İstiklal Harbi Denizlerde Başlamış ve Denizlerde Bitmiştir

Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk emri neydi?

-Tam yol Karadeniz’e!

Peki son emir neydi?

-Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!

Bize özgürlük ve bağımsızlığımızı kazandıran İstiklal Harbi, denizde başladı ve denizde bitti dersem yanılmış olur muyum?

Mustafa Kemal, “İzmir işgal edildiği gün Karadeniz’deydim” diye yazmıştı not defterine. Onun başlattığı Milli Mücadele, İzmir’de istilacı düşman askerlerinin denize dökülmesiyle son buldu; zafer denizle kucaklaştı.

Aslında her şey 1914 yılı yazında başladı. İngiliz gemilerinden kaçan iki Alman savaş gemisinin Çanakkale Boğazı’ndan içeri kabul edilmesiyle, Osmanlı suları ısındı. Zırhlıların satın alındığının ilan edilmesinden kısa süre sonra Yavuz ve Midilli isimleri verilen bu güçlü gemilerin de içinde bulunduğu filo, Rus denizlerinde saldırılar yapınca Osmanlı Devleti kendini savaşta buldu. Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan hikayenin en kısa özeti böyleydi.

Ardından, İngiltere ve Fransa’nın birleşik donanma ile başlattığı Çanakkale saldırıları, 18 Mart 1915 günü yapılan deniz savaşıyla son buldu. Boğazın iki yanındaki Türk toplarını susturmak için harekete geçen görkemli filo, sayıca üçte birini kaybedip geri dönerken, çok sayıda savaş gemisi de ağır yara almış halde Çanakkale’den uzaklaşıyordu. Bunlardan biri de Agememnon’du. Tarihin ve talihin cilvesi bu gemide toplanıyordu.

Agememnon, efsanevi Truva Savaşı’nda, istilacı Batı ordularının kumandanının ismiydi. Onun adını taşıyan bu gemi, Truva simgelerini zerresine kadar kullanmak isteyen emperyalist güçler tarafından savaşa sürülmüş, ağır yara almıştı. Ancak Agememnon bir kez daha tarih sahnesine çıkacaktı.

Çanakkale’de, aradığını bulamayan İtilaf devletleri 1915 yılının sonunda ve 1916 yılının hemen başında sessizce sıvışıp gittiler. Çanakkale Zaferi, Türk tarihine şanlı bir destan olarak işlendi. Ancak, hesap defteri kapanmamıştı.

1918 yılında, Osmanlı Devleti ateşkes istedi. Mütareke görüşmeleri Limni adasındaki Mondros limanında yapıldı. Limandaki bir ofiste ya da yakındaki bir evde değil; demirlemiş bir gemide. O geminin adı neydi biliyor musunuz? Evet, Agememnon. İstilacı zihniyet, simgelerin diliyle mesaj vermeyi ihmal etmiyordu. Agememnon gemisinde imzalanan bu mütareke ile hem 18 Mart’ın intikamı alınıyor, hem de Truva’dan eli boş dönen Agememnon onurlandırılıyordu.

O sırada Suriye cephesinde 7. Ordu’ya kumanda eden Mustafa Kemal, uğursuz mütareke haberini aldıktan kısa süre sonra İstanbul’a gitti. Haydarpaşa istasyonunda trenden indi. Rıhtımdaki Enterprise isimli gambota binip karşı kıyıya geçecekti. Ancak o sırada galip devletlerin gemileri İstanbul boğazına girmiş, demir atıyordu. Deniz trafiği bitene kadar bu elim manzarayı seyretti. Yanında bulunan Doktor Rasim Ferit ve yaveri Cevad Abbas ile birlikte savaş gemilerinin arasından geçerken, “Buraya hiç gelmemeliydim” diye mırıldandı. Bu sırada yaverin gözünden yaşlar akıyordu. Ona seslendi:

-Sen de sil gözyaşlarını çocuk, geldikleri gibi gideceklerdir.

İşte yine, denizin ortasında yaşanmış ve İstiklal Harbi’nin kaderini ifade eden olağan üstü bir öngörü değil mi?

Mustafa Kemal, yaklaşık 6 ay kadar İstanbul’da arayışlarda bulunduktan sonra nihayet Anadolu’ya gitmenin fırsatını bulduğunda, Akdeniz kıyılarında düşman gemileri çoğalmaya başlamıştı. İzmir’in işgal haberinin geldiği günün ertesinde Bandırma Vapurunda Tahsin Kaptan’a, “Tam yol Karadeniz’e” emrini verdi. Samsun’a vardıklarında liman olmadığı için açıkta demirleyip bir küçük tekneyle iskeleye çıktılar. İşgalcilerin deniz yoluyla gelip İzmir’i çiğnedikleri gününün ertesinde, Mustafa Kemal, Samsun’a ayak bastı. Mustafa Kemal’in Büyük Nutku da işte bu noktada başlamıyor muydu?

Sonrasını hızlı geçelim. Kongreler sürecinin ardından milli irade sesini duyurdu, giderek hükümet kuvvetine ulaştı ve nihayet İstanbul’un işgalinin ardından Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisi, memleketin kaderini eline aldı. Oyalama döneminin ardından düzenli ordu kuruldu ve savunma savaşları yapıldı. Sonunda derlenip toplanan Meclis Ordusu, taarruza kalktı. Başkumandan Meydan Muharebesi’nde kazanılan kesin zaferin ardından Başkomutan o ünlü emrini yazdırdı: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

Türk süngüsü Akdeniz’e vardığında istilacı düşmandan geri kalanlar çareyi denize atlamakta buluyordu.

Büyük Türk Zaferi’nin sonucu, Mudanya’da yapılan mütareke oldu. Yunan temsilcisi rıhtıma bağlı bir gemide bekliyordu, çünkü temiz Anadolu toprağına düşman ayağının basmasına izin verilmemişti.

Mütarekenin sağlanmasından sonra dünyayı barışa kavuşturacak “sulh konferansı” için görüşmeler Lozan’da başladı. Uzun süren müzakerelerin neticesinde Türkiye adeta tapusunu aldı. Anlaşma gereği, galip devletler 1923 Ekiminde İstanbul’u terk etti. Törenle yolcu edilen komutan ve askerler gemilerine binip gitti. Gitmeden önce de Haydarpaşa önünden geçerken, orada asılı olan Türk Bayrağını selamlamak için kendi bayraklarını yarıya kadar indirip yeniden viya ettiler. Tam da Mustafa Kemal’in ön gördüğü yerde, “ geldikleri gibi gideceklerdir” dediği yerde…

Bunları da sevebilirsiniz