İnönü Muharebesi, Meclis Ordusunun İlk Zaferi

Ankara hükümeti için 1921 yılı savaşlar senesiydi.

Başı iç isyanlarla büyük dertte olan Meclis, otoritesini sağlayacak düzenli bir ordu kurmaya henüz girişmişti.

Milletvekilleri, hem halkı aydınlatmak için hem de askerlere moral vermek için didiniyordu.

Cepheye giden mebuslardan bir kaçı ateş hattındaki neferlerle birlikte omuz omuza kurşun atıyordu. İstiklal Harbi’nin içinde nice savaşa katılan subaylardan Rahmi (Apak) Bey, ateş hattında yaşanan ilginç bir diyalogu anılarında belirtir:

Mehmetçiklerden biri yeni gelenlere sorar: Hemşeri, nereden geldiniz ?

-Biz mebusuz.

-Ya demek mahpustan geldiniz. Hangisinden?

Gazi meclisin ordusunda savaşanlar, mebusların gelip de kendileriyle birlikte harbe katılacağı ihtimalini aklına sığdıramıyordu.

Kuvayı Milliye müfrezelerinde, silah atan kadınlar dışında pek çok yerde hapishanelerden gönüllü çıkan milislere de rastlanıyordu. Örneğin İznik dolaylarında savaşan Gökbayrak Taburu da bunlardan oluşturulmuş birliklerden biriydi.

Ancak milli müfrezeler dönemi geride kalmıştı. Artık düzenli ordu birlikleri cepheleri tutuyordu. Ve o birliklerin ateşle imtihanı çok yakında başlayacaktı.

İNÖNÜ MEVZİLERİ

Büyük devletlerin tasarladıkları barış anlaşmasını Türklere zorla kabul ettirmek için Yunan Ordusu, 1920 Haziran’ında ileri yürüyüşe başlamıştı.

Milli kuvvetler çaresiz kalıp dağılmış, işgal ordusunun önündeki tümenler geri çekilmiş, Yunan birlikleri Bursa-Uşak-Sarayköy hattına kadar yayılmıştı.

Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanı Anastasios Papulas, Türk ordusunun gerçek durumunu anlamak için bir keşif taarruzu yapılmasını istedi.

1921 yılı Ocak ayının başında yeni kurulan Türk Ordusu, halen Çerkez Etem kuvvetleri ile uğraşıyordu. İşte bu, Yunan ordusu için uygun bir zamanlamaydı.(Bu konu tartışmalıdır. Örneğin Sabahattin Selek, Etem meselesinin savaş ile doğrudan bir bağlantısı olmadığını öne sürer)

————————————————————————————————————

Batı Cephesi Komutanlığının muharebenin başlangıcında mevcudu 417 subay, 8.500 er, yaklaşık 6.000 tüfek, 18 hafif ve 47 ağır makineli tüfek, 28 top’tan ibaretti.

Yunan Ordusu’nun mevcudu, 427 subay, 15.816 er, 12.500 tüfek, 270 makineli tüfek,120 ağır makineli tüfek ve 72 top’dan oluşuyordu.

———————————————————————————————————————

6 Ocak 1921 sabahı Yunan ordusu 2 ana koldan harekete geçti. Zayıf bir kuvvetle Uşak’tan Banaz yönüne, asıl kuvvetlerle de Bursa’dan Eskişehir üzerine yürüdüler. Saldıranlar, savunmacıların 2 misli kuvvetteydi.

Muharebenin başlangıcına ait olan ve 24’üncü Tümen Komutanı Atıf Bey’in Batı Cephesi Komutanlığına ve Ankara’da Genelkurmay Başkanlığına yazdığı harp raporu şöyleydi:

6 Ocak 1921

Yunanlılar, Yenişehir ve İnegöl bölgesine dört koldan taarruza başlayarak doğuya doğru ilerlemekte.

Bu arada Türk Ordusu’nun neredeyse bütün tümenleri Gediz civarında Çerkez Etem kuvvetlerinin peşindeydi. Onların bir an evvel Eskişehir yolunu örtmek için İnönü’de hazırlanmış olan mevzilere yetişmesi gerekiyordu.

BİR UZUN YÜRÜYÜŞ

11. Tümen Efendi köprüsünden Kütahya’nın Alayunt İstasyonuna kadar 80 kilometrelik bir yürüyüş yaptıktan sonra 9 Ocağı 10 Ocağa bağlayan gece trene bindirildi. Alayunt’tan Eskişehir’e ve oradan İnönü istasyonuna nakledilen Mehmetçik dört saatlik bir uykudan sonra 10 kilometre ilerideki mevzilere girmişti..

4. ve 24. tümenler de onun sağında ve solunda cepheye yerleşti.

Çarpışmalar şiddetleniyordu.

Türk birlikleri İnönü civarını Bursa düştükten sonra tahkim etmişti. Bir at nalı şeklindeki cephe, tepelere yaslanmış haldeydi. Yani savaşı burada kabul etmek stratejik bir üstünlüktü. 9 Ocak’ta bu mevzilere yanaşan Yunan birlikleri kapana girmek üzereydi.

Bu arada gökyüzündeki 2 Türk uçağı, düşman hareketini gözlüyor, fırsat buldukça düşmanın ikmal hatlarına taarruz ediyordu. Onlardan birini Sivil Pilot Vecihi Bey kullanıyordu. Bozüyük yakınlarında alçak uçuş sırasında düşmana bombalar yağdıran Vecihi Bey, kavak ağaçlarının arkasından yaptığı makineli tüfek ateşiyle de büyük telefata yol açmıştı.

Batı Cephesi Kurmay Başkanı Muzaffer Bey, bu durumu şöyle rapor ediyordu:

9 Ocak günü iki bölük düşman süvarisinin Bozüyük istikametine doğru yürüyüşe geçtiği, tayyaremizin ilerleyen süvari ve piyadelere bomba ve makineli tüfek atışı yaptığı ve düşmanın yürüyüş kollarını dağıttığı görülmektedir”

10 Ocak sabahı sisli bir havada Yunan taarruzu başladı. Batı Cephesi komutanı İnönü istasyonundaki karargâhına henüz varıyordu. (Albay İsmet Bey Kütahya’dan cepheyi idare ediyordu. Zira bir yanda Etem diğer yanda 2 koldan ilerleyen Yunan kuvvetleri vardı. Her iki taraf da ihmal edilemezdi. )

Türk savunma hattının sağ tarafı zorda kalmış, gerilemişti. Öğle saatlerinde İsmet Bey geri çekilme emri verdi. Saat 4’te Yunan askerleri İnönü mevzilerine girmişti. Türk birlikleri 15 kilometre gerideki savunma hatlarına yerleşti.

Batı Cephesi Komutanının, Oklubalı’dan 10 Ocak 1921 günü saat 21.30’da, ertesi gün için yazdığı cephe emrinde, ordunun 11 Ocak günü Beşkardeş Dağı ve Zemzemiye’nin batısındaki sırtlar, Oklubalı’nın batısındaki sırtlar hattında savunma yapacağı bildiriliyordu. (Bu zayıf ordunun ve özellikle eldeki birkaç top ile makineli tüfeklerin düşmana kaptırılmaması gerekiyordu. Aynı zamanda Ankara yolunun da düşmana karşı kapatılması şarttı.)

Buhranlı geçen gecenin ardından, 11 Ocak sabahı cephede hiçbir hareket görülmeyince, Türk süvarileri keşfe çıktı. Düşman geri çekiliyordu. Türk Ordusu düşmana geçit vermemişti.

İnönü mevzilerimize kadar uzanan düşman taarruzu, 9 ve 10 Ocak 1921’de Savcıbey-Akpınar-Karaağaç genel hattında meydana gelen çok şiddetli ve devamlı meydan muharebesinden sonra birliklerimizin kahramanca karşı koymaları ve müdafaaları karşısında durmuş ve 10/11 Ocak 1921 gecesi düşman taarruzdan vazgeçerek hızla geri çekilmeye başlamıştır”

2 gün sonra yazılan Yunan resmi bildirisinde ise , “ Kıtalarımız aldıkları emre uyarak, düşmanı yalnız İnönü’ne kadar takip ettiler. Sonra, düşman tarafından takip edilmeksizin kolordu bölgesine döndüler” deniyordu.

General Papulas da “ bu keşif sonucunda Kemal Ordusunun gayri muntazam olmayıp, aksine muntazam olduğu ve top ve makineli tüfeklere sahip olduğu anlaşıldı” ifadesini kullanıyordu. Yunan birliklerinden bu savaşta 8 subay ve 49 er ölmüş, 9 subay ve 145 er de kaybolmuştu.

Türk ordusunda 4 subay, 117 er şehit düşmüş; 12 subay ve 85 er yaralanmış, 5 subay ve 29 er esir olmuştu.

ONBAŞI NEZAHAT

Geri çekilen Yunan Kuvvetleri “Kızlı Alay’ı” konuşuyordu. Cephedeki 70. Alay’ın tabur komutanlarından Binbaşı Halit Bey’in kızı Nezahat, asker elbisesi içinde, elinde bir kısa namlulu tüfek (Karabina) ile cephede silah sıkıyordu. Padişahın Kuvayı İnzibatiye birliklerine karşı ilk mermisini atan Nezahat, Gediz taarruzu sırasında da bozulan askerlerin karşısına dikilmiş, “ ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?” diyerek, askerlerin cepheye dönmesini sağlamıştı. Mustafa Kemal Paşa ile de cephede karşılaşmış olan bu kız çocuğuna o kahramanlığı nedeniyle onbaşı rütbesi verilmişti.

ZAFERİN YANSIMALARI

İnönü başarısı, Ankara’da büyük sevinç ile karşılanmıştı.

İnönü Meydan Muharebesi kazanılmıştır

Memleketin pek çok yerinde fener alayları ile zafer kutlandı. Bazı yazarlar da duygulu yazılar kaleme aldı. Örneğin Müfide Ferid Hanım, “ Sevgili Mehmetçiklere” diye başladığı yazısında, “ 10 senedir, nereye gidiyorsun ? diyene, “ölüme” dedin. Fakat güldün, “memleketime kimse girmeyecek” diye ilave ettin. Harp sahnesinde daima galip geldin. Fakat daima hakkın çalındı. Ve sen yine daima vazifene döndün. Türk askeri, Anadolu arslanı, Allah senden razı olsun !

Düzenli ordunun Batı cephesindeki ilk zaferiydi. Bu başarı gösteriyordu ki, Yeni ordu Kuvayı Milliye olmadan da vatanı savunabilirdi.

Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa, “ Büyük Millet Meclisi’nin genç ordusu, daha henüz ikmal olunmamış ordusu, ilk rüştünü bu suretle ispat etmiştir” diye görüşünü açıklıyordu.

Milletvekilleri, maaşlarından 25’er lira kesilerek cephedeki askerlere tütün gönderilmesine karar verirken, mecliste ateşli konuşmalar yapılıyordu.

Kürsüde, Namık Kemal’in şiirleri okunuyordu. Reis Paşa, yani Mustafa Kemal söz aldı.

Milletimiz bugün bütün mazisinde olduğundan daha çok ve ecdadından daha çok ümitlidir. Bunu ifade için arz ediyorum…

Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini

Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini.

İşte ben bu kürsüden, bu yüksek meclisin başkanı sıfatı ile yüksek heyetinizi teşkil eden bütün üyelerin her biri adına ve bütün millet adına diyorum ki :

Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini…”

O gün coşkun duygular içindeki meclis, savaşa katılan milletvekillerinin isimlerinin zabıtlara geçirilmesin istedi. Neşet, Yusuf Ziya, Memduh, Ziya Hurşit, Rıza, Sabit, Fuat, Abidin, Emin ve Hamdi Namık beylerin isimleri kaydedildi.

Batı Cephesi komutanı Albay İsmet Bey’in de terfi edilmesi istendi. Artık o İsmet Paşa olmuştu.

İşgal güçlerinin dikkatini çeken bu zafer sonucunda 21 Şubat 1921 tarihinde Londra’da toplanan konferansa Osmanlı Devleti temsilcisinin yanında Ankara Hükümetinden de delegeler davet ediliyordu.

İstanbul’un temsilcisi, toplantı sırasında tarihi bir gerçeği ifade etti:

Söz, Ankara hükümetinindir”

O toplantılardan somut bir gelişme çıkmadı. Ancak Milliciler artık seslerini uluslararası zeminde duyurmayı başarmıştı.

Sovyet Rusya ile imzalanan Moskova Anlaşması da İnönü zaferinin bir getirisiydi.

Başta Yüzbaşı Şevket olmak üzere, İntikam Tepe’de, Kovalca’da, Akpınar’da, Şehitler Tepesi’nde toprağa düşenler ise Batı Cephesi’nin bu ilk zaferinin bedelini canıyla ödeyenlerdi.

Ruhları şâd olsun…

Bunları da sevebilirsiniz