Ne yapmak istiyorlar?
Eski Sovyet coğrafyasındaki gelişmeleri değerlendirebilmek için bölgedeki aktörlerin yapısını ve bölge üzerindeki stratejilerini bilmek gerekir.
İlk olarak; Batı dünyasıyla bütünleşerek Doğu Avrupa’da kendisine uygun bir yer bulmaya çalışan Ukrayna’yı görmekteyiz. Dış müdahaleye açık olan Ukrayna, Rusya’dan uzaklaşıp AB ve NATO üyesi olmayı amaçlarken; Belarus, Rusya ile ortak bir devlet içinde AB’nin bir parçası olmak istemektedir.
Arazi bütünlüğünü sağlama derdinde olan Moldova da Rusya’dan uzaklaşıp Romanya ile yakın temas kurarak Avrupa kimliğini geliştirmeyi istemektedir.
Moldova ile ortak endişeye sahip Gürcistan, arazi bütünlüğünü sağlamayı öncelikli amaç saymakta ve Rusya’nın askeri varlığına son verebilmek için AB ve NATO üyesi olarak Batı dünyasıyla bütünleşmeyi hedeflemektedir. Bu süreçte de eski SSCB coğrafyasında demokratik yayılışın odak noktası ve Kafkasya’nın entelektüel merkezi olmayı istemektedir.
Azerbaycan da Ermenistan ile mücadelede Türkiye’yi yanında görmek, dünyaya kendisinin haklı olduğunu anlatmak, ulusal kimliğini koruyarak Avrupa’nın bir parçası olmak ve bu hedefleri gerçekleştirirken de Rusya’yı kızdırmadan ABD ile ilişkilerini geliştirip arazisinin bütünlüğünü sağlamak istemektedir.
Ermenistan; Azerbaycan topraklarının işgalini ebedileştirmek, sözde soykırım bağlamında spekülasyon yaparak Türkiye’nin dünyadaki nüfuzunu azaltmayı, Batı ve İran’la temaslarını geliştirerek eskiden olduğu gibi bölgede karıştırıcı bir jeopolitik rol üstlenmeyi amaçlarken Rusya ile özel ilişkisini sürdürmeyi planlamaktadır.
Afganistan ile sınırı olmasından dolayı, ABD’nin ülkesindeki askeri varlığını daha üst seviyelere çıkartarak arazisi üzerinde kontrolünü sağlamaya önem veren Tacikistan’ın amacı ise, radikal akımlara karşı mücadele ederken Rusya ile olan ilişkilerini daha çok ekonomik boyutta geliştirmektir.
İçişlerinde özerkliğini korumaya önem veren Özbekistan, Orta Asya’nın Mısır’ı olma iddiasını hep sürdürmektedir. Özbekçiliği korumak, radikal İslamcı akımlara karşı mücadele ederek kendisini bu konuda önder ülke olarak göstermek ve Batı ile bu yönde temaslarını geliştirmek ülkenin başlıca konularıdır.
Türkmenistan ise kapalı gelişimi savunurken, Orta Asya’da Orta Doğu’nun Körfez ülkelerinden biri gibi olarak «özel Türkmen yolu” konusu etrafında ulusu bir araya toplamak istemektedir.
Rusya, Batı ve Çin arasında dengeli ilişki kurmaya çalışan Kazakistan, arazi büyüklüğünü ve doğal zenginliğini Orta Asya’da -genelde Avrasya’da- kendi nüfuzunu arttırmak için kullanırken; bir nevi bölgenin kaplanı konumuna ulaşıp Asyacılığını koruyarak Avrupa ile bütünleşmeyi amaçlamaktadır.
Kırgızistan, Asya ülkesi olmasına rağmen Avrupa demokratik değerlerini ülke içinde yayma isteği ile kendini bölge için bir model olmak görmektedir. Rusya ile özel ilişki kurarak ülkenin ekonomik ve siyasi sorunlarını çözme çabası içindeki Kırgızistan, kendi ulusal kimliğini korumak için Çin ile olan temasları yalnızca ekonomi ile sınırlı tutmaktadır.
Bölgede Gelişimler: Aktörlerin Tutumu
Vladimir Putin, «BDT, SSCB’den resmen boşanmak için kurulmuştu.” demiştir.
Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra, eski Sovyet coğrafyasındaki rejimler hem Rusya, hem de Batı için baş ağrısı olmuşlardır.
1992’den sonra BDT coğrafyasında Batı ve İslam ülkelerinin aktif tavırlarına rağmen, bu bölge herkes tarafından Rusya’nın yönetici eliti kontrol etmek ve ihtilafları çözmek yolunda «mukaddes alanı” olarak kabul edilirdi.
2000’li yılların başında durum değişti. Batı «mukaddes alanın” kırmızı hattını geçti ve Rusya’ya sormadan, Sovyet sonrası devletlerin iktidar elitini değiştirmeye başladı.
Bu gelişmelerden sonra Rusya da kendi tutumunu sertleştirdi ve yeni bir «kutsal birlik” yaklaşımı ortaya koydu. Fakat Ukrayna olayı bu yaklaşımın çöktüğünün kanıtıydı.
Rusya kendisini değiştirip yeni gelişmelere farklı bakarak, eski Sovyet coğrafyasında kendi çıkarlarını öne sürmeye başladı. Bunun da ilk örneğini Kırgızistan’da gördük.
ABD de artık Rusya’yı bölgeden tasfiye etmeye çalışmak yerine, Rusya’nın davranışlarına sınırlama getirme stratejisi geliştirerek kendi yaklaşımını değiştirdi.
ABD ve müttefikleri, bölgenin anahtar oyuncularıdır. Eski Sovyet coğrafyasında siyasi bakımdan eskimiş ve yıpranmış rejimlerin değişiminde aktif rol oynamakta ısrarlıdırlar. İktidarın miras yolu ile birilerine verilmesi, Batı’da hoş karşılanmamaktadır. Bu nedenle demokrasinin tüm kurallarıyla yayılması Batı ülkeleri tarafından Sovyet sonrası rejimlerin karşısına bir ilke olarak koyulmaktadır.