Yalan Salgını

 

Yalan uçar ve ardından doğru topallayarak gelir.”

Jonathan Swift, 1710

Yalanın Sosyal Medya Serüveni

Küresel salgın bir başka salgını daha tetikledi. Öteden beri var olan yalan salgını korona salgınıyla birlikte hız kazandı. Jonathan Swift’in özlü sözünün söylendiği yıla bakılırsa yalan salgını hemen her dönemde var olmuş.

Durum böyle olunca tıpkı bulaşıcı hastalık salgını gibi yalan salgını da bilimsel çalışmaya konu edilmiş.

Twitter’da 2006-2017 arasında paylaşılan yaklaşık 126.000 konu başlığı çalışmaya alınmış. Çalışma kapsamındaki iletiler 3 milyon kişi tarafından 4.5 milyon kez paylaşılmış.

İletilerdeki bilgilerin doğruluğu/yanlışlığı 6 bağımsız kurum tarafından denetlenmiş ve böylelikle yargıya varılmış. Söz konusu kurumlar incelemeleri sonucunda iletilerdeki bilgilerin doğruluğu/yanlışlığı üzerine % 95-98 oranında uzlaşmışlar.

Yanlış bilgi içeren iletilerin çok daha uzağa, çok daha derine, çok daha hızlı ve çok daha fazla kişiye yayıldığı saptanmış.

İletileri yayanlarla ilgili bir başka önemli ayrıntı ise bu türden paylaşımları yapanların yeni bilgiler/gelişmeler paylaştıkları duyumsaması içinde olmalarıymış. Başka deyişle, yaptıklarından rahatsızlık duymak bir yana özgün paylaşımdan kaynaklanan onur ve gurur duygusu içindelermiş

Yanlış bilgi içeriği korku, tiksinti ve şaşırtıyla karşılık bulurken doğru bilgi içerikli paylaşımlarınsa beklentiye, üzüntüye, sevince ve güven duygusunun pekişmesine yol açtığı görülmüş.

Bir başka önemli sonuca robot-insan karşılaştırması üzerinden varılmış. Robotlar yanlış ve doğru bilgi içeriklerini ayrımsız eşit hızla yayarken, insanların yanlış bilgi içeriğini daha hızlı yaydıkları saptanmış. İnsanın yanlış bilgiyi yaymada önemli bir öndelik gösterdiği görülmüş.

Twitter için yapılan bir örnekleme oldukça ilginç sonuçlar koymuş ortaya.

A” paylaşımının 10 ayrı birey tarafından retweet edilmeksizin paylaşılması sonucunda her birinin 1 birim büyüklüğünde 10 olguya denk düştüğü belirlenmiş. Buna karşılık ”B” paylaşımı 10 ayrı kişi tarafından tweetlenip 100 kez retweet yapıldığında birim büyüklüğünün 100’e eriştiği anlaşılmış.

Bu veriden çıkartılacak önemli sonuç çok sayıda bağımsız paylaşımcıdan daha az sayıda ama izleyicisi, retweetleyicisi çok odağın yalan salgınında çok daha etkin rol oynayabildiğidir.

Güncel küresel salgında yaşanan da budur. Az sayıda olmakla birlikte hem çok takipçisi hem de çok paylaşıcısı olan odaklar baş edilmesi güç bir halk sağlığı sorununun büyümesine katkıda bulunmaktadır.

Yapılan çalışmalar doğru içerikli bilgilerin en fazla 1000 kişiye ulaşabildiğini gösterirken, yanlış içeriklilerin eriştiği kişi sayısının 1000-100.000 arasında değiştiğini göstermiş. Başka şekilde ifadeyle doğru bilginin 1500 kişiye erişimi yanlışın aynı sayıda bireye ulaşması için gereken zamanın 6 katını gerektirmiş. Yine, doğru bilgi 10 birim derinliğin ötesine geçemezken yanlış bilginin 19 birim derinliğe doğrunun 10 katı hızla eriştiği gösterilmiş.

Bu arada, yanlış bilgi içeren paylaşımların doğru bilgi içerenlere göre % 70 daha fazla sayıda retweetlendiği de yapılan çalışmayla doğrulanmış.

Özellikle sanal hesap olarak da bilinen çok izleyicili olduğu izlenimi veren yöntemlerin yanlış haber yaygınlığında yüksek payı olduğu göz ardı edilmemelidir. Yanlış haber yaymayı amaçlayanların neredeyse hiç aklından çıkmayan bu yöntemin doğru haber yaymayı değil paylaşmayı alışkanlık edinmişlerin aklından bile geçmediği de gerçektir. Başka deyişle yanlış bilgi yayanlar çok daha örgütlü ve tasarlıdır.

Bir yerde, yanlış bilginin virüse eşdeğer yaygınlığa sahip olduğunu okumuştum. Güncel küresel salgın da virüs kaynaklı olduğuna göre yanlış bilginin yayılmada virüsle yarışmakta olduğu ve kimi koşullarda onu bile geçtiği kolaylıkla söylenebilir.

İletişim kolaylığının doğruyu, akılcı ve bilimsel olanı değil de yanlışı, akıldışı ve bilim dışı olanı yaymada önemli etkisi olduğunun ortaya çıkmış olması korkunç ve bir o kadar düşündürücü bir durum olsa gerektir.

Yalan salgınının günümüz küresel salgınının yanı sıra terör ve doğal yıkımlar başta olmak üzere bir dizi önemli başlıkta her an patlamaya hazır olduğuna içinde bulunduğumuz dönemde yakından tanıklık etmekteyiz.

Yalanın virüs kadar hızlı yayıldığı günümüz koşullarında üzerinde durulmayı hak eden bir sorunla karşı karşıya olduğumuz kuşkusuzdur.

Bu saptamadan sonra yazıyı bir olumlu örnekle sürdürmekte yarar var.

Finlandiya Deneyimi

Finlandiya’da bir gazeteci geçtiğimiz aylarda attığı bir tweetle çoğu bilimsel araştırmanın anlamsız içeriğe sahip olduğunu ileri sürer. Bu ve benzeri araştırmaların kamu kaynaklarınca desteklenmesine son verilmesi gerektiğini ekler sözlerine.

Bu, gerçekleri ters yüz etmekle kalmayan kışkırtıcılık da içeren paylaşım sonrasında Fin akademik çevreleri sağduyulu davranarak akademisyenlerin “araştırıyorum” hashtagli paylaşımlar yapmalarının yararlı olacağını düşünürler.

Bu doğrultuda paylaşımlar yapmaya başlarlar. Araştırıyorum hashtagli paylaşımların sayısı kısa süre içinde 10.000’e ulaşır. Finlandiya nüfusunun 5.5 milyon olduğu düşünüldüğünde erişilen sayının etkileyici olduğu kuşkusuzdur. Paylaşımların sayısı Finlandiya’da 3. sıraya çıkarak da önemli bir başarı yakalamıştır.

Bu yolla asıl başarı siyaset karşısında elde edilmiştir. Tepkilerin çokluğu karşısında Fin hükümeti bilimsel araştırma fonlarındaki kesinti tasarısını geri çekmiştir.

Son Söz

Kıssadan hisse çıkartmak gerekirse sosyal medya trollerinin herhangi bir konuda sergilediği olumsuzluk tablosunun aynı ortamda gösterilecek tepkiyle sönümlenmesinin olanaklı olduğu anlaşılmıştır bu deneyimle.

Akıldan, bilimden ve doğrudan yana olanlar da en az yanlıştan, akıl ve bilimdışılıktan yana olanlar kadar özgüvenli ve örgütlü olmak zorundadır.

İsmet İnönü’nün “Namuslular da en az namus yoksunları kadar özgüvenli olmalıdır!” sözleri unutulmamalıdır.

Yazının sonunda bir önemli noktaya daha değinmekte yarar var. İçinde bulunduğumuz yılın başında bu köşede yayımlanan yazımda Cehalet Bilimi (Agnotoloji)’nden söz etmiştim. Cehalet Bilimi üzerinden yaşamını kazanan hatta bununla da yetinmeyip servet edinen kişilerin varlığından hepimiz haberdarız. Sosyal medya üzerinden yürütülen çalışmalarla cehalet bilimi üzerinden kazanç sağlamanın olanaklı duruma getirildiği, kolaylaştırıldığı açıktır. Az sayıda kişi kazanç sağlarken onlara katılan bu eylemden çıkarı olmayan pek çok kişinin bu kirli ve kabul edilemez kurguya gönüllü olduğu ürpertiyle izlenmektedir.

http://dagarcikturkiye.com/2021/02/01/cehalet-bilimi/

Kaynakça :

https://www.science.org/doi/10.1126/science.aap9559

https://www.nature.com/articles/d41586-021-03407-4?utm_source=Nature+Briefing&utm_campaign=bd527508d1-briefing-dy-20211116&utm_medium=email&utm_term=0_c9dfd39373-bd527508d1-42965587

Bunları da sevebilirsiniz