Toplumsal Yıkım

Lümpen ve yozlaşma; son zamanlarda ülke gündemine baktığımda durumu tanımlayabilmek için kullanacağım iki sözcük. Ve aylar önce Prof. Dr. Cem Terzi’nin gazeteci Nilay Örnek ile yaptığı bir podcast’te söylediklerini hatırlıyorum: (1) “Lümpen; sınıfsız, işsiz, serseri grup olarak tanımlanmıştı, günümüzde ise iletişimsizlik, seviyesizlik, görgüsüzlük, nobranlık, bir tür yozlaşma olarak tanımlanabilir. Son 20 yıldır popülist ve giderek otoriteryen bir hal ile yönetiliyoruz ve bu popülizm ile politik lümpenleşme arasında yakın bir ilişki var. Topluma yönelik çok retoriğe dayalı bilimdışı ve bilim düşmanlığı içeren bir dil iktidar tarafından kullanılıyor. Bu da iktidarın haleti ruhiyesiyle örtüşen bir şiddetin olağanlaşması, bir vasatın yüceltilmesi, vasatın hoyratlığı adeta gündelik hayatta, arsızlık, görgüsüzlük, adaletsizliğin normal karşılanması. “ diyerek ülkemizin içinde bulunduğu durumu çok güzel ifade ediyor sevgili Cem Terzi.(2)

Özellikle sosyal medya ile artık herkesin hayatına tanık olduğumuz günümüz dünyasında insanların paylaştığı her fotoğraf karesi veya video, onun özel hayatına dair oluyor. Takip ettiğimiz kişileri kendimiz seçebilme özgürlüğüne sahip olsak bile algoritma denen mekanizma aslında çoğumuzun tercihlerinde belirleyici oluyor. Ve bu durum artık hobi veya kendini ifşa etme yarışından çıkıp tamamen ticari bir çarka dönüşmüş durumda. Son zamanlarda yaşananlara bakıldığında ise kimi zaman meraktan kimi zaman da gülmek için takip edilen kişilerin gösterdiği şaşalı hayatın arkasındaki gerçek bambaşka ve pek de masum değil.

Yeni jenerasyonun içinde doğduğu bu dijital dünyada gördükleri bu yaşam ne yazık ki onlar için bir amaç haline geldi. Link paylaşıp villalarda oturanlar, ekran karşısına geçip nasıl ve kim tarafından üretildiği belli olmayan ürünlerin tanıtımını yapan fenomenler, artık gençler tarafından idol olarak görülmekte. Sadece gençler değil, yıllarca okumuş emek vermiş maaşlı çalışanlar bile bu durum karşısında şaşırmış vaziyette. Sabahın karanlığında kalkıp işe giden, akşam yorgun argın evine zor düşen emekçi, ayın sonunu getiremezken, ekrandan izlediği fenomenin güller içindeki yaşamına tanık oldukça hayatından ve işinden soğur hale geldi.

Eskiden olsa televizyonu veya magazin gazetesini kapattığınızda ünlülerin yaşamına dair her şey hayatınızdan çıkıp gidiyordu. Fakat şimdi avuçlarımızın arasında tuttuğumuz bu aletler; bir yandan insan hayatını kolaylaştırırken bir yandan da ruhsal olarak insanları çıkmaza sokuyor. Her anına her dakika tanık olunan gösterişli hayatlar ile arasında uçurum olanlar emek ve bilginin peşinden gitmek yerine kolay yoldan para kazanmanın çabasına giriyorlar. Parası olanlarda daha fazlasını kazanmanın hırsına bürünmüş durumdalar. En son patlak veren ünlü futbolcuların dolandırılma hikayesi de başka bir lümpenlik örneği.(3) Hayatları boyunca yeseler bitmeyecek paralarını koyup çok daha fazlasını alma peşindeler. Acı olan şu ki; hayatın hiç bitmeyecek bir yolculuk olduğunu sanan ve daha fazla kazanmanın hırsında kaybolan insanların, ruhlarındaki boşluğu ise hiçbir para biriminin dolduramayacak olmasıdır.

Adaletsizliğin, eğitimsizliğin, gösterişin geçer akçe olduğu, mütaviziliğin, nezaketin, bilginin yok sayıldığı ülkemizde her geçen gün daha çok karanlığa doğru itilmekteyiz. Ekonomik olarak fakirleşmenin yanında asıl olarak kültürel ve toplumsal bir yıkım yaşıyoruz. Ama önemli olan ortalığa saçılan bu kirliliğe bulaşmış medyatik isimlerin arkasındaki duvarı yıkmak. Akladıkları kara parayı insanların gözünün içine sokarak gösteriş yaparak harcayacak kadar zekaya sahip olanların maşa olarak kullanıldıklarını anlamak çok da zor olmasa gerek. Bu nedenle ancak bu işin arkasındakini mekanizma çözüldüğünde ülkemiz adına olumlu bir gelişme sayılabilir. Bunun için ise ülkemizin en temel ve herkes için gerekli olan kurumun yani adalet sisteminin hakkıyla işlemesini ummaktan başka çaremiz yok.

Yazımı bir dönem, Beşiktaş teknik direktörlüğü de yapmış olan Hırvat teknik direktörü Slaven Bilic’in iki tespitiyle bitirmek istiyorum:

“Çocukluğumda pek bir şeyimiz yoktu. Ama etrafımızdaki kimsenin yoktu. O zamanlar mutlu olmak için bir şeylere sahip olmak gerekmiyordu, o yüzden mutluyduk. Bugün herkes mutsuz; sahip olamadıkları şeyler yüzünden değil, başkalarının sahip olduklarına sahip olamadıkları için.”(4)

“Türkiye’de temel problem şu; bilgili olanların yetkisi yok, yetkisi olanlarında bilgisi yok.”


  1. https://www.youtube.com/watch?v=TbgPdVsVNhU

  2. http://dagarcikturkiye.com/2022/08/01/toplumdaki-lumpenlesme-ve-sagliktaki-donusum/

  3. https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/ismail-saymaz/fatih-terimin-fonu-diyerek-dolandirdi-7873530/

  4. https://gq.com.tr/futbolun-asi-kahramani-slaven-bilic

Bunları da sevebilirsiniz