Analiz 147 – Büyük Hesaplaşma III

Geçtiğimiz Kasım ayının en önemli gelişmelerinden biri İngiltere eski Başbakanı David Cameron’un Dışişleri Bakanı olarak kabinede görev almasıydı. Cameron’un özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’nin İngiltere’yle yakınlaşmasında büyük etkisi olmuştu.

Uluslararası piyasalarda “BRIC” (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) kavramının mucidi olarak tanınan Golden Sachs’ın Portföy Yönetimi Başkanı Jim O’Neill, David Cameron’un Başbakanlığı döneminde Hazine Bakanı olarak kabinede görev alıyordu. Sonrasında 2015’te Çin Devlet Başkanı Cinping, Kraliçe’nın davetlisi olarak Londra’ya gelmişti. O ziyarette stratejik tüm köprüler kurulmuştu. Çin artık İngiltere ile birlikte yürüyordu. Mesela İngiltere’nin en önemli hedeflerinden biri de Londra’yı Çin’in para birimi Renbinmi cinsinden işlemlerde uluslararası bir merkez haline getirmekti.

Bu süreçte Cameron özellikle ABD’den gelen basınç dalgalarına aldırmıyor, Çin destekli Asya Altyapı Yatırım Bankası’na katılma kararı alıyordu. Aynı şekilde İngiltere İpek Yolu Projesi’nin de kalbinde yer alıyordu.

2010-2016 yılları arasında Başbakanlık görevini yürüten Cameron, bu görevini bıraktıktan sonra Birleşik Krallık-Çin Yatırım fonunun başkan yardımcılığını üstlenmişti. David Cameron’un Dışişleri Bakanı olarak geri dönmesi İngiltere açısından çok önemli stratejik bir hamledir.

İç siyasette de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 50+1 açıklaması, Ogün Samast hakkında verilen karara bir başka adımla karşı çıkılması, İyi Parti içindeki sarsılmalar, CHP’deki gelişmeler, fenomenler üzerinden gri listeden çıkmak için operasyonlara hız verilmesi, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’ın savaşının sürmesi, hepsi bir zincirin halkalarıdır.

Çin Lideri Cinping’in San Fransisco’da ABD Başkanı Biden ile bir araya geldiği zaman diliminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Berlin’e gidiyor olması da aynı zincirin global tarafını oluşturmaktadır.

Türkiye’de olan biteni analiz edebilmek için Londra ile Washington’a bakmak gerekir.

Britanya İmparatorluğu’nun önemli virajlarından biri 1830’larda Çin’e karşı yapılan afyon savaşlarıydı. Savaştan önce İngiliz aklı Osmanlı mensubu iki aile tarafından Çin’i uyuşturucuya boğmuştu. İngiliz derin aklı Sason’lu ve Kerkük’lü bu iki aile üzerinden, Hindistan’dan Çin’e çok stratejik bir harekat düzenliyordu. Böylelikle Çin içeriden çürütülüyordu. Bu sürecin sonunda İngiliz finans imparatorluğu HSBC kurulmuştu.

Biden – Cinping görüşmesinde iki önemli konudan biri Çin’den operasyonlarla ABD’ye sokulan fetanildi. Fetanil ABD’nin yaşadığı en büyük uyuşturucu sorunuydu. Tüm ülkeye yayılan ve aslında ABD’yi içeriden bitirme operasyonuydu. İngilizler bu kez Çin’e yaptıklarının aynısını, Pekin üzerinden ABD’ye yapıyorlardı, yaptırıyorlardı.

Görüşmede konuşulan ikinci önemli konu ise Çin’in ekonomik rasyolarıydı. Yıllardır kırılmayan rekorlara imza atarak yüzde 10’dan aşağı büyüme göstermeyen Çin, artık yüzde 5’lere iniyordu ve grafik aşağı yönlüydü.

ABD, gizli müttefiki Rusya’yı Ukrayna’ya sokarak Avrupa Birliğini kendi yanına çekmişti. Şimdi hep birlikte Çin’e diş gösteriliyordu. Aslında Çin denilen mucizenin imzası ABD’ye aittir. Örneğin NIKE, 70 milyar dolar yatırımla Çin’e gidip üretime başladığında Çin de bunun karşılığında yatırım miktarı kadar ABD Hazinesine ait kağıtlardan almak zorundaydı. Bu sistem ABD’yi patron yaparken Çin’i de büyütüyordu. Yani Çin’i yabancı yatırım alarak büyüyen bir format olarak tanımlayabiliriz. Bu sistemde ABD kendi meydana getirdiği yapıya yenilecekse, şüphesiz bu strateji tarihinin en büyük traji-komedyası olacaktır.

Son gelişmeleri değerlendirdiğimizde Hamas üzerinden ABD’nin önce İsrail’e, sonra İngiltere’ye sonra da Çin’e işin ne kadar ciddi olduğunu gösterdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Akdeniz’e kadar gelen ABD donanmasının verdiği mesaj aslında Hamas’a değil, Netanyahu’ya, Rishi Sunak’a, Cinping’e ve biraz da bizeydi.

Çin’in geleneksel “zaman kazanmak” taktiği ile gerek fetanil meselesinde gerekse ekonomik rasyolarının yönünü olumlamak adına geri vitese geçerek dengeyi korumak isteyeceği açıktır. ABD’nin Çin’in ihtiyaç duyduğu zamanı verip vermeyeceği ise önümüzdeki süreçte belli olacaktır.

Tüm bu gelişmeler Türkiye’yi de etkileyecektir. Türkiye’nin uluslararası arenadan ihtiyaç duyduğu yabancı yatırımcıyı bulmakta zorlandığını biliyoruz. Arka planda ABD’nin baskısı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. ABD Ankara’nın konumunun değiştirilmesini, ittifaklarını gözden geçirmesini ısrarla istemektedir. Gri listeden çıkmak için Londra’ya yakın sisteme İçişleri Bakanı’nın operasyon yapması yine Londra’dan uzak düşünmeyen MHP’yi de olumsuz etkileyecektir. Cinping – Biden görüşmesi ile Erdoğan – Scholz görüşmesi farklı şeyler değildir.

Londra ve Pekin, ABD karşısında geri adım atmıştır. Buna rağmen tansiyon düşmeyecektir. ABD, Çin’i arkasında İngiltere’nin bulunduğu büyük rakip olarak görmektedir. Bu durumda Ankara manevrayla ABD ve Batı ittifakının yanına geçmeye çalışacaktır. Londra’dan uzak düşünemeyen MHP ise doğal olarak buna tepki verecektir. Bu nedenle önümüzdeki süreçte Ankara’da büyük siyasi değişimler bekleyebiliriz.

Geçtiğimiz Kasım ayı içinde açıklanan Milli İstihbarat Teşkilatımızın Malezya’da gerçekleştirdiği takdire şayan operasyon, tırnak içindeki Hamas-İsrail çatışmasının en önemli stratejik noktalarından biridir. Konunun meraklısı açık istihbarat kaynaklarından konuyu detaylı araştırabilir.

2023 yılı Ocak ayında yayınladığım yazımda Mayıs 2023’te gerçekleştirilecek seçimlerin olma ve olmama olasılığının yüzde 50-yüzde 50 beklediğimi ama her koşulda 2024 yılında yerel seçimlerin dışında bir seçimin olma olasılığının yüksek olduğunu yazmıştım. 2023 yılının son ayı olan Aralık ayındaki yazımda da bu konuya not düşmek adına tekrar yazıyorum.

2024 yılı içerisinde yerel seçimlerin dışında bir seçim bekliyorum ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hayattan çekileceğini öngörüyorum.

Aydınlık bir ay dileğimle.

Bunları da sevebilirsiniz