14 Şubat sevgililer günü olarak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son derece popüler bir gün olarak kutlanmaktadır. Konu sevgi olunca işin içerisinde yaratılan sıcaklık ve samimiyet kadar ortaya çıkan farkındalık etkisi de önem kazanmaktadır. Severek ve sevilerek yaşayanlara ne mutludur ki onlar hayatı gerçek anlamda tadabilenlerdirler ve sadece onlar gerçekten fark yaratabilirler. Çünkü onlar içlerinde taşıdıkları sevgi denen, önünde hiçbir gücün duramayacağı, hiçbir silahın susturamayacağı kadar büyük bir duyguya sahiptirler. Sevgi insanoğlunu belki de toplumsal yaşantı içerisinde eşitleyebilen az sayıda duygudan bir tanesidir. İster zengin olun isterse fakir sevdiğiniz ve sevildiğiniz kadar varsınız ve eğer her ikisini de yaşayabilecek kadar bahtiyarsanız ne mutlu size ve sizi sevenlere.
Hayatlarında en önemli kimlik olarak futbol taraftarlığını görenler ve bu doğrultuda yaşayanlar açısından futbol karşılıksız olarak sevilendir. Takımınızı kayıtsız şartsız ve ne olursa olsun sevmeye devam edersiniz. Rasyonel olmayan tamamen duygusal tepkilerle en olmadık zamanda takımınız için ağlarsınız, hiç kimse farkında olmasa bile içten içe alınan bir galibiyetle tebessüm edersiniz. Sevdiğinizle aranızda mesafelerin, olanaksızlıkların bir anlamı yoktur çünkü siz seversiniz ve sevdiğiniz için her türlü fedakarlığı yaparsınız. Manisa’da iki yıl önce 14 Şubat günü oynanacak olan karşılaşmaya sevdiği takımı görebilmek için ayağı alçılı olarak gelen genç bir kadını gördüğümde şaşırmıştım, ardından pek çok taraftarın elinde sevgilimizle buluşmaya geldik pankartlarını görünce daha iyi anladım. Türkiye’nin en büyük şike davasının görülmeye başlandığı Silivri’ye gidebilmek için sabahın beşinde toplanıp organize olan taraftarlar(içlerinde çok sayıda kadın ve çocukta vardı) futbol sevgisinin ne kadar önemli olduğunu tüm ülkeye göstermiş oldular. Umarım onların gösterdikleri bu sıcaklık ve samimiyet karşılıksız kalmaz, uğruna yıllar harcanan futbol; tüm masumiyet ve temizliği ile sevenlere çile çektirmez.