Seçim Stratejisinin Yönelimsel Temelleri

Türkiye’de 14 Mayıs’ta planlanan tarihte gerçekleşecek olan önümüzdeki genel seçimler cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimi ile birlikte yeni bir dönemi başlatacaktır. Cumhuriyetin 100. yılında, böylesi bir dönüm noktasında, hiç kuşkusuz mevcut siyasi durum oldukça değişkenlik göstermektedir. Bu durum özellikle önümüzdeki süreçte seçime haftalar kala sonuçların nihai olarak belirlenecek ölçüde gündemdeki gelişmelere bağlı olarak gerçekleşecektir. İktidar ve muhalefet arasındaki süregelen tansiyonun daha da yükseleceği bilinmekte, dahası mevcut karşıtlıklar ve tartışmalar bağlamında yeni bir düzenin kurgulanması zorunluluğu neticelenmektedir. Bu kurgunun temel ilkeleri ve ölçütleri aslında somut gerçeklikle doğrudan bağlantı görünmektedir. Mantıksal olumsallığın dışında belki de en açık ve önemli temel gündem bu seçimi kazanacak olan tarafların siyasetini biçimlendirme derecesinde etkileyecek, dahası hem siyasi hem de ekonomik değişkenliği ve belirsizliği cumhuriyetin ikinci yüzyılında yeni bir sayfa açarak giderecek olmasıdır.

Değişik ideolojik görüşleri ışığında özellikle son yıllarda gerçekleşen neoliberal politikaların çok kutuplu küresel siyasetteki temel yansımalarından biri gerek iktidar gerek muhalefet kanadında yer alan tarafların öncesinde uzlaşmadığı, buna karşın ideolojik görüşlerin zıtlıklarına rağmen oy yüzdesini arttırmak için sıkı ve güçlü bir ittifak kurma çabası içinde olması olgusudur. Bu bağlamda, belki de seçimi küçük de olsa etkileyebilecek yüzdelere sahip siyasi partiler arasında her ne kadar bazı görüş ayrılıkları ve çekişmeler olsa da mevcut siyasi ve ekonomik durumun belirsizliği her şeye karşın bu partilerin birlikte hareket etmelerini zorlaştırabilir. Bunun belki de en temel nedeni seçmen eğilimi ve bu eğilimin diğer siyasi oluşumlarla bir arada tutum takınmayla gerçekleşmesini istemediği memnuniyetsizliktir. Özellikle iktidar kanadında bu denli çeşitlilik görece en yüksek oyu alması öngörülen tekil siyasi partinin oy yüzdesinde hatırı sayılır bir düşüş yaratacağı, anketlerin ortalama kestirimlerinden görülebilmektedir. Diğer taraftan muhalefet ittifakı bu çeşitliliği bir arada tutacak güncel bir alt yapıyı, büyük badireler atlatmış olsa da, sürebiliyor görünmektedir ki anketlere göre ana muhalefet partisinin oy yüzdesindeki yükseliş de bunu destekler nitelikte. Özetle, ittifak siyasetinin hem iktidar hem muhalefet kanadından önümüzdeki seçimin kazanan tarafını belirleyebilmesi için seçmen memnuniyetini kazanması gerekmektedir. Seçmenlerin sorunlarına ve beklentilerine yanıt veren politikalar üretmek, ittifakın seçmen desteğini artırmada önemli bir rol oynayacaktır. Bu durum aslında bir bakıma seçmenin güvenini kazanmakla da ilintilidir. Seçmenin güvenini kazanmak için şeffaf bir politika izlenmeli ve toplumun sorunlarına çözüm üreten adımlar atmalıdır. Siyasi partiler arasında güven sorunu yaşandığı için, en azından seçmen kitleleri önünde dürüst ve şeffaf bir politika izleyerek seçmenlerin güvenini kazanabilir.

Bu noktada seçmen kitlelerini etkilemek için ilinti birkaç konuya değinmekte yarar var. İlki, parti politikaların detaylandırılmasıdır. Diğer bir deyişleri seçmenlerin taleplerine ve ihtiyaçlarına cevap verecek detaylı politikalar üretmelidir, çünkü seçmenler, siyasi partilerin somut çözümler üretmesini ve vaatlerinin gerçekçi olmasını beklerler. Bu aynı zamanda geniş kitlelere ulaşmada belirleyici bir adımdır. Gelecek seçimde iktidara sahip olacak taraf ancak Türkiye genelindeki geniş kitlelere ulaşarak seçimleri kazanabilir. Bu nedenle, Türkiye’nin farklı bölgelerindeki seçmenlerin beklentilerini karşılayacak politikalar üretmek ve bu politikaları etkili bir şekilde iletmek gerekmektedir. Bu konuda hem güçlü bir iletişim stratejisi hem de bu çeşitliliği birleştirebilecek güçlü bir liderlik anlayışı gerekmektedir. Seçimlerin kazanılabilmesi için etkili bir iletişim stratejisi oluşturması gerekmektedir, çünkü siyasi partiler seçmenlere politikalarını doğru bir şekilde anlatmak ve toplumun farklı kesimleri arasında birlik ve beraberlik mesajı vermek öneminin yanında bir zorunluluktur. Türkiye’nin kültürel çeşitliliği, ülkenin zenginliklerinden biridir. Ülkemizin çok kültürlü bir toplum yapısına sahip olmasından ötürü farklı kültür ve inançlara saygılı bir politika izlemeli ve farklı kesimleri temsil eden adaylar göstererek toplumun çeşitliliği benimseyen kesimlerine hitap etmelidir. Bu sağlarken, bu politikaların seçmen gözünde güvenirliğini sağlamlaştırmak için güçlü bir liderlik sergilenmesi gerekmektedir. İttifakın liderleri, seçmenlerin güvenini kazanacak ve onlara umut verecek güvenirlikte bir liderlik sergilemelidir. Ayrıca, Türkiye’de özellikle depremle birlikte müdahale ve yetki muğlaklığı oldukça ciddi bir şekilde gündeme gelen yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de seçim sonrası yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, geçmişten gelen kronik ve bağlayıcı sorunların daha etkili bir şekilde çözülebilmesini sağlayacaktır. Bu nedenden ötürü, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel sorunların çözümü için politikalar üretilmelidir.

Mevcut toplumsal beklentilerde ise en başta adalet ve eşitlik gelmektedir. Herhangi bir demokratik toplumda adalet ve eşitlik, halkın öncelikli beklentilerinden biridir. Toplumun geniş kesimleri, seçimlerin adil ve şeffaf bir şekilde yapılmasını, insan haklarına saygı gösterilmesini, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü gibi temel demokratik hakların korunmasını istemektedir. Bundan dolayı adaletli ve eşitlikçi politikalar üretmesi ve toplumsal farklılıkları göz ardı etmeden tüm vatandaşların haklarına saygı göstermesi gerekmektedir. Bunu gerçekleştirebilecek olan cumhuriyetin değerleri bağlamında demokratik hakları savunarak, özgürlüklerin korunmasını sağlayacak ve vatandaşların haklarını güvence altına alacak politikalar üretmelidir.

Özellikle mevcut ekonomik durumdan ötürü ekonomik refah, halkın büyük bir bölümünün en önemli beklentisidir. Ekonomik refahı artırmak için yatırım programları yaparak, işsizlik sorununu çözmek için politikalar üretilmeli, kamu ve özel işletmelerin gelişmesine destek vermelidir. İşsizlik, yoksulluk ve enflasyon gibi ekonomik sorunlarla mücadele edilmesi, toplumun beklentilerini karşılamada önemli bir faktördür. Ekonomik istikrarı sağlayacak politikalar üretirken somut gerçeklere dayanarak işsizlik, yoksulluk ve enflasyon gibi sorunların üstesinden gelmeyi hedeflenmelidir.

Bunun devamında eğitim ve sağlık gibi sosyal hizmetlerin iyileştirilmesini belki kökü bir sistem değişikliği gerekmektedir. Eğitim sisteminin çağın gerekliliklerini uygun olarak yeniden düzenlenmesi, sağlık hizmetlerinin erişilebilir ve kaliteli olması; ve tüm bunları bütünleştirecek şekilde eğitim ve sağlık alanlarında yapılacak yatırımlarla toplumun refah seviyesini artırmayı hedeflenmelidir.

Türkiye’de halkın güvenliği, toplumsal beklentiler arasında önemli bir yere sahiptir. Gerek iç gerek dış tehditlere karşı hem caydırıcı hem müdahaleci olarak güvenlik konusunda vatandaşları rahatlatmak için etkili politikalar üretilmeli, terörle mücadeleyi sürdürmeli ve toplumun her kesimini korumak için gerekli önlemleri alınmalıdır. Uluslararası ilişkiler bağlamında barış ve uyumun sağlanması da bir gerekliliktir. Ülkemizin uluslararası alanda saygın bir konuma sahip olması, barışçıl ve işbirlikçi bir dış politika yürütmesi, toplumun geniş kesimlerinin beklentilerini karşılamada önemli bir faktördür.

Ayrıca toplumun çevre ve sürdürülebilirlik konularına duyarlılığı giderek artmaktadır. Özellikle küresel iklim değişikliği ve doğal afetlerin yarattığı zararın boyutunu eğer mümkünse azaltabilecek adımlar atılarak, çevre ve sürdürülebilirlik konularında politikalar üretilmeli, doğal kaynakların korunmasını ve çevrenin temiz tutulmasını sağlanmalıdır. Bunun Türkiye fiziki coğrafyasındaki önemli bir boyutu, çevre ve doğal kaynakların korunması konusudur. Ülkemiz için özellikle çevreyi ve doğal kaynakları koruyacak politikalar üretilmeli ve sürdürülebilir bir gelecek için adımlar bir an önce atılmalıdır.

Bunları da sevebilirsiniz