Dil Çıkaran Yapay Zeka

Yapay zekadan bahsedip duruyoruz. Tabii, genelde yapay zekanın nasıl işlediği, ne olduğu falan değil de ne yapacağı meselesi tartışılıyor. Yapay zekanın her şeyi değiştireceğini, artık ne basit bir ödev yapmanın ne de toplumun karmakarışık yapısının aynı kalabileceğini söyleyenler bir uçta, aynı tas aynı hamam deyip de telaş etmemeyi salık verenler öteki uçta. Çoğu zaman olduğu gibi gerçeklik iki ucun arasında bir yerde olacak, hangi tarafa daha yakın olacak, onu kestirmek mi? İşte etraflı, kapsamlı ve vizyonlu bir sosyal bilimin ve felsefenin de asıl görevi bu olsa gerek. 40-50, hadi bilemediniz 10-20 sene sonrasını görmeden, hiç olmazsa görmeye çalışmadan yapılacak bir sosyal bilim hem akla hem de topluma zarar. Yaşasın spekülasyon. Başlayalım.

Nedir bu yapay zekanın en çok konuşulduğu alan? İşgücü piyasası, emek piyasası, ekmek teknesi ve sair, meşrebinize göre bir kavram seçiverin işte, aynı şey. Sorunun özü şu: yapay zeka birinin ekmeğine göz dikebilir mi? Birinin elinden gelen işi yapay zeka da yapar mı? İşte yukarıda bahsettiğim iki uç burada iyice belirginleşiyor: geleceğin milyonlarca işsizini önden duyuran felaket tellalları ile beşeri iş gücüne güveni sarsılmaz olanlar.

İlk grupta yer alan ve “yapay zeka işimizi alacak” diyen tüm insanların ortak bir özelliğini bulmak mümkün değil gibi. Bunların bazıları açıkça teknoloji düşmanı tabii, Ludist bir bakış açısına da sahipler. Süpermarketlerde “kendin öde” kasalarını görünce bile bileklerine kolonya sürenler bunlar, sokakta taksici görünce “vah vah, yirmi seneye işi yok” diyenler falan. Biraz abartıyorlar ama elimizde tamamen haksız çıkacaklarını gösteren hiçbir şey yok.

Daha iyi niyetli “alarmistler” var. Gerçekten alarm çalıyor bunlar: işgücü piyasası belli, işçi sayısı belli, iş sayısı belli. Buna göre bir planlama yapılmasını istiyorlar. İyi bir uyarının alameti farikası da bu değil mi zaten? Hem kötü bir durumdan bahsedecek hem de buna birtakım çözüm önerileri de üretecek. Çözüm üretemese bile sorunun kökenine işaret edecek. Bu insanların iddiası da yapay zekanın hünerlerinin işgücü piyasalarını derinden etkileyeceği yönünde. Nasıl otomasyon veya ileri düzey sanayileşme işçileri ortadan kaldırmadı fakat iş dünyasını ve üretime dair bildiğimiz hemen hemen her şeyi kökünden değiştirdiyse, yapay zekanın etkisi de böyle olacak diyenler var. Kesinlikle haklılar. Bu düzeyde bir teknolojik atılımın toplumun yapısını kökten değiştirmemesi mümkün değil, belki de asıl marifet nasıl değiştireceğini saptayabilmekte.

Peki yapay zeka denince ilk kurbanlar olarak hangi meslekler düşünülüyor? Popüler yanıtlardan bazıları şoförlük, garsonluk veya kol gücü gerektiren başka işler. Ne var ki bu işlerin “bir sıra” makinelere teslim edileceği zaten bilim kurgunun öteden beri flörtleştiği bir fikirdi, şimdi sadece gerçeğe daha yakın. Bir de dil modelleri var, akıllara ziyan diyorlar.

Dil modeli dediğimiz bu son zamanlarda moda olan, sizinle sohbet eden yapay zekalar. “Chat GPT” bunlardan birisi mesela. Soru soruyorsunuz, yanıt veriyor. Epey etkileyici bir şey. Başka pek çok model de var. Resim çizeni de var, dilekçe yazanı da; canınız ne isterse. Bununla birlikte gündeme gelen önemli bir başka mesele ise sosyal bilimler oldu.

Bu dil modellerine bazı sosyal bilim derslerinin sınavlarını verdiler, bazı modeller sınavları geçiverdi, hem de iyi notlarla. Sonra dediler ki daha zor soralım, onu da başardı. Sonra bir de makale yazdırmayı denediler, eh o da hiç fena değil. Tezler yazdırdılar, çok zor bazı sorunlara çözüm istediler. Gerçekten etkileyici, biliyor! Hâl böyle olunca, herkesin kafasında aynı soru: yav acaba kasiyerlik, muhasebecilik veya çevirmenlik gibi popüler adaylardan önce sosyal bilimlerin mi başı yanacak?

Gerçekten de bu dil modelleri epey bir “sosyal bilim” yapıyor ya da yapar gibi görünüyor. Örneğin bir siyaset bilimi veya sosyoloji öğrencisinin yazması gereken bazı şeyleri gayet güzel yazıyor. İntihal için falan kontrol eden olmasa bir de yapay zekaya diploma verebilsek, belki de dört senelik bölümü bitirir, emin değilim. Bazı insanlar bu durumu yapay zekanın başarısı, bazıları da sosyal bilimlerin sonu olarak yorumluyor. Bence ikisi de değil: bu durum olsa olsa sosyal bilimlerin biraz sıkışmış bir durumda olduğunu gösterdi sadece. Biraz açayım.

Pek çok sosyal bilim öğrencisi için sosyal bilimler biraz literatür taramak biraz da aşırı uzmanlaşma sonucu ortaya çıkan alanların verilerini analiz etmek hâline gelmiş gibi görünüyor. Bu monotonluk aslında sosyal bilimlerin muhafazakârlaşması ihtimalini de akıllara getiriyor. Yani aslında Chat GPT veya başka bir dil modeli “iyi sosyal bilim” yapmıyor, sık sık karşılaştığımız sıkıcı bir sosyal bilimi çok güzel taklit ediyor. Sonuçta bir dil modeli, baştan bir şey yaratmak gibi bir kaygısı da yok, biz neyi söylersek, istersek onu yapıyor.

Yani soruyu şöyle de sorabiliriz: dil modelleri sosyal bilimcilerin işini gücünü mü çalacak yoksa bir kısım sosyal bilimci zaten işini o kadar savsaklamaya başladı ki bir dil modelinin bazılarının yerini alabileceği mi ortaya çıktı? Yine, her zamanki gibi, yanıt bu ikisinin arasında bir şeyler olmalı. Kesin olansa, vazgeçmeden, direterek sosyal bilimlerin topluma ışık tutmaya devam etmesi gerektiği. Sadece literatür taramak isteyenler; biraz yeni, biraz radikal bir şeyler söylemekten korkanlar; bilimsel tutuculuğu arşa çıkaranlar; akademiyi “kesin, rahat iş” diye görmeye devam edenler; sizlere kötü bir haberim var: dil modelleri işinize çok güzel konacak. Şimdiden dilini çıkarmış, bizimle alay ediyor bile. Kimse literatür tarama makinelerine ve zaten elli senedir tekrar edileni bir daha söyleyecek olana maaş vermek istemiyor. Çok istersek Chat GPT’ye sorarız.

Gerçekten düşünmeye, üretmeye hevesli ve kendimize, topluma, insanlığa dair düşüncelerinde yeni boyutlara geçmek isteyenler, teknolojiyi iyi bir araç olarak kullanmaya devam edecekler olanlar ise daha bir süre güvende gibi. Tembeller ve hazıra konanlar içinse başka bir iş kolu düşünmek, bence en sağlıklısı.

Bunları da sevebilirsiniz