Varlığın Daim Olsun Cumhuriyet!

Gözlerimiz dolu, yüreğimiz buruk…Ama yine de gururlu ve umutluyuz. Koca bir asır… 100 yıl…Gerek içten gerekse dıştan yapılan tüm müdahalelere rağmen dimdik ayakta. Bu vatan, yüz yıl önce bir çift mavi gözün ışığında ve rehberliğinde silah arkadaşlarıyla ve dökülen nice şehit ve gazilerin kanlarıyla kuruldu. Ve tüm çabalara rağmen bitmeyecek olan cumhuriyet neferleri sayesinde dünya var olduğu sürece yaşamaya devam edecek…

Eşsiz bir coğrafyada eşsiz bir kültürle yaşıyoruz. Farklılıklarımız bizi oluşturan yapı taşları, bize renk katan özelliklerimiz. Her şehrimiz, her bölgemiz farklı kültürler ve farklı inanışlara sahip. Fakat hepimizin özünde aynı maya var. Bu vatan üzerinde yaşıyor olmak ve her anlamda bizden farklı olanı da bağrına basmak. Gazi Mustafa Kemal Atatürk yüz yıl önce bu gaye ile yola çıkmıştı. Geçmişte ve günümüzde yapılmaya çalışılan ise bu farklılıklardan yararlanıp, Atatürk’ün felsefesini anlamayan insanların zihinlerine ekilen nifak tohumları ile bu bütünlüğü bozmak.

Coğrafya olarak ne kadar güzel ve eşsiz bir yerde yaşıyor olsak bile bu güzellik beraberinde birçok zorluğu da getiriyor. Her ne kadar küreselleşmenin giderek yaygınlaştığı bir dünyaya doğru gitsek bile ülkeler arasındaki güç ve üstünlük savaşı her daim devam edecek gibi duruyor. Her ülkenin bir başka ülkeye ticari ve ekonomik sebeplerle bağlı olması bu güç savaşını da içinden çıkılmaz bir hale sokuyor.

Bugüne baktığımızda Türkiye’nin her sınırında bir çatışma ve savaş yaşanmakta. Azerbeycan-Ermenistan arasındaki bitmeyen ve belli periyotlarla tekrarlanan gerginlikler, Kuzeyde devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, Ortadoğu’da ise bitmek bilmeyen kanlı savaşlar. Tüm bu çatışmaların ortasında stratejik anlamda çok önemli konumda olan Türkiye’nin ise çok güçlü olması ve akıllıca hareket etmesi gerekiyor.

Fakat ne yazık ki bizim için milad olacak bu yılda ülkenin getirilmiş olduğu bu hal karşısında ne kadar gururlu ve umutlu olsak da Cumhuriyetimizin 100. Yılını boğazımızda bir yumru, yüreğimizde bir buruklukla kutluyoruz. Atatürk’ün bin bir mücadele ile kurduğu devlet kurumlarının içlerinin boşaltılmış olması ve liyakattan yoksun, cumhuriyetin anlamını bile bilmeyen kişilerin elinde olması içimizi acıtıyor. Üstelik cumhuriyet ve Atatürk’ün sayesinde o makama gelebildiğinin farkında bile değil…Ama yine de umudumuzu yitirmeden Atatürk’ün üstün zekası ve öngörüsü ile o zamandan şimdiye gönderdiği mesajı tekrar hatırlamakta fayda var:

 “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

   Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

   Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Mustafa Kemal Atatürk

Bunları da sevebilirsiniz