Kurtuluş Var Mı?

 

Yeni bir yıla başladığımız şu günlerde kış güneşinin verdiği sıcaklığın tadında kelamlar edip umut dolu cümleler yazmak isterdim. Fakat koşulların giderek kötüleştiği ve sanki birilerinin yemin etmişçesine el ele verip daha ne kadar kötü olabilirizi denediği bu şartlarda pek mümkün görünmüyor. Ne kadar zorlasam da parmaklarım yüreğimden geçenleri aşıp gerçekleri göz ardı edemiyor.

Tanık olduğum, gördüğüm, izlediğim, duyduğum her bir gerçek tokat gibi yüzüme çarpıyor, taş gibi yüreğime oturuyor. Medyadaki tüm gerçekdışı haberlere rağmen etrafına kulak veren dışarıda halkın içinde bulunan vicdan sahibi herkes, benim hislerime ortaktır.

Herhangi bir dine mensup olmak sizi iyi biri yapmaz. İyi insan olmak vicdanla ilgilidir. Vicdan, insanın içindeki tanrıdır.” der Victor Hugo. Bize dini bütün olmakla iyi ve adaletli olunacağını sokuşturmaya çalışanların, halka yaşattıkları karşısında ne kadar dini bütün ve vicdan sahibi olduklarını da görmüş olduk. Onlar için asıl tanrının makam, mevkii ve paradan meydana geldiğini ve daha fazla kazanma uğruna her şeyi yok sayacaklarını da ibretle izliyoruz.

Bir tarafta bebeğine mama alamayan anneler, evine gerçek anlamda ekmek götüremeyen insanlar. Diğer tarafta milyonluk jipinden inip gerekirse simit yiyeceğini söyleyen “sanatçı”lar ve eskiden Avrupa’da her beş yüz metrede bir ekspresso (kendisi bu şekilde söylüyor) içtiğini, artık bunun kendisini zorlayacağını söyleyen “gazeteci”ler.

Sevgili Ünsal Ünlü’nün dediği gibi aslında biz ülke olarak dertte ayrıştık.(1) Toplumun her anlamda kutuplaştırılmaya çalışıldığı ve ayrıştırıldığı şu süreçte zengin-fakir arasındaki uçurum da giderek derinleşiyor. Haliyle tok açın halinden ne anlar misali toplumun üst katmanındaki insanlar açlığa ve soğuğa mahkum edilenleri anlamaktan uzaklaşıyor. Öte taraftan elden bir şey gelmeden sessizce olanları izlemek ise insanın yüreğini acıtıyor.

Devlet denilen mekanizmanın hakkıyla işlediği bir ülkede, devleti yönetenlerin temel gıda ürünlerinin ve barınılacak evlerin ulaşılabilir bir fiyatta olmasını sağlaması gerekirken, hoyratça izlenen gerek siyasi gerek ekonomik politikalar sonucu halk kaderine terk ediliyor. Gençler yurtdışına gitmenin türlü yollarını arıyor. Ekonomik anlamda iyi seviyede olan insanlar bile izlenen politikalar karşısında kendini baskı altında hissediyor ve bu ülkeden gidiyor. İster beyin göçü, ister kalp göçü diyelim gerçek olan şu ki hepimiz kendimizi bu ülkede boğuluyor hissediyoruz. Hem maddi anlamda hem de manevi anlamda çaresizlik içinde acaba bugün ne olacak diye bekliyoruz.

Ekonominin gözlerden okunduğu şu günlerden çıkmak mümkün müdür bilmiyorum. Artık ne kadar kötüye gidecek durum o da belirsiz. Bekleyip yaşamaktan başka da bir şey elden gelir gibi görünmüyor. Kurtuluş var mı bilmiyorum ama varsa da Ünsal Ünlü’nün dediği gibi: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz…”

  1. https://www.youtube.com/watch?v=99Q1218EFZc

Bunları da sevebilirsiniz