Analiz 146 – Büyük Hesaplaşma II

7 Ekim Hamas saldırısı dahil, dünyada yaşanan ve yaşanacak olan sarsıcı olayların ardında iki büyük gücün, ABD ile İngiltere’nin bilek güreşinin izlerini aramak gerekmektedir.

ABD Başkanı Biden, Tel Aviv’e AIR FORCE ONE ile geldi. Öncesinde hem Dışişleri Bakanı Blinken, hem Centcom oradaydı. Gerald Ford uçak gemisi, taşıdığı uçaklar ve eşlik eden gemiler gizli özneydi. Biden’dan önce onlar geldi, Akdeniz’e demir attı. Arkasından Eisenhover uçak gemisi de yola çıktı. Güç oyunu bozar ilkesi sahne almıştı böylece. Biden Tel Aviv’e indiğinde, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, Başbakan Netanyahu ve tüm üst düzey İsrailli yetkililer tarafından karşılandı.

ABD Başkanı Biden’dan bir gün sonra İngiltere Başbakanı Rishi Sunak kargo uçağıyla Tel Aviv’e indi. İsrail’de görev yapan İngiliz diplomatlar dışında İsrail tarafından üst düzey bir tek kişi karşılamaya gelmedi. Verilen mesaj çok netti: “Artık sizin burada egemenliğiniz kalmadı. Önceki gün son buldu, burada yeriniz yok.” deniliyordu. İngiltere’nin aklıyla, Çin’in başlattığı İran-Suudi Arabistan yakınlaşması ve bu olaya arka plandan destek veren İsrail’in izlediği politikalarla bölgeye atılmak istenen format da çöpe gidiyordu.

Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Londra ile yakınlaşmaya sıcak bakan Türkiye için de yeni bir sayfa açılıyor gibi.

7 Ekim’den bu yana yaşananlar İsrail-Hamas savaşı değil, savaşın gerçek tarafları ABD-İngiltere’dir. Pekin-Londra arası İpek Yolu treni de bu savaşın başlama vuruşu olmuştur.

Londra’nın önemli bir kolu Tel Aviv’e hükmettiği için ABD açısından İsrail’in İngiltere ile köprüleri atması gerekiyordu. Bu gerçekleşirse Çin ile iletişim zaten kopacaktı.

Hamas bu işe yaradı. Bunun için kullanıldı. İngiliz istihbaratı MI6’in büyük oranda hükmettiği Hamas, CIA’nın sızmasıyla İsrail’e tarihinin en büyük darbesini indirdi. Etkinin karşılığı, tepki hesaplanmıyor olamazdı. Hamas vuruyor, İsrail katliam başlatıyordu. Londra ile yakın çalışan Netanyahu da Akdeniz’e demirleyen ABD uçak gemilerini görünce İngiltere’yi satmakla kalmayıp, ABD tarafına geçiyordu. Var olan bu denklemi çözemeyenlerin de gelişmeleri Hamas’ın sahip olduğu tünellerle değerlendirmeleri son derece trajikomik.

Ortadoğu’da akıl, kurgu, yönetim çok uzun zamandır İngiltere’deydi. ABD, İsrail üzerinden bunu bitirmek için güç göstermekte. Amerika Ortadoğu’da bir an önce İngiltere’yi etkisizleştirip Çin’e yoğunlaşmak isteyecektir.

Doğudaki yükselen güneş, aynı zamanda Londra’yı ısıtan ve yaşatan güneştir. Bu denklemin bize bakan önemli bir tarafı var. ABD ile Rusya’nın silah göstermesiyle Washington’a sığınan Avrupa, bölgedeki gelişmelerde Türkiye’yi yok sayıyor, ABD ise tamamen görmezden geliyor. Hamas saldırısı öncesi SİHA’mızın düşürülmesi Türkiye’ye doğrudan verilen bir mesajdı.

ABD, derin İngiltere ile savaşırken ve silaha sarılacağını açıkça gösterirken Türkiye’nin nasıl bir yol izleyeceği çok ama çok önemli.

Türkiye özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Londra ile yürüme kararı aldı. Tarihi bağlar, ilişkiler tekrar canlandı. İpek Yolu üzerinde, üzerimize düşen rolü yerine getirmek için hayati önemde adımlar atıldı. Türkiye nereden bakarsanız bakın İngiltere-İran-Çin eksenine yakındı.

Türkiye’de seçimlerden sonra oluşturulan Bakanlar Kurulu, ABD’ye asla ters düşen isimler değildir. Mehmet Şimşek ile Gaye Erkan’ın gelmesi de Washington’a uzatılan zeytin dalıydı aslında. Türkiye içeride Washington, dışarıda ise Londra denklemine oturmak istiyordu. Bu iki gücü doğal olarak dengelemek için, fakat görünen o ki, bunun ABD tarafından kabul görmediğidir. Biden da, Blinken de bu coğrafyaya geldiklerinde Türkiye’ye uğramamaları çok net bir mesajdır.

Gazze krizi ne kadar sürer bilinmez, ancak ABD buralarda da pek kalmak istemeyecektir. Türkiye olarak duygusallığı bir kenara bırakıp aklıselim politikalar izleyip kimseyi karşımıza almadan hasarsız ve gürültüsüz ilerlemek durumundayız.

Bölgenin önemli bir gücü olarak akan kanı durdurmak görevimiz. Londra bölgenin alevlere bürünmesini ve ABD’nin buralarda zaman kaybetmesini isteyebilir. Provokasyonlar yaşanabilir. Türkiye, iki tarafla da konuşabilecek güce sahiptir.

Onlar dünyada biz bu coğrafyada güçlüyüz. Dediğimizi yaptırabiliriz. Akılla, tecrübeyle, tarihi ilişkilerimizle. Aksi durum ülkemiz adına sıkıntılı olabilir.

Aydınlık bir ay dileğimle…

Bunları da sevebilirsiniz