Batı basını, Çin’in, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine karşı takındığı tutumu yorumlarken bir olasılık hesabı içine gizlenmiş temennisini de sık sık dile getiriyor: Çin, Kırım ve Ukrayna’nın geri kalanında Rusya’ya olan desteğini açıkça göstermez ve olaylara katılımcı olmayacağını hissettirirse, Rusya’da bu meselede daha ileri gitme gücünü kendinde bulamaz. ABD ve AB’nin neonazi çetelerini kullanarak Ukrayna başbakanını istifa etmeye zorlaması ve Batı yanlısı Petro Poroşenko’yu devlet başkanı olarak seçtirmesi batının demokrasi tarihinde garipsenecek bir süreç değil, ama Rusya’nın uzun zamandır «kabul edilebilir” hamleler yapmadığı da düşünülürse Kırım’ı topraklarına katması AB’nin yaptırım tehditleri için yeterli bir olay. AB’nin Ukrayna ile yaptığı ve Poroşenko’nun anlatımıyla «Ukrayna’nın bağımsızlığından bu yana en önemli tarihsel gelişme” olan anlaşmaları imzalarken de Rusya’nın cevabının ne olacağını kestiremediğini ve dış politasında bunun sıkıntısını yaşadığını tahmin etmek zor değil.
Çin’e yönelik temenniler ve akıl vermelerle başlayan ve dolaylı tehditlerle devam eden söylem aslında dünya siyasetinin artık geri dönülemez bir şekilde ayrıldığını da bir kez daha gösteriyor. Kimse Ukrayna krizinde Çin’in hangi tarafı desteklediğini merak etmiyor, çünkü herkes biliyor. Çin, resmi kaynakları aracılığıyla Rusya’nın Ukrayna’da yaşayan vatandaşlarını koruma hakkına saygı gösterilmesi gerektiğini üstü kapalı olarak hatırlatmıştı. AB’nin Rusya’ya karşı uygulacağını söylediği yaptırımlara karşı (yaptırımların daha «ağır”ları AB içindeki görüş ayrılıkları nedeniyle gündeme getirilemiyordu) Rusya’dan enerji alımını 2018 yılına kadar üç katına çıkartacak olan altı yüz milyar dolarlık anlaşmayı imzalayan (anlaşmanın nedeninin yaptırımlar olduğu söylenemese de «zamanlama manidar”) Çin, böylece Rusya’nın enerji tedarikçisi olduğu AB’ye olan ihtiyacını azaltırken dünyanın şimdilik ikinci en büyüğü olan kendi ekonomisinin de enerji ihtiyaçlarını ekonomik ve siyasi açılardan en verimli yoldan karşılamayı garantiliyordu.
Batı basınına göre Çin’in Rusya’yı kamuoyu karşısında desteklememesi ve ileride Ukrayna topraklarında yaşanabilecek çatışmalarda Rusya’nın yanında olacağını belirtmekten kaçınması kendi güvenliği açısından çok önemli. Çin’in Tayvan başta olmak üzere adalar, denizler ve sınırlarla ilgili kendi komşularıyla ve dolaylı olarak Batı ülkeleriyle yaşadığı anlaşmazlıkların herkes farkında. Batı, basını aracılığıyla Çin’e toprak bütünlüğü, egemenlik hakkı, devletlerin içişlerine karışmama ve diğer devletlerin de kendi içişlerine karışmamasına izin vermeme ilkelerini hatırlatıyor ve okuyucunun tamamlamasını bekliyor: Çin eğer bu ilkelerine rağmen Rusya’yı desteklerse, içindeki ayrılıkçı gruplar desteklenebilir, sınır anlaşmazlıkları derinleşebilir ve belki de bu anlaşmazlıkları Batı lehine sonlandırmak için askeri müdahaleleler gerçekleşebilir.
Yaptırımlar, tehditler, «Pivot-Asia”, eski Sovyet ülkelerinde ve Ortadoğu ülkelerinde insanlığın yarattığı en karanlık düşüncelerin doğrultusunda katliam yapan gruplar… Her şeye rağmen, Çin-Rusya ittifakı derinleştikçe, Asya ülkelerinde bağımsızlıkçı düşünceler güçlendikçe tüm bu gerilimlerin nasıl sonuçlanacağı az çok belli. Daha şimdiden Ukrayna meselesinde asıl kazananın Çin olduğuna yönelik yorumlara sıkça rastlanıyor. Rusya, Batı ülkeleriyle arasındaki anlaşmazlık derinleştikçe Çin’le olan bağlarını güçlendirirken ABD de bu iki ülkenin tamamen Atlantik karşıtı olmaması için Çin’in bazı isteklerini kabul etmek zorunda kalıyor.
Ukrayna’nın Çin için başka bir özelliği var. Ukrayna, topraklarının yüzde beşinin Çin tarafından elli yıllığına kiralandığı bir ülke. Çin ülkesindeki tarım arazilerini korumak için yem hammaddelerinin (mısır, buğday gibi) ithalini arttırmayı devlet politikası olarak kabul etmişti. Ukrayna, bu ithalatında en önemli ülkesi. Çin şimdi eski başbakanla yapılan anlaşmaların geleceğinin ne olacağını da -eğer Ukrayna’da işler tamamen kontroldan çıkarsa- bilemiyor. Bu yüzden şu aşamada Çin Rusya’ya açık bir destek vermeyecek, olayları izlemekle yetinecek. Zaten Şanghay İşbirliği Örgütü’nün bu iki ülkesinin birbirlerine olan desteklerini kamuoyunda ilan edip etmemelerinin önem derecesi de tartışma konusu.