Atatürk’ün Dış Politikası

Türkiye’nin dış politikada yaşadığı savrulma, yön kaybı, keskin dönüşler malum. ABD ve AB’nin, Türkiye’ye yönelik baskıları bitmiyor. İktidarın, Kıbrıs konusunda bir dönemler dilinden düşmeyen, “herkesten bir adım önde olmak” siyaseti çöktü. KKTC kurucu cumhurbaşkanı, milli kahraman Rauf Denktaş’ı devre dışı bırakan, kamuoyu önünde eleştiren, Annan Planı’nı destekleyen iktidar, o günleri hiç anmıyor. AB konusunda dillerde pelesenk olan “reaktif değil, proaktif dış politika izliyoruz” stratejisi çoktan göçtü.

Ortadoğu konusunda bir zamanlar pek övünülen “Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlığı” tarihe karıştı uzun zaman önce. Türkiye’nin büyük heveslerle eş başkanlık yaptığı Medeniyetler İttifakı geçmişte kaldı. ABD’nin Türkiye’nin “stratejik ortağı” olduğu yalanına kimse inanmıyor. İktidar, büyük bir iddiayla başlattığı “Ermeni açılımını” hatırlamak bile istemiyor. Türkiye’nin “Ortadoğu’nun öncüsü, İslam dünyasının sözcüsü, Arap aleminin lideri” olduğunu söyleyen kalmadı. “Stratejik derinlik” dibe vurdu. Ardından elde “değerli yalnızlık” kaldı. Ondan da vazgeçildi. Son dönemde yalnızlıktan kurtulma, ilişkileri normalleştirme adımları atılıyor.

Kısacası, dış politikada bilanço ağır. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Ege’de durum ortada. Cumhuriyetin kurucu felsefesinden uzaklaşmak, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politikasını beğenmemek, Dışişleri Bakanlığı’nın nitelikli kadrolarını dışlayıp, “monşer” diye aşağılayıp, bakanlık dışından, parti içinden büyükelçiler atamak, Türkiye’nin itibarını aşağı çekti fazlasıyla, halen de çekiyor.

Nelere rağmen dış politika yapılmaz?

Israrla vurgulamakta yarar var. Şu dört unsura rağmen, dış politika yapılmaz: Birincisi, coğrafya. İkincisi, devlet kapasitesi. Üçüncüsü, ticari ilişkiler. Dördüncüsü, enerji bağımlılığı. Dış politikada akılcılık, gerçekçilik, faydacılık esastır. Sorunları kişiselleştirmeyi, ilişkilere duygusal bakmayı kaldırmaz bu alan. Ezeli dostluklar, ebedi düşmanlıklar yoktur. Çıkarlar belirleyicidir. İhtiyaçlar değişince, ittifaklar da değişir. Her ittifak karşısında yeni bir ittifak doğurur.

Türkiye’nin, Milli Mücadele’den itibaren Atatürk döneminde izlediği dış politika, Atatürk’ün Dış Politikası olarak tarihe geçmiştir. Bölge merkezlidir. Gerçekçidir. Sadece yaşadığımız bölgede, Türk dünyasında, İslam âleminde, mazlum milletler nezdinde değil, Batıda da Türkiye’nin itibarını artırmıştır. Sömürgeciliğe, emperyalizme karşıdır. Tutarlıdır. İçişlerine saygıyı önceler. Mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesinden ödün vermez. Barışçıdır. Hırslı, hınçlı, hırçın değildir. Yayılmacı, ırkçı emelleri yoktur. İstikrarı önemser. Hayalci değildir. Atatürk’ün genç hariciyecilere, genç Mülkiyelilere verdiği şu üç öğüt, derslerle doludur: Birincisi, emperyalist devletlerle aranıza mesafe koyun. Onlarla fazla yakınlaşmayan. İkincisi, Moskova ile ilişkileri mutlaka önemseyin. Üçüncüsü, Arap ülkeleri arasındaki sorunlara, Arap devletlerinin içişlerine karışmayın.

Bölge merkezlilik ve antiemperyalizm

Yukarıda sıralanan temel yaklaşımlar, kökünü ve gücünü Milli Mücadele’den almıştır. Tarihten gerekli dersleri çıkarmıştır. Atatürk başta olmak üzere Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarının bilgileriyle, engin deneyimleriyle olgunlaştırılmıştır.

Belirtelim; Atatürk, batıcı değildir. Tam bağımsızlıkçıdır. Ulusal egemenlikten, aydınlanmadan, çağdaşlaşmadan yanadır. Batı emperyalizmine karşı Kurtuluş Savaşı’na öncülük etmiş bir devrimcidir. Bu yönüyle ve kurduğu Cumhuriyet’le, mazlum milletlere, ezilen halklara, üçüncü dünyaya örnek olmuştur. Hiç “batılılaşma” dememiş, hep “muasır medeniyet” diyerek, rotamızı çizmiş, yönümüzü göstermiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’e açıktan veya gizliden karşı olanların da sıkışınca Atatürk’ü anımsayanların da iyi bilmesi gerekir: Atatürk’e yan bakmak, Milli Mücadele’yi yok saymak, Cumhuriyet için “parantez, reklam arası, travma yarattı, enkaz bıraktı” demek, kimseyi daha Müslüman, daha milliyetçi, daha solcu yapmaz. Emperyalizmin uzantısı, uydusu, işbirlikçisi yapar.

Tam bağımsızlıktan, ulusal egemenlikten yana olmadan; emperyalizmle mücadele etmeden; halkçı, kamucu, toplumcu politikaları savunmadan Kemalist olunmaz.

Bunları da sevebilirsiniz