Yıkıldık yine,
İnsanlık ayaklar altında,
Bugün, 13 Mayıs 2014,
21. yüzyıl,
Mısır’a piramitlerin örüldüğü,
Sümela’da dağlara koca manastırın oyulduğu zamanlardan çok sonra,
İnsanların vebadan, sıtmadan, veremden öldüğü zamanlardan çok sonra,
Köle diye insan alınıp satıldığı zamanlarda çok sonra,
Çok sonra kızgın Tanrılar’ın şimşekler, yıldırımlar yağdırdığı zamanlardan
Ve çok sonra Tanrılar’a insan kurban edildiği zamanlardan
Burası, Anadolu,
Uygarlıklar beşiği Anadolu,
Sümerler, Hitiler, Urartular’dan
Roma’dan, Bizans’tan, Selçuklu’dan çok sonra
Anadolu burası,
Dünya’nın kalbi
Akdeniz’in, Ege’nin; Toroslar’ın, Ağrı’nın evi,
Bizim evimiz Anadolu… Bin yılların evi…
İnsanlık, ey insanlık ayaklar altındaki…
Asya ile Avrupa’yı denizin altından bağlayabildiğimiz çağdayız,
İnsan için küçük, insanlık için büyük bir adım atılalı seneler oldu,
Hayvan klonlayabiliyoruz artık, büyük patlamayı gerçekleştirmek için çalışıyoruz,
Ve Bugün, 13 Mayıs 2014,
Burada, Anadolu’da
Bir göçük altında, evet piramitlerden binlerce sene sonra,
Onlarca cansız, sayısını bilmediğimiz mahpus,
Göçük altında, ateşler ve duman arasında,
Ateşler Tanrılar’ın yağdırdığı yıldırımlar şimşekler değil,
O insanlar göçük altındaki, yüzyıllar önce alınıp satılan köleler değil,
Ve Tanrılar’a sunulan kurbanlar değil,
21. yüzyılda, göçük altında onlarca cansız ve mahpus,
Veremden, sıtmadan değil
Ayıptan, koca bir ayıptan,
Kömür karası, kan ve ateş rengi bir ayıptan,
Dolar yeşilinden, AK ampülden ve koca bir ayıptan,
Yıkıldık biz.
İnsanlık ayaklar altında,
Umut ayaklar altında,
Ve kara bugün umut,
Kömür karası, ateş ve kan kırmızısı…
Yıkıldık insanlık.
Ayıp hepimizin.
Ayıp bizim.
Utan insanlık !
Utan bugün !