Turing Makineleri ve İşlevselcilik

 

Bu yazıda, zihin felsefesinde son derece etkili bir görüş olan işlevselcilikten, özellikle işlevselciliğin bir türü olan makine işlevselciliğinden [ing. machine functionalism] bahsedeceğim. Bu görüşü anlamak için gerekli olan tarihsel arka plandan bahsederek başlayacağım.

Zihin felsefesindeki en temel soru zihnin ne olduğu sorusudur. 20. yüzyılda J. J. C Smart ve U. T. Place gibi filozoflar, doğa bilimlerinin ve özellikle sinirbilimin etkileyici başarısını göz önünde bulundurarak zihinsel durumların beyin durumlarıyla özdeş olduklarını söylemişlerdir. Zihin/Beyin Özdeşlik Teorisi olarak adlandırılan bu görüşe göre zihinsel durumlar (acılar, arzular, inançlar, vb.) belirli beyin durumlarıyla özdeştirler. Örneğin, fazlaca basitleştirilmiş olmasına rağmen sıkça kullanılan bir özdeşlik acılar ile C-lifi ateşlenmeleri arasındadır. Acı çekmek, beyninde C-liflerinin ateşlenmesinden ibarettir. Özdeşlik teorisini savunanlara göre, sinirbilim zaman içerisinde bu gibi özdeşlikleri keşfedecek ve bize zihinsel durumların neler olduklarını tek tek açıklayacaktır.

Ancak, Hilary Putnam 1967’de yayınladığı “Psychological Predicates” [Psikolojik Yüklemler] adlı makalesiyle bu görüşü derinden sarsar. Bu makaledeki temel argüman oldukça basittir: Bizden radikal biçimde farklı nörofizyolojiye sahip canlıların bizimle aynı zihinsel durumlara sahip olmaları son derece mümkün görünmektedir. Örneğin bir ahtapot, hatta bir Marslı, acı çekebilir. Ancak onların beyinlerinde “C-lifi” diye bir şey dahi yoktur. Dolayısıyla, acı çekmek C-liflerinin ateşlenmesiyle özdeştir diyemeyiz, aynı zihinsel durum farklı fiziksel altyapılar tarafından “gerçekleştirilebilir”dir [ing. realization]. Bu argüman “çoklu gerçekleştirilebilirlik” [ing. multiple realizability] argümanı olarak adlandırılabilir.

Bu argüman zihin/beden özdeşliği teorisine çok kuvvetli bir darbe vurmanın yanı sıra yeni bir felsefî görüşün de önünü açmıştır: işlevselcilik. Bu görüşe göre zihinsel durumlar birbirlerinden hangi fiziksel altyapıda gerçekleştirildiklerine göre değil, işlevlerine göre ayrılırlar. Zihinsel durumların sınıflandırılması “iş tanımlarına” göre yapılır. Örneğin, acı, belli fiziksel etkenlerin neden olduğu (doku zedelenmesi) ve belli davranışsal sonuçlara neden olan (inleme, kaçınma gibi davranışlar) bir durumdur.

İşlevselci görüşün bir türü makine işlevselciliğidir. Putnam işlevselciliği ilk başta Turing Makinesi kavramını kullanarak tanımlamıştır. Turing Makinesi fikri, adından anlaşılabileceği üzere, Alan Turing tarafından ortaya konulmuştur. Turing Makinesi etrafımızda görmeye alışık olduğumuz türden somut bir cihaz değildir, daha ziyade soyut bir kavramdır. Karelere bölünmüş sonsuz uzunlukta bir banttan, sembollerden oluşan sonlu bir alfabeden, karelerdeki sembolleri okuyabilen ve yerlerine yenilerini yazabilen bir kafadan ve sonlu sayıda farklı içsel durumdan [ing. internal state] oluşur. Herhangi bir anda, makine belirli bir içsel durumda olacaktır ve kafası belirli bir sembolü okuyor olacaktır. Makinenin belirli bir anda ne yapacağı tamamen içinde bulunduğu içsel durum ve kafanın okuduğu sembol tarafından belirlenir. İçinde olduğu bu koşullara göre makine şu üç şeyi yapar:

  1. Kafa, okuduğu karedeki sembolü yeni bir sembolle değiştirir.

  2. Kafa bir kare sağa ya da sola gider.

  3. Makine yeni bir içsel duruma geçer.

Yalnızca bu basit sistemle hesaplanabilir olan her şeyin hesaplanabileceği düşünülmektedir. Yani hesaplanabilir olmak, Turing Makinesi tarafından hesaplanabilir olmakla eşdeğerdir.

Dikkatimizi çekmesi gereken iki nokta şunlardır: Birincisi, Turing Makinesinin her bir içsel durumu, o içsel duruma neden olan koşullar (önceki içsel durum ile kafanın hangi sembolü okuduğu) ve o içsel durumun neden oldukları (makinenin girdiği yeni içsel durum ile kafanın hareketleri) tarafından üstü kapalı bir biçimde tanımlanmıştır. İkincisi, aynı Turing Makinesi farklı mekanik düzenekler tarafından gerçekleştirilebilirdir. Doğru sembol işleme algoritmasına bağlı kaldığınız sürece, aynı Turing Makinesini kağıt bir bant üzerindeki 1 ve 0 şeklindeki kalem izleriyle de, elektrik yüküne sahip olan ya da olmayan kapasitörlerle de gerçekleştirebilirsiniz.

Bu noktada işlevselcilik görüşünün Turing Makinesi fikriyle nasıl örtüştüğünü görebiliriz. Turing Makinelerinin içsel durumları da, işlevselcinin zihinsel durumlar hakkında söylediği gibi, onlara neden olan ve onların neden oldukları diğer durumlar tarafından tanımlanır ve ayırt edilirler. Bunun yanında, Turing Makineleri de zihinsel durumlar gibi gerçekleştirildikleri düzenekten daha soyut bir düzlemde var olurlar ve çoklu olarak gerçekleştirilebilirdirler.

İşte bu nedenlerden dolayı, Putnam gibi işlevselciliğin ilk savunucuları zihni Turing Makinesi fikri ışığında anlamayı önermişlerdir. Onlara göre bir zihne sahip olmak yalnızca belirli bir Turing Makinesini gerçekleştirmekten ibarettir. Beyin elbette önemlidir ama asıl önemli olan beyni teşkil eden biyolojik materyal değil, onun hesaplama gücüdür.

İşlevselcilik zihin felsefesi hakkındaki çağdaş görüşler arasında en baskın olanlardan biridir, ancak özellikle makine işlevselciliği eski popülerliğini yitirmiş gibi görünmektedir. Son derece tartışmalı olan bu görüşe yöneltilen (ve kendisi de en az saldırdığı görüş kadar tartışmalı olan) Çince Odası Argümanı hakkında bilgi edinmek için benim Aralık 2020 yazıma göz atabilirsiniz.

Bunları da sevebilirsiniz