Kaynak: ibtimes.com – Yazar: Patricia Rey Mallen
Yazının Özgün Başlığı: Latin America Increases Relation with China: What Does That Mean fot the U.S ?
Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyadaki süper-güç olarak gösterdiği hegemonyanın yok olmaya başlamasıyla Çin, denizaşırı kardeşi olan Latin Amerika’da güç kazanmaya başladı. Devlet bakanı John Kerry’nin de Latin Amerika’ya karşı takındığı olumsuz tavır bunu gösteriyor.
Son on yıldır Latin Amerika’ya ilgi duyan Çin, şimdi de kendisini bölgede girişimci ticari güç ve ortak olarak konumlandırıyor. Hızla gelişen bu Asya ülkesi Latin Amerika’nın fazlaca sahip olduğu petrol, soya fasulyesi ve altından yararlanmak istiyor ve burada olan ülkelerle ticareti yavaş fakat kontrollü bir biçimde büyüyor.
Çin Araştırma Merkezi’nden Michael Cerna’nın da gözlemlediği gibi, tarihi Latin Amerika ya koyduğu ambargolarla dolu olan Amerika, Monroe doktrinine geri dönerek dikkatini başka bir yöne çeviriyor. Son zamanlarda Irak ve Afganistan’a odaklanmasından da anlaşılıyor ki Latin Amerika Amerika’nın öncelik listesinden yavaş yavaş düşüyor. Çin de Amerika’nın bölgedeki boşluğunu doldurmaya hazır olduğunu faaliyetleriyle net bir biçimde gösteriyor.
2000-2009 yılları arasında Çin 21. yüzyılın başlarında 13 milyar ve 9 yıl sonra 120 milyardan fazla dolarla Latin Amerika ile olan ticaretini % 660 oranla arttırdı. Latin Amerika’nın Çin’e olan ihracatı neredeyse bölgenin toplam ihracatının %7 sine varan 41,3 milyar dolara ulaştı. Çin’in bu bölgedeki ticari hissesi 2000 yılında %10 iken 2009 da bu rakam %12 ye çıktı. Çin’in bu denli gelişmesi etkileyici olmasına rağmen, Latin Amerika pazarında hala Amerika’nın istatistiklerinin altındadır. 2008’de Latin Amerika ile olan ticari gücüne 560 milyon dolarla Amerika, toplam ticaretin yarısından fazlasını elinde tutuyor. Fakat gözle görülür bir şekilde Amerika’nın Latin Amerika’yla olan ticari ilişkileri sürekli olarak aynı oranda. Fakat Çin her yıl bu açığı biraz daha kapattı hatta ticari alım-satım oranında birçok ülke de Amerika’yı geçti, Brezilya da bu ülkelerden biri.
Uzak Doğu da çabuk gelişen bu ilginin doğal sonucu olarak Latin Amerika yeni bir ekonomik yükselişe geçmektedir. Yıllarca süren ekonomik krizlerden sonra, bölge şu an beklenmedik bir ilerleme kaydediyor. Gelecek sene Birleşmiş Milletlerin tahminince Latin Amerika’nın gayrisafi milli hasılasının % 3,7 oranında artması bekleniyor ki bu dünyanın kalan kısmının ortalamasının neredeyse iki katı anlamına geliyor. Bu durum çeşitli ülkelerin bu bölgenin ekonomik büyümesine katkıda bulunmak için ticari birliktelik oluşturmasına sebebiyet vermiştir.
Bu tanıma benzer bir kuruluş da son zamanlarda kurulan Pasifik İş Birliği örgütüdür. Asya ile olan ilişkilerini arttırmak amacıyla kurulan bu örgütün üyeleri, birlikte bölgenin ihracatının yarısını ve gayrisafi milli hasılasının % 35 ini oluşturan Meksika, Kolombiya, Şili ve Peru dan oluşur. Geçenlerde Kolombiya’nın başkenti Bogoto’da yapılan toplantıda, Pasifik İş Birliği Örgütü üye ülkelerin ekonomilerinin Asya pazarlarına açılmasını öngören bir anlaşma imzaladı. Fakat Amerika yapılan davete rağmen bu toplantıya katılmadı.
Başkan yardımcısı John Biden’in bölgeye yaptığı son ziyaret Pasifik İş Birliği’ni küçümsemediklerini de gösteriyor. Çin başbakanı Xi Sinping de bölgeyi ziyaret etti ve aynı şekilde Latin Amerika liderleriyle görüştü ki bu da iki dünya gücünün nasıl aynı hedefin peşinde koştuklarını gösteriyor.
Çin geçenlerde Kosta Rika ile 400 milyon dolarlık yol yapımı anlaşması imzaladı ve bu ülke ile olan dostluğunu pekiştirdi. Bunun yanında da Kosta Rika Çin-Tayvan geriliminde Çin’in tarafında olan ve adayı bağımsız bir devlet olarak tanımayan tek Latin Amerika ülkesidir. Daha önemli olan ise Xi’nin Meksika ya olan ziyaretiydi. Başkan Enrique Pena Nieto Nisan’da Pekin’de ziyarette bulunduğu Çinli başkanı sıcak karşıladı ve niyetini açıkça ortaya koydu. Buna göre, Meksika ihracatta ve ithalatta 45 milyar dolar açığı olduğu Çin ile daha yakın ticari ilişkiler içerisine girmek istiyordu ki bu şu an Meksika’nın Amerika’nın dünyadaki en büyük ticari ortağı olduğunu düşünürsek Amerika için büyük bir felaket anlamına geliyor.
‘’Çin Devlet Başkanı Xi Sinping ile eşi Peng Liyuan 6 Haziran 2013 de Yukatan Yarım adasında bulunan Chichen İtza’daki tarihi bölgeye yaptıkları ziyaret sırasında beraberdiler. Xi ve eşi üç gün süren resmi Meksika gezisindeydiler. Görülen o ki Çin-Meksika ilişkileri yolunda gidiyor.’’
–Victor Ruiz Garcia/REUTER
Biden’in ise ziyareti başarılı değildi. Kolombiyalı gazeteci Andres Oppenheimer; Biden’in Trinidad Tobago’ya yaptığı ziyaretin ‘sahtekârlık’ koktuğunu, Latin Amerika’ya ‘’Amerika’nın arka bahçesi’ diyen John Kerry’nin hatasını telafi etmek için gönderilmiş olduğunu söyledi. Biden Rio ve Bogota da gerilimsiz toplantılar geçirmesine rağmen ziyaretler sırasında hiç bir anlaşma imzalanmadı. Belki de Çin’in Latin Amerika yatırımındaki en büyük gelişme Çin’in Nikaragua’da kanal inşa etmesini onaylayan son karar. Hala tasarı aşamasında olmasına rağmen, proje bölgede hatta dünyada jeopolitik açıdan derin bir etki yapacak. Eğer inşa edilirse, bu kanal şu an Panama’nın sınırları içerisinde olmasına rağmen, Amerika tarafından inşa edilen ve Amerika’nın o bölgedeki tarihi egemenliğinin sembolü olarak kalan Panama kanalı yoluyla sağlanan ticareti büyük ölçüde etkileyecek. Buradaki Amerikan hegemonyasını azaltacak. Yıllardır Amerika’nın bölgedeki rakipsiz hakimiyetinden sonra, bazı Latin Amerika liderleri kararlı bir şekilde Amerika karşıtı politikaları hayata geçirmeye başladılar. Bu konuda en çok göze çarpan ise fikirlerinde yalnız olmamasına rağmen Amerika’yı küçümseme konusunda düşüncelerini açıkça ortaya koyan: Hugo Chavez’di. Örneğin Bolivya Başbakanı Evo Morales, Kerry’nin gafından sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin Uluslararası Kalkınma Ajansını ülkeden def etti ve Coca-Cola’yı ülkede yasaklayacak kadar sert bir tavır takındı. Fakat şimdi, CIA’dan bilgi sızdıran Edward Snowden’e sınır geçiş izni veren Ekvador kuzey komşusu Amerika ile zıt düşmüş durumda Başkan Rafael Correa , Amerika ne söylerse söylesin özgür bir birey olduğundan dolayı bilgiyi sızdran Snowden’i hoş karşılayacağını açıkça beyan etti. Hükümetler arası anlaşmazlıklar Ekvador’un Amerika ile olan ticari anlaşmalarını askıya almasına sebep oldu.
Boston Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Profesör Kevin Gallagher Çin’in bölgeyi yeni garantisi olarak gördüğünü iddia ediyor. Gallagher Globalist’e, Amerika’nın azarlarına ve denetimine rağmen Çin’in Latin Amerika’nın ekonomik yapısına ilgi çekici teklifler yaptığını yazıyor. Gallagher ayrıca Latin Amerika’ya istediğini vermeye hazır olan Çin’in yaklaşımına kıyasla Amerika’nın uzun zamandır Latin Amerika’ya ne yapması gerektiğini söyleyerek sadece emperyalist gücüne güvendiğini ekledi. Öte yandan Çin Latin Amerika’ya; Dünya Bankası, Amerikan Kalkınma Bankası ve Amerikan İthalat-İhracat Bankası’ndan daha fazla mali kaynak sağlıyor Gallagher, Latin Amerika’nın IMF ve Dünya Bankasıyla olan son zamanlardaki kötü deneyimlerinden dolayı herhangi bir şartlılık fikrine karşı çok hassas olduğunu ve Çin’in politikalarının Latin Amerika’ya belirli koşullar dayatnmadığını kesin olarak ortaya koyduğunu belirtti. Gallagher ayrıca, Amerika’nın gözünü açması gerektiğini ve Latin Amerika’yı çantada keklik olarak görmesinden vazgeçmesi gerektiğini ekledi.
Toledo Uluslararası Barış Platformu yardımcı bakanı ve eski İsrail Dışişleri Bakanı Shlomo Ben-Ami farklı bir düşünce belirtiyor. Ben-Ami, Çin’in bölgede güçlenmesinin Amerikan’ın önceliğini kaybetmesiyle doğrudan bir ilgisi olmadığını söylüyor. Amerika’nın Latin Amerika’ya olan ithalatı (son 6 yıldır %97 ye varan oranda) ve ihracatı (%87 oranında) artıyor ve Amerika bölgedeki en büyük dış yatırımcı olmaya devam ediyor. Ben-Ami, belki de daha kritik olanın Amerika’nın kültürel ve tarihsel olarak bölgeye bağımlılığı olduğunu belirtti. Yine Ben-Ami Amerika’da yaşayan Latinlerin Amerika’daki olağandışı etkisine bakılarak, Amerika’nın yerini Çin’e kaptıracak olması neredeyse akıl almaz geldiğini söyledi. Fakat Gallagher ve Ben-Ami şiddetle Amerika’nın elinde bulunduğu düşünülen yeni güçlerle yarışabilmek için ekonomik ve diplomatik olarak yeni bir düzen kurması gerektiğini savunuyorlar. Gallagher Amerika’nın Latin Amerika’ya karşı ekonomik kalkınma planını uygulamak için tam vakti olduğunu beyan etti. Gereken zamanda başlanmazsa çok geç kalınabileceğini ekledi.