Aralarında ses benzerliği dışında çok da ilintili olmayan iki kavramı bu ayın yazı konusu yaptım. Dünyamız genelinde ve ülkemiz özelinde bu farklılığın kimi zaman çok da fark edilemeyebildiğini eklemek gerekiyor.
Şimdiye gelmeden önce biraz geçmişe uzanmakta yarar var! Bugün için sonundaki «loji” takısına karşın bilim olmayan astroloji, bir zamanlar tanrıbilime (teoloji) karşı bilimin önemli aygıtıydı. Hatta tanrıbilime karşı elde edilen utkuda önemli pay sahibiydi.
Bilimi çağrıştıran loji takısı bir yana bırakıldığında astroloji insanların doğum zamanları ile yıldızlar arasında bağ kurup, kişilik ve yazgı kestirimlerine olanak veren konumdaydı. Bugün, pek çok kitle iletişim aracında rastlayabileceğiniz yıldız falı köşelerinin bireyin iç dünyasıyla sınırlı ilgi alanları olduğu düşünülebilir. Ancak, astrolojinin bununla kalmayıp sınırları zorlayan yanıyla da tanınması, bilinmesi gereği göz ardı edilmemelidir.
Kopernik’le birlikte astronomi (yıldızlar yasası) karşısındaki yenilgisi kesinleşen astrolojinin zamanın ruhuna uygun biçimde bir diriliş yolunda olduğunu da göz önünde tutmakta yarar olduğunun altı çizilmelidir. Astrolojinin, bilim karşısındaki güncel rolünün akıldışılık olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? Özetle, astroloji aracılığıyla doğaya açıklama getirmeye çalışmak usdışılık akımına kapılmayı kaçınılmazlaştırır.
Örneklerle somutlaştırınca ne demek istediğimi daha iyi anlatabileceğimi umuyorum.
Astronomi ve astroloji kavramları ses benzeşmesi bir yana bırakıldığında akıl ile nakil arasındaki yaman çelişkiyi yansıtmaları bakımından da önemlidirler. Farklı deyişle bu iki sözcük taban tabana zıtlık simgesidirler. Örneğin, ülkemizin aydınlık kenti İzmir’in Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde günün kalabalık saatlerinde adım başı rastlayabileceğiniz fal tanıtımları astrolojinin bilinçli kesimde bile yabana atılmayacak bir ağırlığa sahip olduğunun göstergesidir. Horoskop köşesi olmayan gazetemiz sayılacak kadar azdır. ABD’de yayımlanmakta olan 1200’ü aşkın gazetenin dörtte üçünde yıldız falı köşeleri yer alır. Gazete ve benzeri yayın organlarının fal köşeleriyle yetinmeyen milyonlarca dünyalının bu alana hatırı sayılır nicelikte para döktüğü de bilinmeyen bir durum değildir.
Bu yazı okurla buluştuğunda bugünün ortaçağ karanlığına kurban edilen gökbilimci Rennan Pekünlü özgürlüğe geri sayıyor olacak. Ayın ortalarına gelmeden ise özgürlüğüne kavuşmuş olarak aramıza karışacak. Bir yanlış algıyı gidermekte yarar var! Rennan Pekünlü bedensel olarak uzağımızda, fiziksel bir kısıtlamayla karşı karşıya. Oysa Rennan Pekünlü’nün bedenine getirilen tutsaklığın aklına kısıt koyması söz konusu bile olmamıştır. Dolayısı ile, Foça Cezaevi’nde 4 ayı aşkın zaman geçirmek zorunda bırakılan Pekünlü aramızda dolaşan sözde özgür pek çok kişiden çok daha özgür ve üretken olabilmiştir. 27 Kasım’dan bu yana Aydınlık gazetesinde Çarşamba ve Cuma günleri açtığı okulda vermeyi sürdürdüğü dersler düşünsel özgürlüğünün ve aydınlık yüzünün kanıtı sayılmalıdır. Rennan Pekünlü’nün başına gelene geniş açıyla baktığımızda onun kişiliğinde bilimin ve insan usunun insan eliyle eziyete uğratıldığını görürüz.
Ülkemiz ortaçağ karanlığının koyu gölgesinde kıvranırken ve bu yolda hızla yol alırken üniversite sayımızdaki patlama göz ardı edilemeyecek boyutlardadır. Yetmişi aşkını devlete ait olmak üzere üniversitelerimizin sayısı 181’e erişmiş durumdadır. Pek çoğunun kapısındaki üniversite yazısı yanılsama kaynağıdır. Aslında, önemli bölümü yüksekokul işlevi görmektedir. Vakıf üniversitesi sıfatını taşıyanların önemli bölümü diploma istemini karşılama işlevini parayla karşılıklandırmada ustalaşmışlardır. İnsanı akıl doğrultusunda özgürlükle buluşturması öngörülen üniversitelerimizin önemli bölümünün işletmecilerini parayla buluşturdukları su götürmez bir gerçekliktir.
İzmir’de çok değerli öğretim üyesi Rennan Pekünlü’yü karanlığa kurban vermekte sakınca görmeyen Ege Üniversitesi’nin bilimdışı olduğu gerekçesiyle dışladığı 8. Üniversite Kurultayı’da edindiğim bence değerli bir bilgiyi paylaşarak sürdürmek istiyorum!
Kimi üniversitelerimizin binlerce lira ücret karşılığında Astroloji ve Fütürizm sertifikaları dağıtmakta olduğu son derece ilginç ve bir o kadar ürpertici bir başka gerçektir.
Bu örneklerden yola çıkarak «Astroloji Çürütüldü” (İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, Ocak 2009. Lawrence E. Jerome’dan Türkçeye Çeviren : E. Rennan Pekünlü) kitabını dilimize kazandıran Rennan Pekünlü’nün cezaevinde oluşuna şaşırmak yersizleşmektedir.
Ülkemiz üniversiteleri bilim alanındaki başarılarını başkaca renkli etkinliklerle süslemeye başlamışlardır.
Astroloji yani yıldız falı, astronomiyi diğer deyişle gökbilimi alt etme yolunda dev adımlar atmıştır Türkiye’de. Falcılığın, usçuluğa karşı geçici de olsa üstünlüğü akıl-nakil çatışması bağlamında utanç verici bir durumu simgelemektedir.
Bilim insanlarını koruyamayan üniversitenin astroloji sertifikası satarak içine düşürüldüğü durum feciden de ötedir!
Üzerinde düşünmeye; yetinilmeyip harekete geçilmeye değer bir durum değil midir?
Okuma önerisi:
Astroloji Çürütüldü, İstanbul Kültür Üniversitesi Yayını, 2009. Lawrence E. Jerome’dan Türkçeye çeviren: E. Rennan Pekünlü.