1917 Ekim devriminden sonra, çıkan iç savaşın sonucunda Rusya’da Bolşevikler zafere ulaşır ve mağlup olan General P.N. Vrangel’in komutanlığında Beyaz Ordu, 1920 Kasım’ının başında son kalesi olan Kırım’ı da kaybederek, 130 gemi ile İstanbul’a ulaşır. Gemilerdeki toplam mülteci sayısı yaklaşık 150 000 kadar idi.
15 gün boyunca süren tartışmalardan sonra, Fransız işgal güçleri komutanlığı, beklemekten yorgun düşen insanlara karaya çıkma izni verdi ve daha sonra onları üç askeri kampta yerleştirmeye karar verdi. Don Kazak birliklerinin yerleşeceği birincisi İstanbul yakınlarındaki Çatalca’da kurulmalı idi; Gelibolu yakınlarında kurulması planlanan ikincisinde Rus ordusunun tüm düzenli birliklerini içine alan 1. Kolordu yerleşecekti ve üçüncüsü Ege Denizin kuzeyinde Lemnos adasında Kuban ve Tersk Kazakları için kurulmalı idi. Fransızlar kampta kalanlara gıda desteği verilmesine ve yerleşme için gerekli malzemenin ile temin edilmesine razı oldular. Bunun karşılığında tüm ticari gemilerle yükleri Fransa’ya teslim edildi.
İstanbul’dan yola çıkan ‘Herson’ ve ‘Saratov’ isimli iki Rus gemisi 22 Kasım 1920’de Gelibolu açıklarında demir attı. Söz konusu gemilerle sayısı 30 000’i bulacak (asker ve sivil) mültecilerin ilk kafilesi, savaştan ve depremden harabeye dönmüş Gelibolu’ya geldi. Ünlü Rus şairi Vladimir Mayakovski onlar hakkında şöyle yazıyordu: «…dar Dardanel’e yarının Galipolileri, dünkü Ruslar geldi.”
1 Ocak 1921’de Korgeneral Nikolay Kutepov’un komutanlığında olan 1 Kolorduda 9.540 subay, 156.117 er, 369 memur, 142 hekim ve sağlık görevlisi olmak üere toplam 25.868 kişi vardı. Bunlardan başka Gelibolu’ya ordu ile bağlantısı bulunmayan, sivil mülteci statüsünde 1.444 bayan ve yaşı 12’den küçük 314 çocuk da gelmişti.
Rus birliklerin yerleşmesi için Fransız işgal kuvvetleri tarafından, Gelibolu’dan 6 km. Uzaklığında batı yönünde, sıkıcı ve ıssız bir yer olan, yazın kuruyan Büyükdere nehri vadisi seçilmiştir. 1919’da burada, İngiliz askeri kampı yer almıştı. Orada daha önce yerleşenler yılanların çokluğundan ve yaban gülü çalılıklarından dolayı bu yere ‘Gül ve Ölüm Vadisi’ ismini vermiştiler. Ruslar ise alanın ıssız olmasına ve Gelibolu (Gallipoli- A.İ.) sözüne sesçe benzemesinden burayı «Göloye Pole” (Çıplak Saha) olarak adlandırmışlardı. Burası askeri birliklerin yerleşim alanıydı, kentte ise kolordunun karargahı, istihkam alayı, askeri liseler ve subay okulları yerleştirildi.
Gelibolu’da düzenli bir askeri yaşam vardı, askeri geçitler ve teftişler yapılıyor, altı tane askeri ve iki tane subay okulu faaliyet gösteriyor ve disiplini bozanlar mahkeme karşısına çıkıyordu. Bununla birlikte kolorduda kültür hayatı da aktifdi. Daktilo ile yazılmış dergiler çıkarılır, konserler yapılırdı, iki tiyatro sahnesi vardı, hoparlörlerin yardımı ile ‘Şifahi Gazete’ yayımlanırdı, spor karşılaşmaları ve futbol maçları yapılırdı. Komutanlık ve Rus toplumun sivil önderleri çocukların ve yetişkinlerin düzenli yaşamasına büyük önem veriyorlardı; bunun için kreş ve lise bile kurulmuştu.
16 Haziran 1921 de Büyük Rus Askeri Mezarlığında, General Nikolay Kutepov’un çağrısı üzerine Gelibolu’daki askerlerin getirdiği 20.000 taştan yapılmış anıtın açılış töreni yapılmıştır.
Mayıs 1921 yılından itibaren Ruslar yavaş yavaş bölgeyi terk etmeye başladılar. Bunun esas nedeni işgalcı kuvvetlerinin baskısında ve kendilerin Rusya’ya dönmelerin mümkün olmadığını anlamalarında gizlidir. Slav devletlerinde çalışmak için gemilerle giden için ilk grupta üç bine yakın mülteci vardı.
Fransızların baskılarından ve ikinci bir kışı daha Gelibolu’da geçirme korkusundan Rus Komutanlığı, tüm kalan kolordunun birliklerini almayı kabul eden Sırbistan’a ve Bulgaristan’a gidişi hızlandırmıştı. Ağustos 1921’de süvari birlikleri ve piyadelerin ilk kademeleri gitti. Gidiş Kasım ayında da devam etti: Piyade tümenin kalan kısmı, Kornilov ve Markov alayları, askeri liseler subay okulları ve hastaneler Bulgaristan’a taşındılar. Geride kalan tüm birlikler kamptan ayrılıp kentte önlerindeki uzun yolculuğa hazırlanmaya başladılar. 8 Aralık 1921’de Nikolayev Süvari Okulu, istihkam alayının bir kısmı ve Kızıl Haç gezici ekibi Selanik üzerinden Sırbistan’a geçti. Son birlikler ise 15 Aralık’ta Bulgaristan’a doğru «Akdeniz” gemisi ile yola çıktı, gidenlerin arasında kolordu komutanı General Nikolay Kutepov ve onun karargahı da yer alıyordu. Gelibolu’da Sırbistan’a ve Macaristan’a gitmeyi bekleyen, istihkam alayının bir kısmı ve süvari subay alayı kalmıştı.
Gelibolu halkı Rus askerlerini sıcak bir şekilde uğurluyordu, onlarla aralarında iyi bir ilişki kurulmuştu. Örneğin, Gelibolu’da geçen zaman içinde Rus ordusu mensupları yerli halkla hiçbir tatsız olay yaşamamıştılar. Bunun ötesinde, özellikle Türklerle, bir dayanışma söz konusu idi. Hatta, Rusların durumlarını gören kentin Türk sakinleri, misafirlerini barındırmak için onlara camilerin kapılarını açmıştı, her konuda destek oluyor ve onlara her zaman saygı gösteriyordu.
6 Mayıs 1923’de son kafile Sırbistan’a doğru yola düştü ve Gelibolu’daki Rus yaşamının son noktası konuldu…
Nobel ödülü sahibi Rus yazar İvan Bunin, 15 Şubat 1923’te Belgrat’ta «Gallipoli” gazetesine verdiği röportajda şu açıklamayı yapmıştı: Gelibolu, Rusya’nın bu vahamet ve rezaletle dolu yıllarında ortaya çıkan büyük ve kutsal gerçeklerin bir parçasıdır, bu Rus ulusunun dirilmesinin, Tanrı’nın ve beşeriyetin karşısında günah çıkarmasının ve özrünün kabulü için tek bir umududur.