11
Temmuz 1972…
20’nci
yaşımı bitirdiğim gün…
Dünyanın
gözü İzlanda’nın başkenti Reykjavik’te. Aslında 3.Dünya
Savaşı, ama
ben dahil kimse farkında değil. O güne kadar satranç denen
oyunu bilmeyen
insanlar bile satranç ile ilgilenmeye başlamış.
Yeni
öğrendiğim günler ve her gün gazetede (daha önce hiç olmadı,
sonra da olmadı)
Bobby Fischer ile Boris Spassky arasında dünya
satranç şampiyonasının
notasyonları veriliyor…
Rus
Dili ve Edebiyatı’nda okuyorum o sırada ve Rus kültürü ile
yetişiyorum bir
anlamda. Rusya ve devamı Sovyetler Birliği’nin bir parçası
olarak bütün yüreğimle
Boris Spassky’yi destekliyorum. O sıralarda zaten müthiş
bir Amerika
düşmanlığı var ve ben de o saflardayım.
Reykjavik’te
oynanan satrançtan çok bir rejim ve ideoloji kavgası, ama farkında
değilim, içimden hep Spassky’yi desteklemek geçiyor.
Sosyalizm orada
ve ben de sol yumruğu havada gezen delikanlılardan
biriyim.
Birinci
oyun: kura çekiliyor herhalde, Spassky beyazlarla başlıyor.
İlk oyunda
Fischer büyük bir hata yapıyor (belki de bilerek),
Spassky’nin h2’deki
piyonunu alıyor ve satrançta “Fil hapsi” denen tuzağa düşüyor.
Bir taş
geri düştüğü için de terk ediyor. Birinci oyun
Spassky’nin…
İkinci
oyuna çıkmıyor Fischer… Spassky 2-0 önde… Dünya şampiyonası
gibi bir
turnuvada 2-0 öndeyseniz eğer, gerisini Petrosyan gibi
beraberliğe yatarak
kazanırsınız. Ama Spassky de hırslı ve oyunu
“şarlatanlıklara bakarak
kazanmayacağım, bu bana yakışmaz,” diyor ve devam
ediyor.
“Brooklyn’li”
Fischer, o güne kadar birkaç kez karşılaştığı ama
hiç yenemediği
Spassky ile karşılaşmaya başladığı dünya şampiyonasında ilk
iki
oyunu
kaybediyor.
Yazdığım
gibi, o sıralarda bir dünya savaşı daha oluyormuş,
ama hiçbirimizin
haberi yok. Dünyanın yararına olan belki tek dünya savaşı. Çünkü
Fischer-Spassky maçından sonra Türkiye’de bile(!) satranç gözde
bir oyun
haline geldi, insanlar böyle bir oyunun farkına vardı.
Türkçe
“Şah Mat” diye gösterime giren, asıl adı “Pawn Sacriface
(piyon fedası)”
olan filmi izlemediyseniz, satranç bilmeseniz de
izlemenizi
öneririm.
Asıl
savaş ABD-SSCB arasında
İki
beyin çarpışmıyor orada, iki ülke çarpışıyor: Sovyetler ve
ABD…
O
güne kadar dünya şampiyonluğunu kimseye kaptırmamış olan
Ruslar, ilk kez kendilerine
meydan okuyan ve elemeleri geçip, eski dünya şampiyonu Petrosyan’ı,
dünyanın en iyi beş oyuncusundan biri sayılan Korşnoy’u
ezerek geçen
biri Spassky’nin karşısına oturacak.
Satranç
denen oyunu o güne kadar hatırlamayan tüm dünya medyası bir
anda Fischer
üzerinde yoğunlaşıyor. Fischer ise bu denli ilgiden son
derece rahatsız.
Aslında bize göre normal bir insan da değil. Tesla gibi asosyal ve
kuşkucu…
“Pawn
Sacriface” filminde biraz çarpıtma var, zira o günleri yaşadım
ve Fischer’in
inanılmaz kaprislerine Spassky’nin “bu adamı yeneceğim”
inadı yüzünden
razı olduğuna tanıktım. İstese Spassky, masa tenisi
odasında oynamaya
razı olmayabilirdi, ama oluyor.
Fischer
Yahudi, ama kendisine Yahudilerin ve Rusların tuzak
kurduğunu, uçağını
havaya uçuracağını, odasının CIA ve KGB tarafından
dinlendiğini, Yahudilerin
kendisinin dünya şampiyonu olmasını istemediğini
söylüyor sürekli.
Reykjavik’e,
dünya şampiyonası karşılaşmasına gideceği uçağa
gazeteciler nedeniyle
binmiyor ve uçağı kaçırıyor. Hükmen yenilmeyi göze alıyor
ve kimseden
habersiz sokaklarda dolaşıyor.
Evde
uzanıp da her şeyi unutmaya hazırlanırken menajeri geliyor:
“Kissenger telefonda,”
diyor. ABD Dışişleri Bakanı yani… Kissenger, “Dünyanın
en kötü
satranç oyuncusundan, dünyanın en iyi satranç oyuncusuna,
maça çıkmalısın,”
diyor.
Anlatıldığı
kadarıyla, o sıralarda ABD Başkanı olan Nixon üç kez
arıyor Fischer’i…
Dünya
savaşı başlıyor… ABD yapımı bir film olduğu için, şimdi
kırk-kırk beş
yaşlarında olanlar o günleri anımsamaz, ama müthiş bir kavga
var ve burada
Spassky’nin, daha da doğrusu SSCB’nin büyük suçu var.
İnanılmaz kaprisler
öne sürüyor Fischer ve sürekli Spassky’nin sinirleriyle
oynuyor.
Örneğin,
“Pawn Sacriface” filminde sandalyesinde bir sıkıntı
olduğunu söyleyip
de incelenmesini isteyen Spassky değil, Fischer’dir… Aradan
44 yıl
geçtiği için o günleri belki benim yaşımda olan ve satrançla
ilgilenen çoğu
insan anımsamaz. Fischer, sandalyemin altında bir
sertlik hissediyorum,
“Ruslar benim konsantrasyonumu bozmak için sandalyemin altına
bir
bıçak yerleştirdiler,” diye itiraz eder…
Filmde
bunu Spassky yapıyormuş gibi yansıtılır. SSCB’den Spassky’ye
talimat da
gelir: “Sen itiraz et ve rakibini diskalifiye et,” diye… Ama
Spassky razı
olmaz. Zira yenme hırsı bürümüştür onu da.
Oyunlarda
hile yok, Fischer gerçek bir satranç dehası
Burada
şu söylenemez asla: Spassky batıdan yüklü miktarda para aldı ve
o yüzden
de yenildi…
Zira,
geçen yüzyılın maçı olarak oynanan oyunların hepsi milyonlarca
kez analiz
edilmiştir ve çok açık bir Fischer dehası söz
konusudur.
Spassky,
ilk oyunda Fil hapsine giren Fischer’in yaptığına anlam
veremez.
Çok
kolay kazanmıştır ilk oyunu ve tüm dünya da Fischer ile
neredeyse alay etmektedir.
İkinci oyuna çıkmaz, artık herkes Fischer’den umudu
kesmiştir…
Üçüncü
oyun en dramatik oyundur aslında. Satranç oynayanlar
bilirler, Fischer
hayatında ilk kez Benoni açılışı yapar (ya da savunması).
Bütün yorumlar
Fischer’in “intihar” ettiği yönündedir, ama oyunun
ortasında Fischer
alışılmış Benoni devam yolunu terk eder ve oyunu
kazanır.
Watergate’de
kaybeden, Vietnam’da kaybeden ABD’nin böyle bir zafere
ihtiyacı vardır
ve Fischer onlara bunu armağan etmiştir. 3. Dünya Savaşı’nın
galibi
ABD’dir,
o zaman ilk ve hala tek…
Tarihe
geçen 6. oyun
Satranç
bilenler, 6. Oyunu çok iyi hatırlar. Muhteşem bir
galibiyettir Fischer
adına. Ne yaparsanız yapın, kurtuluşu yoktur oyunun. Benim
duygusal olarak
baktığım en önemli oyunlardan biri de 11. Oyun’dur,
Spassky’nin piyonlarla
aldığı müthiş oyun…
Oyunu
internetten izleyebilirsiniz. Çocuklarınıza önce 1972 yılında
ilk basımı
Bilgi Kitabevi’nden yapılan “Asrın Maçı” kitabını alın
ve notasyon öğretip
o kitabı okumasını sağlayın, ardından da bir satranç takımı
alıp önüne
koyun ve taşlar nasıl hareket ediyor öğretin…
Bırakın
dünya şampiyonu yetiştirmeyi, Türkiye’de vasat bir satranç
oyuncusu olması
bile imam diye gezinen tacizci sapıklardan korunması için ona
akıl sağlayacaktır.
Görsel
hafıza sağlayacaktır. Gördüğünü unutmamayı öğretecektir.
Bırakın matematiği
zayıf olsun, eğer oyun sonuna gelip de taşlar
eksildiğinde, matematiği
kendi kuracaktır…
ABD,
soğuk savaş dönemi de dahil olmak üzere, bütün resmi satranç
tarihi boyunca
bir kez dünya şampiyonu çıkarttığında olay oldu, filmi
bile çekildiği
halde, neden ABD’li olmayanlar dünya şampiyonu olduğunda veya
en azından
dünya şampiyonuna meydan okuduğunda ortalık
karışmadı?
Neden?
Neden
Fischer Karpov ile karşılaşmadı? Söyleyeyim: Kaybedeceğini
biliyordu.
Artık
akıl sağlığı iyice kaybolmuştu ve en yakınlarından bile
kuşku duyuyordu.
Sonunda yargılanmaya kadar gitti vahim durumu.
Bir
satranç dehasıydı, parladı ve söndü.
Ama
hayat sadece satranç değil… Tıpkı başka şeylerin de “hayat”
olmadığı gibi…
Benim
için tam bir kâbustu, tıpkı bir önceki ve bundan sonraki iki
kâbus gibi.
Sosyalizm yerle bir olmuştu o anda. Kapitalizm dünyanın gözü
önünde, yıllardır
Rusların elinde olan satranç şampiyonluğunu elinden almıştı.