Uyuşmuş, uyuşturulmuş durumdayız. Ne yazık ki, uyuşturucu konusunda da uyuşmuş durumdayız.
Tek tek uyuşturucu madde türlerine girmeyeceğim. ”Uyuşma” konusu ise internet, teknoloji, sigara ve alkol bağımlılığını, modern yaşamın getirdiği uyuşukluğu ve kayıtsızlığı da kapsadığından fazlasıyla geniş.
Odaklanacağım konu uyuşturucunun ve madde bağımlılığının toplumsal boyutları.
Uyuşturucu bağımlılığından bahsedince insanların çoğu bağımlıların sağlıklarını, ailelerinin yaşadıklarını veya kayıt dışı ekonomiyi düşünüyor. Bunlar hiç kuşkusuz en temel sorunlar.
Gelgelelim uyuşturucu ticaretinin ve dolayısıyla uyuşturucu bağımlılığının yol açtığı sorunlar bunlardan çok daha fazla.
Ülkemizde hemen her sosyal çevreden insan için uyuşturucu mevcut. Bunlardan birine, özellikle en öldürücü veya en çok bağımlılık yapanlarına bulaşma riski, ne yazık ki, düşük gelir gruplarına ait insanlarda daha fazla. Bu gruplardan insanlar bir kez bağımlı oldular mı artık alışıldık işlerle edinilemeyecek bir lüks tüketime bağımlı kılınıyorlar. Sonuç ise malum daha fazla suç daha fazla kayıt dışılık. Şimdiye kadar saydıklarımızdan oluşan zararlar: 1) Bireyin sağlığının pek çok açıdan bozulması; 2) aile yaşamının sarsılması; 3) iş yaşamının bozulması; 4) sosyal çevresinin bozulması; 5) devletin gelir kaynaklarının kısılması; 6) kayıtdışı ekonominin büyümesi ve dolayısıyla devletin potansiyel gelir kaynaklarının kamuya dönmemesi.
Mesele bunlardan da ibaret değil. Bu lüks tüketim maddesine erişmek için gereken meblağ her tüketimden sonra daha çok yükseldiği için giderek daha fazla ve daha örgütlü suçlar işlenecektir. Bunun sonucunda kayıt dışı ekonomi artacak, uyuşturucu kullanıcıları artacak, bu maddeye ulaşmak için gereken suçlar büyüyecek ve suçların mağdurlarının ekonomik zararları artacak. Dahası, bu suçların bazılarının mağdurlar üzerinde fiziki zararlara da neden olacağı açıktır.
Buna ek olarak, hem oluşan sağlık sorunları nedeniyle sağlık sistemine yük artacak hem de suçlarla mücadele nedeniyle kolluğun ve yargının yükü artacaktır. Daha da kötüsü, suç ekonomisinin ve uyuşturucu ticaretinin yoğunluğu ve büyüklüğü nedeniyle, bu suçlarla mücadele de zorlaşacaktır. Suç mafyayı güçlendirecek, suç işlemek amacıyla kurulan örgütler güçlenecek ve kendilerini yakalamaktan sorumlu kişileri tesir altına almaları kolaylaşacak. Nihayetinde, yargı, bürokrasi, en genel anlamda devlet ve halk yozlaşacaktır.
Suç ekonomisinin fazlasıyla büyümesi sonucu elde edilen gelirlerin aklanması sorunu gündeme gelecek. Kirli para temiz parayı kovacak ve üretim ekonomisi zarar görecektir, görmektedir.
Suç örgütlerinin güçlenmesi ve adalet sisteminin yozlaşması sonucu yurttaşlar adaleti başka kanallardan sağlamaya yönelecek ve dolayısıyla mafya ve hukuk dışı kanallar meşrulaşacaktır. İşte burası tuzun koktuğu aşamadır. Kuzgunun leşe dadandığı andayız. Tuz kokmuştur. Mülkün yani devletin temeli adalet sarsılmıştır.
Uyuşturucu, kolay para, yozlaşma ve en nihayetinde devletin yerine mafyanın geçmesi… İşte bunlar toplumun gerçekten yıkılmasıdır.
Bir süredir yerel yönetim adayları uyuşturucu konusuna dikkat çekmektedir. Ama çok daha fazlası gerekiyor.
Bu kokuşmuşluk içerisinde burnumuzu kokuya alışmış durumda. Uyuşturucu konusunda duyarlılığımız düşük. Sorun yokmuş gibi hareket ediyoruz. Depremden önce depreme hazırlık yapmadığımız gibi uyuşturucu ve kontrolsüz ekonomik sistem kaynaklı fakat çok daha büyük etkiler doğuran bu yozlaşma sonucu büyük bir yıkım anbean gerçekleşiyor.
Uyuşturucu parası için abuk sabuk suçlar işleyenlerle doluyor cezaevleri. Yakalanamayan, suç politikası ve suçla mücadele ”ekonomisi” nedeniyle adaletin radarının dışında kalan yüzbinler var. Adım adım öğütülüyor, yozlaşıyor, tükeniyoruz. Ne yazık ki, bu duruma alıştık. Yakınlarımızdan biri bu karanlığın içine çöktüğünde veya bir adliye koridorunda yüzleşebiliyoruz bu durumla. Sonra hızla unutuyoruz.
Tek bir evladımızı, yurttaşımızı bile bu karanlığa terk etmeyeceğimiz günlerin gelmesi umuduyla…