Analiz 145

Büyük Hesaplaşma

7 Ekim Cumartesi günü Gazze’de Hamas’ın başlattığı “Aksa Tufanı” adlı saldırıdan ne MOSSAD’ın ne CIA’nın ne MI6’in öncesinden haberinin olmadığı açıklandı. İnsanlığın aklıyla alay edercesine sergilenen cambaza bak oyunları hızla devam ediyor. Saldırının ardından anında herkes kim haklı kim haksız sorgulamaya yöneldi. Biri suçlu ilan edilecekti. Kanayan bir yara olduğu için bu konuda hangi devletin hangi açıklamayı yapacağı da aslında belliydi.

Gazze-Filistin-İsrail ana özne gibi görünse de konunun bunlarla ilgisi pek de yok. Büyük resmi makro açıdan ele almak için biraz geriye dönelim. Somalili korsanlar bir ara çok gündemdeydi. Pek çok gemiye el koyuyorlar, terör estiriyorlardı. Baskın yaptıkları gemiler nedense hep Çin’e gidenlerdi.

Bunun üzerine İngiltere de bir kanadın akıl vermesiyle CinPing İpek Yolu Projesi’ni hayata geçirmek için start verdi. Yazılmasa da CIA’nin yönettiği korsanlardan karayı Orta Asya’yı kullanarak kurtulacaklardı. Nihai amaç ABD’nin etki alanını sınırlamaktı. 65 ülke bu projede yer aldı.

Bunun karşılığında ABD’den de karşı hamleler geldi. Göreve geldiğinde “Pesco” diye adımlar atan ve Avrupa Ordusu isteyen Macron, ana hedef haline geldi. Oluşturulmaya çalışılan Avrupa Ordusu’nun ABD’ye karşı olacağını tahmin etmek hiç de zor değildi. Çin’in AB ile yaptığı ticaret hacmi ABD’nin AB ile yaptığı ticaret hacmini geçince, ABD ile Rusya arasındaki ittifak daha da güçlendi.

ABD’nin senaryosunu yazdığı, başrolünü Rusya’ya, yardımcı başrolü Türkiye’ye verdiği oyun sergilenmeye başlandı. UKRAYNA.

ABD öncesinde Kuzey Akım Boru Hatlarını patlattı, ardından Rusya savaşı büyüttü. Avrupa Ordusu için yola çıkan Macron dahil tüm AB, kendisini ABD’nin tuzağında buldu. Amerika, Avrupa’yı Çin’den ayırmakla kalmıyor, kendine bağımlı hale getiriyordu.

İngiltere, ABD’ye yakın dursa da içinde ki bir kolla, Çin ile devam ediyordu. Burada kilit ülke Rusya’ydı. Nüfusunun yüzde 70’ine yakını Avrupa sınırlarında yaşarken, ordusunun yüzde 70’i ise doğudaydı. Yani Çin’e karşı hazır bekliyorlardı. Rusya ile Çin’in aynı ittifakta olması biraz zordur. Çıkarlar çatışır. BRICS’e de bu açıdan bakmak gerekir.

ABD, Avrupa’yı Rusların yardımıyla istediği hizaya getirince Afrika’ya indi. Operasyonları kara kıtada da devam etti. Fransa orada da kaybediyordu. AB çaresiz bırakılıyor, Fransa’nın 60 yıldır sömürdüğü bütün ülkeler bir bir elinden kayıyordu.

ABD, sonra Ege’ye, Akdeniz’e indi. Türkiye’nin de etrafını çevirdi. Çok sayıda üs inşa etti. Ege Adaları silahla dolup taştı. Suriye’de Kürt Devleti için ivmeyi hızlandırdı. Ancak ilk amacı Çin’i kontrol etmekti. Çin, Ukrayna’da Belçika büyüklüğünde toprak satın alıp buğday yetiştirmeye başlamıştı. ABD, donanmasıyla tüm denizleri ve enerji koridorlarını kontrol etmekte. Yani Pentagon, Çin’i hem enerji hem de gıda olarak da kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. Yıllar önce start verdiği Delhi Projesiyle de 1.4 milyarlık Hindistan’ı Çin’in karşısına konuşlandırmaktadır.

Çin ve arkasındaki akıl Prigojin hamlesiyle Putin’i devirip Rusya’yı ABD’nin yanından koparmak istedi. Çok önemli stratejik bir hamleydi. Ama boşa çıkarılıp Prigojin etkisiz hale getirilmişti. ABD, Çin’i adım adım büyük hesaplaşma öncesi kuşatmaktadır.

2020 yılında Çin’in İsrail Büyükelçisi Du Wei, Tel Aviv şehir merkezinin dışında yer alan evinde öldürülmüştü. Çin ile arasındaki mesafeyi kapatan İsrail’e önemli bir uyarıydı. Ama Netanyahu bu uyarıya rağmen Çin’e yakınlaşmayı sürdürdü. Geçtiğimiz ay Çin’in Tel Aviv’deki Büyükelçisi, Netanyahu’yu ziyaret ederek Çin lideri Şi Cinping’in kitabını hediye etti.

Washington’la Tel Aviv yönetimi arasında soğuk rüzgarlar estiği bir dönemde, yargı reformu nedeniyle İsrailliler aylardır sokaklarda Netanyahu’yu şiddetle protesto ediyordu.

İsrail’in Hamas’a karşı böylesine aciz duruma düşmesinin de acaba üçüncü bir ülkeye bakılmalı mıydı?

Hamas’ın son derece iyi hesaplanmış en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş saldırısını iyi analiz etmek gerekiyor. Bu eylemi sadece Hamas’ın yapma olasılığı çok çok zayıf. ABD ve İsrail’in içindeki bazı kesimlerin bu işin içinde olması büyük bir olasılık.

Hamas’ın eylemlerine imza atan aklın şunu söylediğini düşünüyorum: İsrail, biz seni toprak sahibi yaptık, güç verdik, destek olduk. Devlet oldun. Sana imkanlarımızı açtık. Sen de bunun karşılığında Müslüman coğrafyasını terörize ettin. Güç sahibi oldun. Ancak bu gücün kaynağı olarak kendini gördün. İşte Hamas geldi, devlet olma gerçeğini ortadan kaldırdı. Biz olmadan hiçsin. Aklını başına topla…

İsrail, Netanyahu ile İngiltere’ye ve Çin’e yakın durmaya özen gösteriyordu. İsrail ile Çin arasında derin bağlar kuruluyordu. ABD bunun garantisini defalarca istese de Tel Aviv sonuç alacak adımlar atmadı. Hatta ABD’ye giden Mossad üst düzey yetkilileri “Çin bizim düşmanımız değil.” diye açıklamalar yapıyorlardı. Bu duruşun arkasında İngiltere’den aldıkları güç bulunmaktaydı. Bu bağ güçlenerek devam ettiği için ABD’nin karşı hamle yapması kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Hamas geldi, ABD sayesinde Ortadoğu’da güç olarak dolaşan İsrail’i vurdu.

ABD’nin belirlediği rotadan çıkma emareleri gösteren İsrail’deki aylarca süren sokak eylemlerine de bu açıdan bakmak gerekiyor.

Bardağı taşıran belki de son damla Hayfa Limanı oldu. Hayfa Limanı’nda stratejik öneme sahip bir rıhtımın inşasının, İsrail’e kayıtlı olan Çinli bir şirkete ait bir firma aracılığıyla Çin tarafından üstlenilmesi ABD açısından kabul edilecek bir şey değildi.

ABD’nin bölgede Suudi Arabistan ile yakınlaşmasını da bu bağlamda okumak gerekir. Tabii bu ülkeye Türkiye’nin de yakınlaşmasını da.

Türkiye’de de geçmişte böyle bir olay yaşanmamış mıydı? Bizde Kobani olayları neydi? Çin ile Hava Savunma Sistemleri konusunda anlaşma noktasına gelinmişti ki, Güneydoğu karışmış PKK sahaya inmişti. Şehirlerde sokak hareketleri baş göstermiş, 50’den fazla insanımız hayatını kaybetmişti. ABD, Kobani üzerinden Türkiye’ye “Çin ile olamazsınız.” dememiş miydi?

Yazılı ve görsel basında “ABD, İsrail’e destek için uçak gemileri yolluyor” haberleri yapılıyor. Oysa ABD’nin yolladığı uçak gemileri Hamas için değil, İsrail’e gözdağı için geliyorlar. ABD’nin asıl rakibi AB-İngiltere ve arkadaki Çin’dir. Ukrayna işgali sonrası AB büyük ölçüde ABD için sorun olmaktan çıktı. Geriye İngiltere’nin bir kanadı ve Çin kaldı.

ABD’nin bölgeye yolladığı USS Gerald R. Ford uçak gemisi ile ona eşlik eden kruvazör ve USS Dwight D. Eisenhover uçak gemisi Hamas için orada değiller. İsrail (Netanyahu) – İngiltere (bir kanadı) ve Çin için oradalar.

Ülkemiz ve insanlık için aydınlık yarınlar dilerim.

Bunları da sevebilirsiniz