“Dağarcık Türkiye” akademisyen ve ekonomist Enis Musluoğlu tarafından yönetilen bir internet sitesi. İzmir Marşı ile sitenin kapısı açılır… Akademik ağırlıklı, siyaset içerikli, ulusalcı ideolojik çizgisi olan, fikri zikri net bir yayın organı. Ayda bir orada ideolojik analizlerim yayınlanıyor.
Ahmet Mümtaz İdil, Alp Hamuroğlu, Prof.Mustafa Kaymakçı, Prof.Tayfun Özkaya, Ceyhun Balcı, eski Kültür Bakanı Prof.Suat Çağlayan, Zeynep Oral, Nihat Genç, Zihni Çetiner, Abdürrahim Sercan, Cenk ve Hande Özdağ gibi seçkin yazarlarla birlikteyiz. Dağarcık Türkiye, hem bir internet sitesi, hem de kitap yayınlayan bir yayınevi. TÜYAP kitap fuarlarına katılan, stand açan, üniversiteli gençlerle organik bağı olan bir oluşum aynı zamanda. Üstelik her yaz Karaburun’da Ütopyalar Buluşması’nı sağlıyor. Enis Musluoğlu, bir orkestra şefi gibi bu ağır yükü omuzlamış durumda. Çok sevdiği merhum ağabeyi Yusuf Savaş Emek’in yurtsever sol çizgisinde yürüyen bir dost insan.
Siteye girdiğiniz zaman ilk yazı olarak ben karşınıza çıkıyorum. Sanki başyazar gibi. Oysa matah biri değilimdir. Ama hep soyismimin (A) harfi ile başlamasından dolayı, en tepeye fırlarım.
27 Mayıs İhtilalcisi Tabii Senatör Kadri Kaplan’ın önerisi ile İzmir’de ilk kez Halkevleri mi kurulacak, Prof.Muammer Aksoy ve Uğur Mumcu’nun ricası ile İzmir’de ilk kez Atatürkçü Düşünce Derneği mi kurulacak, Prof.Türkan Saylan’ın ricası ile Çağdaş Eğitim Derneği mi kurulacak emniyete verilen dilekçelerde ismim hep en tepede olduğu için, derneğin tüm faaliyetlerinde ismim hep ilk sırada yer almıştır; oysa benim ismimin altıda üniversite dekanları, ünlü işadamları, baro başkanları, emekli generaller sıralanmıştır. Ben onların omuzlarına basıp en tepeye yerleşirim.
Halk bu yüzden beni hep büyük insan olarak görmüştür, oysa o kalabalık içinde en küçük, dar gelirli, emekçi, sadece kalemimin ucuyla kazanan yalnızca bendenizimdir. Herkesin arkasında şöyle veya böyle azametli devletimiz vardır, benim arkamda ise ihtiyar anam ile babamdan başka hiçbir şey yoktur. Bu denize nazır tepe yerleşimim sebebiyle aslında halkıma mahcubumdur ama altımdaki hiçbir işe yaramaz şöhretli toplam zevata tepeden baktığım için de gizlice sevinirim.
Burada Dağarcık Türkiye’deki arkadaşlarımı değil, yıllarca kurucusu olup boşu boşuna emek verdiğim, CHP ilçe yönetimleri, Halkevleri, Atatürkçü Düşünce Derneği, lüzumsuz kültür-sanat derneklerini ve vakıfları kast ediyorum.
Gelelim Dağarcık Türkiye’ye…
Bu yayın organında tam özgür biçimde ideolojik analizlerimi her ay yazıyorum. Başka hiç bir yerde bu kadar açık ve net yazmam. Dağarcık Türkiye, inandığım ve güvendiğim bir yayın organı. Ben de bol kepçe tüm fikirlerimi sunuyorum. Yani burada içimi boşaltıyorum, iyi de oluyor. Çünkü medyada sadece ekmek parası için misyonum olan kültür yazılarını yazabiliyorsun, yaşadığım Çeşme gazetelerinde yörenin değerlerini tanıtıyorsun, peki nerede içini boşaltacaksın, ülken için fikrini nerde ileri süreceksin?
İşte o zaman Dağarcık Türkiye imdada yetişmekte.
1968’de Çekoslovakya’nın Sovyet tankları tarafından işgal edilmesi üzerine yazarlık hayatım başladı. Bu işgali yerin dibine batıran yazım, basında yayınlanan ilk yazımdır.
Aradan 49 yıl geçmiş.. Yarım yüzyıla yakın. Hep yazdım..
Demokrat İzmir, Yeni Asır, Hürriyet..
En özgür olduğum yer burası…
Dağarcık Türkiye’de yıllar içinde yazdıklarımı, en son aydan (Mayıs 2017), en başa Google’a girip veya sitemizin en altında kolayca bulabilirsiniz, hiç birinin nüfus kağıdı eskimez, güncel değil, yüzyıllık yazılardır…
İlerde kitap olacaklar.
Kitabın ismi de belli…
İstiklal Aşkı..
Biz, ne sağ, ne sol, ne AKP, ne CHP, ne MHP, ne HDP anlamayız..
Bizi, sadece İstiklal aşkı ilgilendirir..
Beğenmeyen kızını vermesin.