Bu yazı dünya görüşü farkı olmaksızın pek çok kişinin tepkisine neden olabilir. Bunu göze alarak yazıyorum. Hizmet görünümlü ihanete değinmek bu kentte yaşayan herkesin kaçınılmaz görevi olmalı!
İzmir, Türkiye’nin son on yılına damga vuran siyasi anlayışa teslim olmadığı için adı sıkça anılan bir kent. Bu bağlamda, özellikle yerel yönetim ve onun yeni yöneticilerinin belirleneceği yaklaşmakta olan seçim giderek ilgi odağı olmakta. Yerel seçimlere geri saymaya başladığımız bugünlerde yarışın şimdiden kızıştığını görebiliyoruz.
Genel seçimlerde adı anılan 35 (çılgın) projeden birisi olan Yeşildere-Konak tüneli kullanıma açılmak için gün sayıyor. Yerel yönetimin metro projelerini oyalayan merkezi yönetimin, lastik tekerlekli taşıtların kullanımına özgü bu tünel projesindeki çabukluk ve kararlılığı dikkate değerdir.
Konak İzmir’in göbeğidir. Bu tünelle kentin orta yerine taşınacak binlerce lastik tekerlekli taşıt Bahri Baba Parkı’na boca edilmiş olacaktır. Asıl sorun da ondan sonra yaşanacaktır. Gelen taşıtların trafiğe katılmasıyla kentin orta yerindeki karmaşa katlanacaktır. Yeni köprülü yollar ve belki başka alt-üst geçitler yapılması kaçınılmaz bir gereklilik olacaktır.
Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki metropollerde söz konusu olmayan bu gibi durumlar neden bizde gündeme oturmaktadır? Toplumsal algı bunun önde gelen nedenidir! Kentlerin orta yerine özel araçlarla erişmek bizlerin önde gelen isteği ve hedefi olduğu sürece şehirlerimizdeki trafik sorununun sonu gelmeyecektir. Böylesi durumlardaki önde gelen hastalığımız olumsuzu, kötüyü ölçüt saymamızdır. Oysa, ne İzmir’de ne de bir başka kentimizde özel taşıt araçlarını kentin orta yerine taşımak gibi bir görevi yoktur yönetenlerin ve kenti planlayanların. Amaç insanların taşınması olmalıdır, taşıt araçlarının değil.
Avrupa’nın en yaşanabilir kentlerinden Viyana’da kentin tarihsel bölgesinin motorlu taşıtlar gelebilsin diye değil de, gelemesin diye düzenlenmiş olduğunu anımsatalım. Viyana’da birilerinin lastik tekerlekli taşıtları tünelle Stephanplatz’a ulaştırmaktan söz edebilmesi için us sağlıklarını yitirmiş olmaları gerekir. Böyle bir şeyi ağzına alacak birine tepki bile gösterilmez! Olsa olsa acınır ve ivedilikle hekime başvurması sağlanır.
İzmir’de kentin merkezinde 5 TL’ye araç park etmek son derece doğal bir durumdur. Oysa, New York’ta Manhattan adasına her gün özel aracınızla gelebilmeniz için ya aklınızdan zorunuz ya da şişkin bir cüzdanınız olması gerekir.
Örnekler çoğaltılabilir! Çağdaş şehirleşme anlayışıyla yönetilen kentlerde merkeze taşıtların değil insanların taşınması hedeflenir. Bu anlamda aklın yolu birdir. Lastik tekerlekli taşıtlar için tasarlanmış tüneller/geçitler yerine demir tekerlekli taşıtlar yani trenler için yapılmış tüneller önceliklendirilir. Park ücretleri düşük tutulacak yerde tersine erişilmesi güç düzeylerde belirlenerek insanların özel taşıt kullanımına değil de kitle taşıma araçlarına yönelmeleri özendirilir.
Lastik tekerlekli taşıt araçları için yapılan karayolu tünelleriyle İstanbul ve dolayısı ile Türkiye «Yeditepeye, Yedi Tünel!” projesiyle tanışmıştı. Başkent Ankara’da ise kentin göbeği köstebek yuvasına dönüştürülerek yeğlenmişti trafik sorununun çözülmesi. Böylelikle kentliler olabildiğince kentten uzak tutulurken motorlu taşıtlar merkeze kolaylıkla erişir hale gelmişti. Bir bakıma insansız kent projesinin önemli adımları sayılmalıdır bu gibi uygulamalar.
İzmir’e dönecek olursak, kente hizmet adı altında ihanet edildiğinin altını çizelim. Teneke uygarlığının günlük kullanımdaki aygıtlarını İzmir’in orta yerine taşımak gerçekte çağdışı ve bir o kadar da akıldan yoksun bir anlayışın yansımasıdır. Yeşildere’den tünele giren bir lastik tekerlekli aracın Bahri Baba Parkı’na gelip, kentin kalbine bir hançer gibi saplanması olarak da nitelenebilir bu durum. Bu anlamsız ve akıldışı girişimin daha yaşanmaz bir kent projesinde önemli bir aşama olacağı kuşku götürmez bir gerçektir.
Çok daha kötüsü kente yönelik ihanete eşdeğer bu girişimin başından bu yana toplumsal tepkiden bağışık kalmış olmasıdır. Durum böyle olunca da adları «istemezükçü”ye çıkmış olan meslek örgütlerinin çığlığını işiten olmamaktadır. İşitilmemekle kalınsa iyi! Bu çığlığı atanlar desteklenmek bir yana pek çok kişi tarafından bozguncu ve önyargılı oldukları gerekçesiyle yaftalanmaktadırlar.
Önceki yıllarda İzmir’in içinden otoyol geçirme girişiminde bulunanların hevesi toplumsal tepkinin de etkisiyle kursaklarında bırakılmıştı. İzmir’e o gün otoyol aracılığıyla ihanet etmeyi tasarlayanlar kamuoyunun güçlü ve kararlı karşı çıkışıyla geri püskürtülmüştü. Yeşildere-Konak tünel projesine karşı gösteril(e)meyen toplumsal tepkinin geride kaldığı düşünülen İzmir’den otoyol geçirme hevesini hortlatması bugün İzmirlileri kaygılandırması gereken bir tehlikedir. Aradan geçen 10 yılı aşkın zamandan sonra İzmir’in içinden otoyol geçirme isteklerinin gelinen bu aşamadan sonra küllendiğini söylemek oldukça zorlaşmıştır.
Görev kent bilinciyle donanmış olan kentliye düşmektedir!
İzmir’in bu kez yeraltından gelen ihanetle başa çıkmasının başka yolu yoktur!