“Rodos’tan İzmir’e – 68’li Göçmen Bir Bilimcinin Anıları ve Düşün Dünyası” Kitabı Üzerine

Geçtiğimiz ay,7 Nisan 2023 tarihinde Yakın Kitabevi’nde düzenlenen bir imza günü ile Dağarcık Türkiye yazarımız Mustafa Kaymakçı’nın RODOS’TAN “İZMİR’E-68’li Göçmen Bir Bilimcinin Anıları ve Düşün Dünyası” kitabı okurlarıyla buluştu.

Bilindiği üzere anılar, edebiyatta kişisel yaşantının bütününü ya da belli bölümlerini kapsayan, bu dönemlerdeki gözlemleri dile getirmek amacıyla yazılmış metinler olarak sayılır. Kimi durumlarda öz yaşam (otobiyografi) ile karıştırılabilen anı, ondan dışsal olaylara verdiği önem ile ayrılır.

Anıların dünyamızın, en azından yakın çevremizin değiştirilmesinde önemli payları olduğu kabul edilir.Bunlar arasında entelektüel imge oluşturmuş kişilerin anılarından yararlanmak olasıdır ve de bugünkü değerleri ve eylemleri nasıl biçimlendirdiğini anlayabilir, hatta değiştirebiliriz.

Bu bağlamda Mustafa Kaymakçı Hoca’nın anıları ve düşün dünyasına dair çözümlemelerini dikkate almak gerekiyor.

Anılarının ve çözümlemelerinin kaynağı irdelendiğinde de şunları söylemek olası. Bunlar arasında; Türk Kimliğini korumak için Türkiye’ye göç etmiş bir ailenin çocuğu olması yanında, bilincinin oluşturulmasında 68 kuşağında yer alması ve bilimi; doğa bilimcileri ve sosyal bilimcilerle bir bütünsellik açısından değerlendirmesi öncelikli konular arasında yer almaktadır. Bu konuların yansıra bir süre akademik çalışmalar için gitmiş olduğu Avrupa ülkelerinin çoğunda Emperyal Batı’nın Doğu’ya bakışında, emek ağırlıklı beyaz ve mavi yakalıların bile oryantalist yaklaşımının ayırdına varmasını da eklemek gerekiyor.

Mustafa Kaymakçı Hoca’nın köken aldığı yaşamı ve bilincinin sonunda, iki seçeneği vardı.

Birincisi; bir akademisyen olarak var olan sistemin nimetlerinden yararlanmak, üniversitelerin yöneticilik makamlarında yer almak, tarım şirketlerinde danışmanlık yapmak ve de sistemin partilerinde başat rol oynamak.

İkincisi ise, bütün bunlara karşı çıkmak, bir bilimci olarak emekçi sosyal katmanlarının yanında tavır almak, Türkiye tarım üreticilerinin büyük bir çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli köylü işletmelerinin kooperatifçilik temelinde eylemle birlikte olmak.

Mustafa Kaymakçı Hoca, ikincisinden yana tavır aldığı görülüyor. Üniversite öğrenciliğinde sol toplumsal örgütlerde görev almış, Amerikan Emperyalizminin Akdeniz’deki simgesi 6. Filo Mitinglerinde militan ve yönetici olmuş. Akademisyenliğinde öncelikle iyi bir bilimci olmak için çaba göstermiş, sayısız bilim ve hizmet ödülü almış. Bu yetmemiş, kırsal kesime bilimsel çalışmalarını ve yeni buluşlarını aktarmaya çalışmış ve de Onların ekonomik örgütlenmesi için eylemde bulunmuş.

Bu düşünce yapısındaki eylemleri, elbette fincancı katırlarını ürkütecekti. Özellikle 12 Eylül Askeri Darbesi’yle bütün yurtseverlerin üstüne gelen silindir, O’nun da üstünden geçecekti. Üniversitesinden uzaklaştırılarak işsiz bırakıldı.

Ailesinin geçimini sağlamak için, Onları İzmir’de bırakıp yıllarca Anadolu yollarında mal pazarladı. Pazarlama şirketinde çalışırken sorumlu bölgeleri olan; Orta Anadolu, Doğu Karadeniz, Akdeniz ve Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde ayak basmadığı yer kalmadı.

Ancak yılmadı, bilimsellik ve yurtseverliğini kanıtlamak doğrultusunda mahkemelere başvurdu. Yargıçlar da jürinin olumluluk raporlarını dikkate almanın yanında kamu görevliliğinin sürekliliği temeline dayanarak Mustafa Kaymakçı Hoca’nın görevine dönmesi için karar ürettiler. Bununla birlikte, üniversite yöneticileri ilk kararı uygulamadılar.

Direndi, ikinci defa mahkemeye gitti. Mahkeme, uzaklaştırma kararını yeniden bozdu. İkinci mahkeme kararlarını da uygulamak istemeyen yöneticiler için suç duyurusunda bulunda, yurtseverlerin denetiminde olan gazeteler de konuyu gündeme getirdiler. Sonuçta bunların etkisiyle yöneticiler, kalıcı olarak üniversitedeki görevine iade etmek zorunda kaldılar.

Mustafa Kaymakçı Hoca, yeniden üniversitesine dönünce bilimsel çalışmalarını daha hızlı bir şekilde sürdürdü, ancak bunların yanında entelektüel (O kendisini okumuş olarak nitelendiriyor) kimliğini daha yüksek düzeyde ortaya çıkarmaya çalıştı.

Burada sırası gelmişken Türklük Bilincine verdiği değeri de anlatmak gerekiyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlaşma temelinde Kültür Milliyetçiliği’ni savunuyor ve de her kültürel kimliğin korunmasından yana tavır alıyor.

Kitabının bir özelliğini de aktarmak dileğindeyim.

Kitabında, öz yaşam kesiti kadar, kimi zaman yaşadığı olaylardan kazandığı dersleri ve düşün dünyasını anlatmış ve de etkilendiği yazar ve bilimcilere de açık olmuş. Bu durumuyla, kişiyi düşüncelere yönlendiren yaklaşımların neler olması gerektiğini de yansıtmaya çalışmış.

Mustafa Kaymakçı Hoca, kitabındaki anıları da tok sözlülükle kaleme almış. Açık yüreklilikle kendince üniversitesinde ve görev aldığı yerlerde düzenin yandaşlarını da sergilemiş.

Mustafa Kaymakçı Hoca’nın “RODOS’TAN İZMİR’E-68’li Göçmen Bir Bilimcinin Anıları ve Düşün Dünyası” kitabını, Türkiye üniversitelerinde görev yapan bir akademisyenin ne olması konusunda yol gösterici olacağına inanıyorum.

Mustafa Kaymakçı Hoca’ya da üretkenliğinin devamını diliyorum.

Bunları da sevebilirsiniz