Bir hüzün kaç kişinin hüznü olurdu
Çıkarsak toplamak yerine
Her hüzün başka türlü olurdu
Ne yaparsan yap saati kurma
Öyle dağıldık ki hepimiz
Her günün geçmesi bir gerçek oluyor
Seninle her uzaklık gibi böyle…
Edip Cansever her şiirinde, her dizesinde, her sözcüğünde yüreğinin kapısını aralıyor bizlere ağır ağır. İçeride aşk var, tutku var, umut var, yalnızlık var. İnsana dair her şey var elbette yüreğinde. Ama hüzün sinmiş herşeye. Yaşadıkça hüznü işlemiş sanki hayatına, bir mendile oya işler gibi… O yüzden, okudukça Edip Cansever’i içimizdeki hüzünle yüzleşiriz, her sevgimizdeki her korkumuzdaki, insanca her duygumuzdaki hüzünle…
Edip Cansever’e göre «insan yaşadığı yere benzer, o yerin suyuna o yerin toprağına benzer.” İstanbul’a benzerliği bundandır herhalde. 8 Ağustos 1928’de İstanbul’da hayata gözlerini açmıştır. Eğitimini İstanbul’da almıştır. Önce Kumkapı Orta Okulu’na, sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne devam etmiştir. Yüksek Ticaret Okulu’na başladıysa da buradaki eğitimini tamamlamadan ayrılmıştır okuldan. Bir hoş tesadüf ki, ilk şiiri Cansever’in «İstanbul” isimli bir dergide yayımlanmıştır. 1944 senesinde, gencecik bir delikanlı iken daha… Çok geçmeden, üç sene sonra, bu gençlik dönemi şiirlerinin derlendiği ilk kitabı «İkindi Üstü” yayımlanmıştır. 1950’de İstanbul’un göz bebeği Kapalı Çarşı’da, bir antikacı dükkanı açmıştır. 1951 senesinde, 8 ay süre ile «Nokta” dergisini çıkarmıştır arkadaşları ile. İkinci kitabı «Dirlik Düzenlik” 1954 senesinde yayımlanmıştır.
Tüm yaşamı boyunca yazmıştır, üretmiştir. Kalıplara sığmayan, ezber bozan şiirlerini özgürce kaleme almıştır. Kimi zaman bir öykü tadında sürükleyen, kimi zaman bir tiyatro oyunundaki gibi insanı kendiyle konuşturan şiirleriyle yüreğini açarken bizlere, içimizdeki kendimizle tanıştırmıştır bizi. Ödüller almıştır elbette bu usta şair. 1957’de Yeditepe Şiir Armağanı’nı «Yerçekimli Karanfil”, 1977’de Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü «Ben Ruhi Bey Nasılım” isimli kitaplarıyla almış, 1982’de ise «Yeniden” ile Sedat Semavi Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk, o kadar kısa
İşte o kadar.
Hüzün geçer de hayat kalır mı hiç? Hayatı da geçip gitmiştir Edip Cansever’in. O kadar çabuk, o kadar kısa ama dopdolu… Tatil için gittiği Bodrum’da beyin kanaması geçiren Cansever, 28 Mayıs 1986’da İstanbul’da kapatmıştır gözlerini hayata.
On kalır benden geriye, dokuzdan önceki on
Dokuz değil on kalır
On çiçek, on güneş, on haziran
On eylül, on haziran
On adam kalır benden onu da
Bal gibi parlayan kekik gibi bunalan
On adam kalır.
On çiçek, on güneş, on haziran bir yana; Edip Cansever, bizim için sözcüklerin hüzünle dans ettiği, hayatın ta kendisi, onlarca şiir bırakmıştır ardında.