Geçtiğimiz ayın sonunda gazetelirin artık üçüncü sayfalarına sığmayan onlarca cinayet, taciz, tecavüz ve kavga haberleri ardı ardına geliyor, haklı olarak da insanlar birbirlerine «Nereye gidiyoruz,” diye soruyordu.
Bir yere falan gittiğimiz yok, yolun sonuna gelmiş vaziyetteyiz. Bundan sonrası kaos, bir başka deyişle ve daha acımasızca söylersek, iç savaş. Cinayetler bunun sadece provası durumunda. İnsanlar muhtemel bir genel affı veya ceza indirimi, iyi hal indirimi gibi şeyleri düşünmüyor. Çekiyor bıçağı doğruyor, yakıyor, tecavüz ediyor yetmiyor, yere düşürüyor, kafasını da hizalayarak üzerinden arabayla geçiyor.
Bu artık şiddet filan değil, o boyutu çoktan aşmış. Bunun adı vahşet, ama o kelime bile yetersiz kalıyor. Aşağıda, Suriye ve Irak’ta konuşlanmış olan IŞİD bunlara vahşeti öğretiyor. Allah adına yaptığını söyleyen sapık örgütün milyonlarca taraftar bulması, onlara katılmak için ülkesinden kaçanların sayısı düşünülürse, dünya bir vahşet dönemecine girdi ve bunu alabildiğine yaygınlaştırmak için de koşullar çok müsait.
Sonuçta «bir can” olarak bakıyor kişiler ve öldürdükleri insan için hiçbir pişmanlık da duymuyorlar. Bireysel savunma mekanizmaları işliyor, kendine göre öldürme nedenleri yaratıyor ve rahatlıyor. Fırsatını bulsa yeniden yapacak ve fırsat da veriliyor zaten.
Yine geçen ayın sonunda, daha önce çocuk tacizinden mahkum olup şartlı tahliye ile çıkan bir vatandaş(!), yine on yaşlarında bir çocuğu kandırıp apartman boşluğuna sokmaya çalışırken, çocuğun çığlığı ile yakayı ele verdi.
Düşünce suçu işliyorsunuz, yıllarca hapiste kalıyorsunuz. İyi hal indirimi filan yok, aftan yararlanma yok, zira potansiyel darbecisinizdir ve sizden daha tehlikeli «düşman” yoktur. Ama insan öldürüyorsunuz, bakış Stalin’in bakışı gibi: «İstatistik”…
Tecavüzden mahkum olup da, aldığı tüm cezayı bütünüyle hapiste geçiren bir Allahın kulu yok, ama düşünce suçundan hala içeride olan ve asla affedilmeyecek yüzlerce kişi bulunuyor. Ne dersiniz, bunun ucunda «erkek millet” olmamız mı yatıyor? Hakimlerin çoğu erkek, kurbanlar kadın, katil veya tecavüzcüler de doğal olarak erkek. Sonuçta bir erkek dayanışması seziliyor mahkeme salonlarında. Hakimler, karşısına takım elbiseyle çıkıp, boynunu bükerek hafif nemli gözlerle kendisine bakan vahşileri bir anda hemcinsi olarak görüp de öyle mi karar veriyorlar? Anlamak mümkün değil. Hukuk fakültelerinde, «erkekleri kayırma” dersleri var da gizli gizli mi okutuluyor; seçmeli mi alınıyor?
Toplumun «erkek” egemenliği ortada. Kadınlar bundan «yırtabilmek” için feminizm gibi uç noktalara kayıyorlar. O zaman daha farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. Kadınların kendilerini ayrı tutup da, erkekleri düşman görmesi ve onların kendilerine dünyayı dar etmelerinden dolayı düşman ilan etmeleri de kendi savaşlarında cephe kaybetmelerine neden oluyor. Sokakta sigara içerek dolaşmak elbette kadınların da hakkı, ama buna erkekler izin vermiyor diye yakınmak da aynı derecede yanlış. Bu bir mücadeledir ve yapılır, izin alınmaz. Buna benzer bir yığın yanlışları var femen grupların.
Sonuçta ülke bir çılgınlığın eşiğine geldi dayandı. Provalar yapılır gibi insanlar öldürülüyor ve duyarsızlık giderek artıyor. Benim çocukluğumda çizgi filmlerde vahşet olmazdı. Öylesine hırçınlıklar, dayaklar, düşmeler, ısırmalar, kovalamacalar olurdu ki, gülmekten yerlere yatardık. Üzerinden silindir geçen yaramaz Tom, bir süre sonra ayağa kağıt gibi kalkar ve yürümeye devam ederdi.
Sonra çizgi filmleri de vahşet ve dehşet sahneleri almaya başladı. Çocuklar «düşman” gördükleri yaratıkları, insanları, hayvanları öldürmeyi öğrendiler. Sanal alemde böylesine kolay gerçekleşen öldürmeler, gerçek yaşamda da kolaylaşmaya başladı. Sanki elinde silahla dolaşan her vatandaş, çizgi filmlerde ya da sanal dünyada olduğu gibi bir süre sonra kalkıp yürüyecek imajı yaratıldı. Ya da komşudan borç can isteyerek savaş sürdürüldü. Ülkeler kuruldu, başka ülkeler işgal edildi. Bu arada kitlesel öldürmeler de sıradanlaştı.
Aynı çocuk büyüdüğünde, benzer olayları dizi filmlerde görmeye başladı. Yerli ya da yabancı filmlerin yüzde sekseni silah ve öldürmeye dayalı olunca, insanlar da yaşamın öldürme ve yaşama üzerine dayandığına hükmettiler ve yollarını çizdiler.
Şiddet yoktu. Şiddet dünya savaşlarında boy gösteriyor, sonra geri çekiliyordu.
Şimdi her yerde şiddet var, zira dünya savaşları artık böyle yapılmaya başlandı.