıyla ilgili valilerin verdiği teklif yeterli olacak.
Nüfus şartına gizleme
Yönetmelikte, bir ilçede Anadolu lisesi açılabilmesi için 10 bin, fen ve sosyal bilimler lisesi açılabilmesi için büyükşehir ilçelerinde 50 bin, büyükşehir olmayan illerin ilçelerinde ise 20 bin nüfus şartı aranıyordu. Yapılan son değişiklikle bu lise türleri için de nüfus şartı kaldırıldı.
Üç ay önce yayımlanan yönetmelikte açılması zorlaştırılan güzel sanatlar ya da spor liseleri için gerekli koşullara dokunulmaması ise dikkat çekti.
SONAR’IN SEÇİM ANKETİNDE ÇARPICI SONUÇLAR
27.09.2017 Birgün.com.tr
Türkiye 2019 yılında yapılacak seçimlere hazırlanırken kamuoyu araştırma şirketleri de çalışmalarını hızlandırdı. Bu kapsamda yaptığı araştırmanın sonuçlarını yayınlayan SONAR Araştırma, 5 partinin Meclis’e gireceği sonucunu ortaya çıkarırken enteresan sonuçlar paylaştı.
Yayımlanan araştırma sonuçlarına göre AKP’nin oy kaybı dikkat çekti. Ankete göre; kararsızlar dağıtılınca AK Parti yüzde 38.2, CHP ise yüzde 28.4 olarak hesaplandı.
Araştırmaya göre; HDP yüzde 10.6, MHP ise 10,1 oy oranına sahip. MHP’den ayrılıp yeni parti kurma hazırlığında olan Meral Akşener’in partisinin oy oranı ise yüzde 10.8.
Araştırma notunda ise şöyle deniliyor: “Araştırma sonuçları 5 partili bir Meclis’i gösteriyor olmasına rağmen hata payı göz önünde bulunduruluduğunda 2 partili bir Meclis ihtimali de diğer partiler açısından bir risk kabul edilebilir.”
Avukat Fidel Okan, anket sonuçlarını “Uykuları kaçıracak büyük sürpriz var” notuyla sosyal medya hesabından paylaştı.
ÜNİVERSİTE MEZUNLARI YOKSULLAŞTI; OKUMAYANLAR YOKSULLUKTAN KURTULDU
27.09.2017 Birgün.com.tr
Türkiye’de son 10 yılda üniversite mezunları yoksullaşırken okuryazar olmayanlar yoksulluktan kurtuldu. 10 yılda okuryazar olmayan yoksul sayısı 446 bin azalarak 1 milyon 523 bine inerken üniversite mezunlarından yoksullaşanların sayısı 126 bin artarak 150 bine ulaştı.
Türkiye İstatistik Kurumu Gelir ve Yaşam Koşulları İstatistikleri Türkiye’de üretilen gelirden en zengin yüzde 20’lik dilimin aldığı payın yüzde 46.5’ten 47.2’ye çıktığını ortaya koyarken yoksullaşan kesimin daha çok eğitimli kesim olduğu görüldü. Araştırmaya göre orta direk sayılacak yüzde 60’lık kesimin ortalama kişi başı 821 liralık geliri eriyip zenginlerin cebine giderken bu kesim ciddi anlamda fakirleşti. Ancak fakirleşenlerin eğitim durumları oldukça ilginç bir tabloyu ortaya koyuyor. Çünkü alışageldiği gibi yoksullaşan kesim eğitimsizler değil tersine eğitimliler fakirleşiyor.
Gazete Habertürk’ten Rahim Ak’ın haberine göre 2006’da Türkiye’de yoksul olan eğitimli sayısı 24 bin iken 2015’te bu rakam 129 bine ve 2016’da ise 150 bine ulaştı. Yani 10 yılda 126 bin arttı. Son 1 yılda bile üniversite mezunu yoksul sayısı 21 bin arttı. Tersine okuryazar olmayanlar ise hızlıca yoksulluktan kurtuldu. Son 10 yılda okuryazar olmayan yoksul sayısı 1 milyon 969 binden 1 milyon 523 bine geriledi. Yani tam 446 bin azaldı. Son 1 yılda da okuryazar olmayan yoksul 114 bin azaldı.
150 Bin Üniversite Mezunu Yoksul Oldu
Buna bir okul bitirmeyenleri de eklediğimiz zaman rakam daha da ilginç hale geliyor. 10 yılda bir okul bitirmeyen yoksulların sayısı 75 bin azalarak 1 milyon kişiden 929 bine indi. Böylece ilkokul bile bitirmeyen 521 bin kişi yoksulluktan kurtulmuş oldu. Lise altı eğitimlilerde de yoksul sayısı 10 yılda 49 bin, son bir yılda ise 74 bin düştü.
Toplam yoksul sayısı ise 264 bin azalarak 7.2 milyondan 6.9 milyon kişiye indi. 2015’ten 2016’ya kadar ise Türkiye’deki toplam yoksul sayısında okur yazar olmayan kesimdeki yoksulluğun azalması ile 129 bin kişilik azalma olduğu saptandı. Peki hangi kesimin geliri ne oldu? 10 yıl önce yani 2006’da okuryazar olmayanların ortalama geliri yıllık 3 bin 269 lira iken bu rakam tam yüzde 231 artışla 2016 sonunda 10 bin 815 liraya ulaştı. Son bir yıldaki artış yüzde 29’u buldu.
Yaşlanmanın Doğal Etkisi Var
Yandaki tablonun gerçekleşmesinde nüfus yapısının değişmesinin de etkisi olduğu tahmin ediliyor. Toplumdaki okuryazar olmayan sayısı da daha çok yaşlı olan bu kesimin hayatını kaybetmesi sonucu azalıyor.
Yoksullar Artık Birbirine Yardım Etmeyi Bırakıyor
Tüm toplum kesimlerinin gelir artışı 10 yılda yüzde 185 ve son 1 yılda ise yüzde 29 olarak gerçekleşti. Türkiye ortalaması kişi başı gelir 2006’da 8 bin 754 lirayken 2016’da 24 bin 976 liraya ulaştı.
Buna karşın üniversite mezunlarının ortalama geliri 15 bin 152 liradan 39 bin 536 liraya yükselebildi. 10 yıllık artış yüzde 161 ile Türkiye ortalamasının altında kalırken son 1 yıllık artış da yüzde 14 ile okuryazar olmayanların neredeyse yarısında kaldı.
Gayrimenkulün Payı Azaldı
Gelir türlerine bakıldığında ise maaş ve ücretlerin payının toplamda yüzde 49.7 ile sabit kaldığı görüldü. Buna karşın en yoksul kesimde maaşın payının yüzde 37.3’ten yüzde 39.7’ye çıktığı buna karşın en zengin yüzde 20’lik dilimde ise ücretin payının yüzde 52.4’ten yüzde 51.4’e gerilediği ortaya çıktı. En yoksul yüzde 20’lik kesimde gelir içinde en fazla payı yüzde 8’den 8.9’a çıkan tarım aldı. Buna karşın 2015’te yoksul kesimlerin gelirinde yüzde 5.1 pay alan hanelerarası pay, yani birbirine yardım yüzde 4.5’e geriledi. En yoksul yüzde 20’de devletin yaptığı yardım da yüzde 20.5 ile sabit kaldı. En zengin yüzde 20’lik kesimde ise gelir artışında aslan payı yüzde 21.8’den yüzde 23.7’ye çıkan müteşebbis gelirlerinde yaşandı. Zenginlerde ikinci en çok artan gelir kalemi yüzde 3.1’den 3.4’e çıkan menkul kıymet yani tahvil ve hisse gelirleri oldu.
TOPLUMSAL BASKI, YASAKLAR ARTARKEN: OHAL’DE 47 CEZAEVİ
27.09.2017 Çağlar Ballıktaş Birgün.com.tr
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası artan tutuklamalardan sonra yatacak yer kalmayan cezaevlerine sürekli yenileri ekleniyor. .
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfik Evleri Müdürlüğü’nün paylaştığı bilgilere göre, 2016 yılında 38 yeni cezaevi açan AKP, 2017 yılı Eylül ayı itibariyle dokuz yeni cezaevi daha açtı. OHAL’de geçen 14 aylık sürede toplamda 49 yeni cezaevi açılırken, Ceza ve Tevfik Evleri Müdürlüğü’nün faaliyet raporunda yer alan bilgilere göre 2017 yılının sonuna kadar 11 yeni cezaevi daha açılması için çalışmalar yürütülüyor.
Kapasite her geçen gün artırılıyor
Geçen yılın sonunda yapılan açıklama ile “Ceza infaz kurumu ve tutukevi sayısının, işletim maliyetlerinin düşürülmesi, hizmette kalite, çağdaş infaz anlayışı doğrultusunda hızla azaltılması gerekmektedir” diyerek kapasite artışının durdurulmasını isteyen Ceza ve Tevfik Evleri Müdürlüğü’nün taleplerine kulak asılmadı. 2017 yılında açılan yeni cezaevleriyle birlikte toplam kapasite 207 bin 338 kişiye ulaştı.
17 bin 540 fazla
Son 10 yılda ise toplamda 148 adet yeni ceza infaz kurumu açılarak 129 bin 578 kişilik kapasite artışı sağlandı. Ancak 224 bin 878’e ulaşan tutuklu ve hükümlü sayısı nedeniyle en az 17 bin 540 kişinin yatacak yeri bulunmuyor.
Merkezileşme devam ediyor
Geçen yıllarda cezaevlerinin merkezi büyükşehirler bünyesine taşınma süreci de devam etti. 2017 yılında açılan 9 yeni cezaevinin metropol kentlere açıldığını belirten Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü küçük ilçelerde fizik şartların yetersizliği ile eğitim ve iyileştirme çalışmalarının kısıtlı yapılması veya hiç yapılamaması nedeniyle 2017 yılında 7 ilçe cezaevini kapattı. Son 10 yılda toplamda aynı nedenle kapanan cezaevi sayısı ise 204’e ulaştı.
“KARADENİZ’İN DOĞAL GÜZELLİKLERİ YANDAŞLARA PEŞKEŞ ÇEKMEK ADINA KATLEDİLİYOR”
26.09.2017 Birgün.com.tr
Trabzon’un Sürmene ilçesinde sarıçam ağaçlarıyla kaplı Çamburnu’nda 7 Ocak’ta çıkan ve 20 hektarlık alanın küle dönmesine neden olan yangının ardından ortaya atılan ‘yapılaşma’ tartışması sürüyor.
CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen de bölgede yapılaşma iddiasında bulunarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve Sürmene Belediyesi görevlileri ile müstecir firma yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu.
İlçede Çamburnu’nda 7 ayrı noktadan çıkan yangında 20 hektarlık alan ve nadir sarıçam ağaçları büyük zarar gördü. Henüz nereden kaynaklandığı tespit edilemeyen yangın sonrası birçok iddia ortaya atılarak alanda yapılaşmaya olanak sağlanacağı da öne sürüldü. Yaşanan tartışmaların ardından CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen de Çamburnu’ndaki Tabiat Parkı’na, yapılan orman köşklerini yargıya taşıdı.
Bahse konu alanda doğanın tahrip edildiğini öne süren Milletvekili Pekşen beraberindeki Balıkesir Milletvekili Namık Havutça, Çanakkale Milletvekili Bülent Öz, CHP Trabzon İl Başkanı Turgay Güngör ve partililerle birlikte Sürmene Adliyesi’ne giderek Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve Sürmene Belediyesi görevlileri ile müstecir firma yetkilileri hakkında ‘Orman Kanunu’na Muhalefet, Milli Parklar Kanunu’na Muhalefet, Çevrenin Kasten Kirletilmesi, Çevre Kanunu’na Muhalefet, Görevi Kötüye Kullanma’ suçlamalarıyla suç duyurusunda bulundu.
‘Bu İşin Peşini Asla Bırakmayacağız’
CHP’li milletvekili Pekşen suç duyurusuyla ilgili yazılı açıklama yaparak Karadeniz’in doğal güzelliklerinin katledilmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Çıkan orman yangını ve sonrasında tatil köyü inşa edilmesinin tam anlamıyla bir doğa katliamı olduğunu ifade eden Pekşen, “Karadeniz’in doğal güzellikleri yandaşlara peşkeş çekmek adına katledilmektedir. Buna asla izin vermeyeceğiz. Çamburnu’da yaşanan doğa katliamına ilişkin başta Orman Bakanı olmak üzere ilgili kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Hukuki süreç başladı. Bu işin peşini asla bırakmayacağız. Her şey açık bir şekilde ortadadır. AKP iktidarı Karadeniz bölgesini adeta yağmaya açmıştır. Ancak buna asla izin vermeyeceğiz. Bu işin sonuna kadar takipçisi olacağız” dedi.
Bakanlık Yalanlamıştı
Bu arada bahse konu alandaki tartışmalar üzerine konuyla ilgili Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise iddiaları reddederek, “Yanan bir metrekare dahi orman alanı başka bir maksatla tahsis edilmemiştir ve aynı yıl ağaçlandırılmıştır. Yanan alanlar kati surette başka maksatla tahsis edilemez” açıklamasında bulunmuştu.
(DHA)
İŞTE AKP’NİN ‘YENİ TÜRKİYE’Sİ: YOKSUL SAYISI 16 MİLYONU AŞTI
26.09.2017 Birgün.com.tr
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2016 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması bölgesel sonuçlarına göre geçen yıl itibarıyla yıllık geliri 8 bin 539 liranın altında olan yoksul sayısı16 milyon 328 bin. TÜİK verilerine göre en yüksek gelir Ankara bölgesinde; yoksulluk oranının en yüksek olduğu il ise Adana.
Cumhuriyet’te yer alan habere göre Türkiye’de geçen yıl itibarıyla en yüksek gelir “Ankara” bölgesinde görülürken, gelir eşitsizliğinin en düşük tespit edildiği bölge “Zonguldak, Karabük, Bartın” ve “Erzurum, Erzincan, Bayburt”, göreli yoksulluk oranının en yüksek belirlendiği bölge “Adana, Mersin” oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2016 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması bölgesel sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri 2016’da 19 bin 139 lira olarak hesaplandı. Ülkede yıllık geliri 7 bin lira civarında olan yoksul sayısı 11 milyon olarak ölçülerken, yıllık geliri 8 bini biraz aşan yoksul yurttaş sayısı da 16 milyon kişiyi aştı.
İstanbul ikinci
İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) 2. Düzey Bölgeleri itibarıyla söz konusu geliri en yüksek olan bölge, 26 bin 486 lirayla Ankara oldu. Ankara, 2015’te de listede ilk sırada yer alıyordu. Bu bölgeyi, 26 bin 41 lirayla İstanbul ve 23 bin 612 lirayla İzmir izledi.
Ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin en düşük olduğu bölgeler ise 8 bin 679 lirayla Mardin, Batman, Şırnak, Siirt; 8 bin 794 lirayla Şanlıurfa, Diyarbakır; 11 bin 88 lirayla Van, Muş, Bitlis, Hakkâri olarak sıralandı.
En eşitsiz Adana
Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan, sıfıra yaklaştıkça “gelir dağılımında eşitliği”, 1’e yaklaştıkça “gelir dağılımında bozulmayı” ifade eden “Gini katsayısı” Türkiye’de 2016 itibarıyla 0.404 iken bu değerin en düşük olduğu bölgeler 0.315 ile Zonguldak, Karabük, Bartın ve Erzurum, Erzincan, Bayburt; 0.317 ile Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova olarak belirlendi.
En yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirinin, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirine oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı Türkiye genelinde 7.7 iken bu değerin en düşük olduğu bölgeler 4.5 ile Zonguldak, Karabük, Bartın; 4.8 ile Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova; 4.9 ile Gaziantep, Adıyaman, Kilis olarak kayıtlara geçti.
En düşük gelirli grubun yıllık oratalama geliri 5.800 lira olurken, en üst dilimde olanların yıllık ortalama geliri 45 bin lira olarak hesaplandı.
En yoksul Adana
Her bölge için eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirin yüzde 50’si temelinde hesaplanan yoksulluk sınırına göre, gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler yüzde 15.9 ile Adana, Mersin; yüzde 14.7 ile Antalya, Isparta, Burdur; yüzde 14.2 ile Tekirdağ, Edirne, Kırklareli olarak gerçekleşti. Diğer bir yoksulluk sınırı olan medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak hesaplanan gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler yüzde 22.6 ile Tekirdağ, Edirne, Kırklareli; yüzde 21.8 ile Adana, Mersin; yüzde 20.3 ile Antalya, Isparta, Burdur olarak kayıtlara geçti.
DANIŞTAY’DAN EMSAL KARAR: İŞE ALIMDA SÖZLÜ SINAV HUKUKA AYKIRI
25.09.2017 Mustafa Mert Bildircin Birgün.com.tr
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın talimatıyla ilan edilen “istihdam seferberliği” kapsamında PTT A.Ş. tarafından duyurulan personel alımı kararı, KESK’e bağlı Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası’nın (Haber-Sen) itirazı üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nca verilen karar neticesinde durduruldu. Haber-Sen’in, sözlü mülakatla personel alımının kayırmacılığa yol açacağı gerekçesiyle yürütmenin durdurulması için yaptığı başvuruyu haklı bulan Danıştay’ın kararında, “Adayların eşit şartlarda yarışmalarını sağlayan objektif bir yöntem olan merkezi sınavdan sonra her türlü öznel değerlendirmeye açık bulunan ikinci bir sınavın yapılması, merkezi sınavın nesnel sonuçlarını kısmen dahi olsa etkisiz kılacağı gibi, sözü edilen sınavın tek aşamalı olarak sözlü şeklinde yapılması halinde de sınavın yargısal denetimi yetki ve şekil unsurları ile sınırlandırılmış olacaktır” ifadelerine yer verildi. Haber-Sen avukatı Meltem Salman, “İşe alımlarda liyakat esas alınsın istiyoruz. Bu anlamda, Danıştay’ın kararını sevindirici buluyoruz” dedi.
‘Eşitlik ilkesi ihlali’
Haber-Sen’in itirazı üzerine PTT Yönetmeliği’nde yer alan, “Yazılı ve/veya sözlü sınavla personel alınmasına…” kararını yargısal denetimi sınırlandıracağı gerekçesiyle durduran Danıştay, aynı yönetmelikte yer alan, “Şube Müdürü veya Müdür olarak atanmak için idari hizmet sözleşmeli personel statüsüne geçme koşulu” ibaresini de “eşitlik ilkesi ihlali” olarak değerlendirdi. Danıştay’ın kararında, “Bu durum, PTT A.Ş.’de 399 Sayılı KHK’ya tabi olarak görev yapmaya devam eden personeli, idari hizmet sözleşmeli personel statüsüne geçme konusunda zorlayıcı bir sonuç doğuracağı gibi; Posta Hizmetleri Kanunu mevcut personele, sahip oldukları statüde kalma konusunda bir tercih hakkı tanımışken, bu tercih hakkının kullanımının, yönetmelik maddesi ile zedelenmesi söz konusu olacaktır” gerekçesi sunuldu. PTT’den ise, personel alımı için gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra yeniden alım ilanı duyurulacağı açıklaması yapıldı.
‘Hak edenin işe alınacağı bir sistem’
Haber-Sen’in avukatı Meltem Salman, sözlü sınavın liyakatı yok sayarak kayırmacılığa yol açacağının altını çizerek, “Normalde personel alımının KPSS puanına göre yapılması gerekirken bir de sözlü mülakat şartı getirildi PTT tarafından. Biz de sözlü mülakatın objektif olmayacağı gerekçesiyle buna itiraz ettik” dedi. Danıştay’ın lehlerinde verdiği kararı sevindirici bulduğunu kaydeden Salman, “PTT’nin de artık hukuka aykırı bu uygulamayı terk edip, hak edenin işe alınacağı bir sistemi hayata geçirmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘Kelime oyunlarıyla geri getirildi’
PTT’nin önceki İşe Alım Yönetmeliği’nde de sözlü sınava dair ibarelerin olduğunu hatırlatan Salman, “İtirazımız üzerine uygulamanın durdurulmasını sağladık, ancak çok kısa bir süre sonra kelime oyunlarıyla yeniden getirildi yönetmeliğe” ifadelerini kullandı. Mülakat sisteminin bir şekilde yeniden getirilmek isteneceğine dair endişesini de dile getiren Salman, “Takipçisi olmaya devam edeceğiz. Mülakat nedeniyle hakkını kaybeden varsa onun da takipçisi olacağız” dedi. Salman, işe alımlarda liyakatın esas alınması gerektiğini belirtti.
TÜRKİYE’DE EĞİTİM SİSTEMİ: 15 YILLIK YAP – BOZ
Tansu Pişkin İstanbul – BİA Haber Merkezi18 Eylül 2017
Türkiye’de eğitim sistemi çok uzun yıllardır konuşuluyor. Her yeni değişiklikte iyileştirileceği iddia edilen sistem gittikçe içinden çıkılmaz bir hal aldı.
15 yıldır öğrenciler rayına oturtulamayan bu sistem içerisinde, başladıkları müfredat bir yana başladıkları sistemle bile okulu bitiremiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Lale Karabıyık bu bilgiyi 8 Eylül’de kamuoyuyla paylaştı. Peki, içinden geçerken kendimizin bile fark edemediği, önümüze sürülen her tarzda sınavı çözmek zorunda bırakıldığımız bu sistemde neler yaşandı?
Aşağıdaki sonuçlar gösteriyor ki Türkiye’de eğitim sistemi, ilerleme kaydetmeye çalıştığı her noktada tökezliyor. İçi oyulan eski sistem burada yeni gibi sunuluyor. Sonuçta ortaya çıkan sistem, kökü sağlam olmayan her şey gibi neredeyse her sene yıkılıp baştan kuruluyor.
2003 öncesi üniversiteye giriş
1974 yılına kadar üniversiteler kendi öğrencilerini kendilerini seçiyordu. Karışıklığı önlemek amacıyla sınavların tek merkezden yapılması kararı alındı ve aynı tarihte Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) kuruldu.
1974 ve 1975’de sabah ve öğlen olmak üzere iki oturumda uygulanan üniversite sınavları, 1976 – 1980 arasında tek oturum olarak yapıldı.
1981’den itibaren de Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ve Öğrenci Yerleştirme Sınavı (ÖYS) olmak üzere iki basamaklı sınav getirildi. 1987’de öğrencilere testlerin hepsini değil, girmek istedikleri bölüme göre gereken testleri çözme hakkı verildi.
1999’da ÖYS kaldırılarak tek basamaklı sistem olan ÖSS’ye geçildi. Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) uygulamaya konuldu. Bu uygulama ile okulun başarısına göre öğrencinin puanı ağırlıklandırılarak sınav puanına ekleniyordu.
Aynı yıl, genel lise mezunlarıyla meslek lisesi mezunlarının ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının farklı katsayılarla çarpılması esası benimsendi. Buna göre ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayı, öğrencilerin alanları dışındaki yüksek öğretim branşlarını seçmeleri durumunda 0,2, aksi durumda 0,5 olarak belirlendi.
Buna karşılık meslek liselilere, kendi alanlarında yüksek öğretime yönelmeleri durumunda ek puan uygulaması da yapıldı.
2003 öncesi liseye giriş
1980’lerde 5. sınıflara Anadolu ve fen liselerine giriş sınavları iki basamaklı yapılıyordu. İkinci basamak sınavları için öğrenciler belirli bölgelerde sınava giriyordu.
1998’de tek basamaklı Liselere Giriş Sınavı (LGS) getirildi.
2003: Üniversiteye girişte katsayı farkı arttırıldı
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2002’de iktidara geldi. Aynı yıl Necdet Tekin ve Erkan Mumcu milli eğitim bakanlığı yaptı.
2003’te ÖSS ve AOBP puan sistemlerinin çarpıldığı katsayılar alan dışı branşlar için 0.3; alan içi branş seçimi için 0.8 olarak düzenlendi. Üniversiteye girişte katsayı farkı arttırıldı. Değişiklik, meslek ve imam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye girişlerini zorlaştırdı.
2009’da bu katsayılar düzenlenerek 0.12 – 0.15 olarak değiştirildi.
Öğrenciler arasında eşitsizlik yaratan bu puan farkı için davalar açıldı. 1999’dan beri artarak devam eden ve kendi içinde keşmekeşe dönen katsayı farkı 2012’de 0.12 AOBP ile eşitlenerek tamamen kaldırıldı.
14 Mart 2003 itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı’na atanan Hüseyin Çelik 2009’a kadar izlenen eğitim politikasını belirleyen isimdi.
Fen dersi 2004’te arttı, evrim teorisi 2017’de çıkarıldı
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 15 yıllık iktidarı boyunca üç kez değişime uğrayacak olan müfredat ilk değişikliğini 2004’te gördü. Fen bilgisi dersinin fen ve teknoloji adıyla ders saati arttırılarak haftada dört saat olması kararlaştırıldı.
İkinci değişiklik 2012’de yapıldı. Bu sefer zorunlu değil seçmeli derslerin sayısı arttırıldı. Hz. Muhammed’in Hayatı gibi dersler müfredata girdi.
2017’de yapılan üçüncü ve son değişiklik sadece ilköğretimi değil kademeli olarak üniversite öncesi bütün eğitim hayatını kapsadı. Evrim teorisi müfredattan çıkarılırken, cihat kavramı 15 Temmuz darbe girişimi gibi olaylar müfredata eklendi.
2005: Liseler artık dört yıl
Önünde hazırlık sınıfı bulunan ve öğrenim süresi hazırlık ile birlikte dört yıl olan, anadolu, fen, anadolu öğretmen, anadolu güzel sanatlar, spor liseleri ile başında ‘anadolu’ ibaresi bulunan mesleki-teknik liselerin öğrenim süresi, hazırlık sınıfı kaldırılarak 4 yıla çıkarıldı.
Genel liseler ile mesleki ve teknik liselerde, lise 1 ‘ortak sınıf’ oldu. Her lisenin birinci sınıfında aynı derslerin okutulması kararlaştırıldı.
2005’de yabancı dil ağırlıklı eğitim veren süper liselerin kademeli olarak kapatılması ve Anadolu liseleriyle tek programda birleşmesi onaylandı.
Böylece ihmal edilecek yabancı dil eğitiminin ilköğretimde ağırlık kazanacağı söylendi.
2006: Eğitimin en hafif yılı
Sekiz senedir uygulanan lise giriş sınavı LGS’nin yerini Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) aldı.
Aynı yıl üniversiteye giriş sınavı ÖSS’de ise soruların stili değiştirildi. Testler SAY-1, SAY-2 gibi farklılaştırıldı.
2007: 15 yılın tek önemli adımı
ÖSS’de üniversitelere yerleşmek için ortak alan testlerinin yanı sıra alan testlerinden de en az 0.5 net çıkarma zorunluluğu söz konusuydu. Bu zorunluluğu yerine getirmeyen öğrencilerin puanları hesaplanmıyordu.
2006’da üniversitelerin kontenjanları bu sistem nedeniyle dolmadı. 2007’de bu zorunluluk kaldırıldı.
Puan hesaplanması için alan testlerinin herhangi birinden 0.5 net yapmanın yeterli olduğu kararlaştırıldı.
2009: İlköğretimin çilesi başlıyor
1 Mayıs itibariyle Nimet Çubukçu, Hüseyin Çelik’ten bakanlık görevini devraldı.
2009’da lise giriş sınavı OKS kaldırıldı, yerine 3 yıllık Seviye Belirleme Sınavı (SBS) geldi. Buna göre öğrenciler ilköğretimin son üç yılında her sene bir sınava girecek, puanları bu üç sınavın ortalamasına göre belirlenecekti.
2011’de üç aşamalı SBS kaldırılarak adı yine SBS olan tek sınava geçildi.
2012’de ilköğretimin yapısı toptan değiştirilerek 4+4+4 eğitim sistemine geçildi. 8 yıllık kesintisiz ilköğretim yapısı kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen 12 yıllık kesintisiz eğitim yapısına dönüştürüldü.
Aynı yıl dershanelerin kapatılması kararı verildi.
2010: Üniversiteye girişte tarihin tekerrürü
Üniversiteye girişte 1999 öncesine dönülerek 2010’da çift aşamalı sınav sistemi tekrar edildi. ÖSS yerine Yükseköğrenime Geçiş Sınavı (YGS) ve ÖYS yerine Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) getirildi. YGS’yi geçen öğrenciler LYS’ye girmeye hak kazanacaktı.
Aynı yıl, düz liseler anadolu lisesi, teknik ve meslek liselerine dönüştürüldü. Bu düzenlemeyle sadece okul tabelalarında değişime gidildi.
6 Temmuz 2011’de milli eğitim bakanı koltuğunda Ömer Dinçer oturuyordu.
2012: Üniversiteye girişte son düzenleme
2012’de sınava üç hafta kala AOBP yerine OBP’nin kullanılmasına karar verildi. OBP ya da bir diğer adıyla diploma notunun yüzde 12’si yerleştirme puanına eklenecekti. Böylece okul başarısının yerini bireysel başarı aldı. 1999 öncesindeki sisteme dönüş bu yönüyle de tamamlandı.
Öğrenciler yüksek not almanın zor olduğu okullardan diploma notunu yüksek tutmak için başka okullara geçti. Alınan ve verilen eğitimin kalitesi değişti.
24 Ocak 2013’te Nabi Avcı 15 yıllık iktidarın altıncı milli eğitim bakanıydı. 24 Mayıs 2016’da bu görevi İsmet Yılmaz devraldı, hala sürdürüyor.
2013 sonrası: Hiçbir uygulama ilköğretime uydurulamadı
SBS 2013’te son kez yapıldı. 2014’den itibaren SBS yerine dönem içi yapılan yazılı sınavlara geçildi. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınav sistemi başladı.
Fakat 15 Eylül 2017’de katıldığı ortak bir yayında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sistemi de yanlış bulduğunu söyledi:
“TEOG’un kaldırılması lazım. Biz TEOG’la mı geldik? Ne TEOG vardı, ne bir şey vardı. Okursun, sene içinde notların bellidir, bu notlarınla beraber yürürsün. Gelirsin üniversite sırasına, orada da girersin üniversite imtihanlarına.”
Şimdi TEOG’un yerine gelecek sistem tartışılıyor. (TP/YY)
“HEDEF SIFIR KAZA” KAMPANYASI BOYUNCA 753 İŞÇİ ÖLDÜ
İstanbul – BİA Haber Merkezi27 Eylül 2017
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, “İş Sağlığı ve Güvenliği Hedef Sıfır Deklerasyon”un üzerinden geçen dört aylık sürede 753 işçinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan “istihdam seferberliği” çerçevesinde eski Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun da katılımıyla 13 Mayıs 2017’de 3.Havalimanı’nda ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Hedef Sıfır Deklerasyon’ imza töreni düzenlenmişti.
Dört ay sürecek sıfır kaza kampanyasının eksenini inşaatların oluşturacağı ifade edilmişti.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin rakamlarına göre, 13 Mayıs 2017 ve 12 Eylül 2017 tarihleri arasında 167’si inşaat işçisi olmak üzere en az 753 işçi yaşamını yitirdi.
Her gün 6 işçi
Yani her gün en az 6 işçi iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetti.
Mayıs ayında (13-31 arası) en az 104 işçi,
Haziran ayında en az 170 işçi,
Temmuz ayında en az 207 işçi,
Ağustos ayında en az 217 işçi,
Eylül ayında (1-12 arası) ise en az 55 işçi yaşamını yitirdi.
Bakana sorular
İşçi Sağlığı ve İŞ Güvenliği Meclisi, açıklamasında yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’na şu soruları sordu:
1- Devlette devamlılık esastır. Eski Bakan Müezzinoğlu’nun başlattığı ‘Sıfır Kaza Deklerasyonu’ndan haberiniz var mı? Haberiniz var ve kampanyaya devam ediyorsanız bu konuda neden açıklama yapmıyorsunuz ya da yapacak mısınız?
2- Kampanya sürecinde (13 Mayıs-12 Eylül) hem genel olarak hem de kampanyanın ekseni ilan edilen inşaat işkolunda kaç işçi yaşamını yitirmiştir?
3- Bu kampanya çerçevesinde işçi ölümlerinde geçmiş yıllara göre bir azalma meydana gelmiş midir?
4- Bu kampanya için ayrılan bütçe ne kadardır? Ne kadarı hangi işler için kullanılmıştır?
5- Bu dönemde inşaatlardaki ne gibi önlemler alınmış ve hangi şehirlerde kaç denetim yapılmıştır? Sonuçları nelerdir? (NV)