13 Ocak 2012 öğle üzeri. «İliklerim dondu” dedirtecek kadar soğuk bir gün. İzmir asfaltının Ödemiş’le buluştuğu yerde bulunan, Sim Mobilya Fabrikası’na gidiyoruz. Ödemiş Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Bey, geleceğimizi önceden haber vermiş. Fabrikanın bahçesinde arabamızdan inip içeri süzülüyoruz.
Soba yanan küçük bir oda, etraf marangozluk aletleriyle dolu. İrfan Bey, orada olduğumuz duyulsun diye sesleniyor. Birazdan, çoktandır üretmeyen bu fabrikanın sahibi -yoktan var edeni demek daha doğru- Mehmet (İrfan Dolgun) Bey ile karşı karşıyayız, nam-ı diğer: Sim Memed.
80 yaşlarında, saçları bembeyaz. Yüzündeki derin çizgiler, ellerindeki nasırlarla bir bütünlük oluşturuyor. Bize meyve ikram ediyor. Ödemiş Belediyesi’nin yürütmekte olduğu, Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi projesini anlatıyoruz kendisine. İlgileniyor ve açılmazdan önce mutlaka gelip göreceğini söylüyor. Daha sonra fabrikasını gezdiriyor bize. Son birkaç yıldır, üretmek için mesai sarf ettiği ahşap avize ve abajurları; kendisinin geliştirdiği makineleri tek tek ve büyük bir gururla gösterip, anlatıyor.
Müzemiz için gerekli, orada gördüğüm kurumuş bir su kabağını, ricam üzerine bir hamam tasına dönüştürüp elime tutuşturuyor. Fabrikadan ayrılmazdan önce girdiğimiz bir odada, adeta büyüleniyorum. Bir duvarı baştan aşağı örten çelik raflarda, neredeyse tüm Türkiye’de bayilikleri olan Sim Mobilya Fabrikası’nın evrakı duruyor. İllerin plaka numaraları esas alınarak tutulmuş, son derece özenli kayıtlar. İyi bir emek tarihi çalışması yapmak için gereken her şey var. Mehmet Bey’i, bu kayıtları Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi’ne bağışlaması için ikna etmek gerek. Ödemiş ve Küçük Menderes Havzası’nın yüz akı bir girişimciyi daha iyi tanıtmak ve yaptıklarını anımsatmak için. Gençlerimizin, genç girişimcilerimizin bu tür örnekleri görmeye ihtiyacı var.
Ödemiş Ticaret Odası, bu tür çalışmalar yapacak akademisyen ve araştırmacıları desteklemeli. İş dünyasının, Küçük Menderes Havzası’nın başkenti olma iddiasının altını doldurmak için, yapacağı çok iş var.
Önümde küçük bir kitap duruyor. İki eğitim emekçisi: Mustafa Bardakçı ve Hüseyin Köklü tarafından yazılmış. «Sanat Okulu Sırrını Fısıldıyor 1 Sim Memed” başlığını taşıyor. Geçtiğimiz yıl Ödemiş’te basılmış (86 s.). Kitabın sayfalarını karıştırıyorum. 1928 doğumlu olan Sim Memed sırasıyla Ödemiş Erkek Sanat Okulu, Ankara Sanat Enstitüsü ve Ankara Teknik Öğretmen Okulu’nu bitirmiş. Bitlis’te öğretmenlik, Ankara Polatlı ve Erzurum Kandilli’de askerliğini yapıyor. Ödemiş’e dönüp önce atölye, ardından bizi ağırladığı fabrikasını kuruyor. Mobilya modelleri geliştiriyor, bayilikler veriyor. İki yıl üst üste Ödemiş’in vergi rekortmeni olmayı başarıyor. Ancak 1970’li yılların ortalarında fabrikası, talebi karşılayacak üretimi yapamaz hale geliyor. Şirketleşmeyi gerçekleştiremeyen, bu arada evlatlarından ikisini ve sağlığını yitiren Sim Memed, mobilya üretiminden çekiliyor.
Kendisini şöyle anlatıyor: «Beni tanıyanlar sert mizaçlı ve çok disiplinli biri olduğumu dile getirirler. Ama ser mizacımın yanında çok duygusal bir insan olduğumu çoğu kimse bilmez. Öğrencilik ve iş hayatım boyunca disiplini hiç elden bırakmadım, belki de başarılarımda önemli bir pay bu yönüme ait diyebilirim. Her gün fabrikama yetmişe yakın işçim ve ustamdan önce gelir, onları kapıda «günaydın” diyerek karşılar yoklama defterine imza attırırdım. Geç kalanlar makul bir mazeret beyan edemezse Pazar günkü mesai ücretlerini keserdim… Onların yüz ifadelerinden halet-i ruhiyelerini anlardım. Düşünceli, morali bozuk olduğunu anladığım işçilerime kapıda bir şey söylemez, bir süre sonra çağırtırdım. Onların dertlerini dinler, dertlerine ortak olur, elimden geldiğince çareler üretirdim. Bütün işçilerimin ve ustalarımın düğün, nişan, sünnet gibi merasimlerine katılır, hatırı sayılır değerde bilezik hediye ederdim. Maaş yerine mobilya ürünü almak isteyen çalışanlarıma bayilere verdiğim toptan fiyat üzerinden % 20 daha tenzilat yapar, evlerine teslim ederdim… Çünkü ünü ülke dışına taşmış ‘Sim Mobilya’ markasının her ürününde onların el emeği, alın teri vardı”.
Sim Memed’in yaşam öyküsünden öğrenilecek çok şey var. Yeter ki, görmeyi bilelim.
Not. Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi (ÖYKAM), 25 Şubat 2012 Cumartesi, saat 13.30’da açılıyor. Tüm okurlarımızı Ödemiş’teki açılış töreninde aramızda görmekten mutlu olacağız.