Fizikselcilik

David Bourget ve David Chalmers’ın düzenlediği ve 7685 etkin filozofun görüşlerinin incelendiği 2020 PhilPapers anketine göre, filozofların %52’ye yakın bir kısmı zihinle ilgili fizikselci görüşü benimsiyor.i Bu büyük bir oran gibi görünmeyebilir ancak felsefede çoğunluğun yakalanması bile nadiren rastlanan bir durumdur. Çağdaş felsefede zihinle ilgili en popüler görüş fizikselci görüştür.

Fizikselcilik evrensel bir iddia olarak alındığında var olan her şeyin ya fiziksel olduğunu ya da fiziksel bir temele sahip olduğunu ifade eder. Zihin özelinde ele alındığında ise zihnin fiziksel bir şey ya da fiziksel bir temele sahip olan bir şey olduğunu ifade eder. Bu görüşün bu denli popüler olmasının sebepleri neler olabilir?

Bu sebeplerden biri fizikselciliğin rakibi olan görüşlerin karşılaştığı felsefî zorluklar olsa gerek. Örneğin felsefe tarihinde zihinle ilgili popüler görüşlerden bir diğeri olan ve adını ünlü Fransız filozof Descartes’tan alan Kartezyen Düalizm, yani zihin ve bedenin birbirinden bağımsız şekilde var olabilen ayrı tözler olduğu görüşü, zihin ve beden arasındaki nedensel ilişkilerin bir açıklamasını sunmakta yetersiz kalmıştır. Kolumu kaldırmak istediğimde kolum gerçekten de kalkar. Peki zihnim ve bedenim birbirinden bu denli bağımsız şeylerse zihinsel bir durum (kolumu kaldırma isteğim) fiziksel bir olaya (kolumun kalkmasına) nasıl neden olabilir ki?

Fizikselciliğin çağdaş popülaritesinin başka bir sebebi de kuşkusuz son birkaç yüzyıllarda doğa bilimlerinin – özellikle fiziğin – gösterdiği inanılmaz başarıdır. Fiziğin etrafımızdaki dünyayı açıklamadaki bu başarısı, fiziğin kapsamıyla ilgili şu ifadenin son derece çekici görünmesine sebep olmuştur: Gerçekleşen her fiziksel olay için, o fiziksel olayın gerçekleşmesi için yeterli neden oluşturabilecek başka bir fiziksel olay mevcuttur. Bu anlamda fizik gözlemlediğimiz tüm fiziksel olayları kendi başına, eksiksiz biçimde açıklayabilir.

Buna bağlı olarak, kolumun kalkması gibi fiziksel bir olayı açıklarken yalnızca başka fiziksel olaylara göndermede bulunarak yeterli bir açıklama sunabiliriz: Sinir sistemimdeki belirli motor nöronların etkinliği omzumdaki deltoid kaslarımın kasılmasına neden olur ve dolayısıyla kolum kalkar.ii Fiziksel bir olayı açıklamak için fiziksel dünyanın ötesindeki bir nedenin varlığını kabul etme ihtiyacı duymayız.

Kabul etmeliyim ki fizikselcilik benim de son derece çekici bulduğum bir görüştür. Ancak kanımca fizikselciliğin büyük bir kusuru vardır. Bu kusur “fiziksel” sözcüğünün muğlaklığından kaynaklanmaktadır. Yazının başında ifade ettiğim gibi, (zihinle ilgili) fizikselcilik, (zihinle ilgili) her şeyin ya fiziksel olduğu ya da fiziksel bir temele sahip olduğu görüşüdür. Ancak elbette bu ifadenin açıklanabilmesi için “fiziksel” sözcüğünün ne anlama geldiğinin ifade edilebilmesi gerekir. Fiziksel olmak nedir ki tüm varlığın temelini oluştursun?

Tarihsel olarak bizim bugün “fizikselci” olarak adlandırdığımıza benzer görüşler “materyalist” olarak adlandırılmıştır. Materyalizm bir çeşit monizmdir, yani yazının başında bahsettiğim Kartezyen düalizmden farklı olarak yalnızca tek bir tür töz olduğunu söyler. Bu töz de maddesel tözdür. Spinoza ve Hobbes tarihteki önemli monist filozoflar arasında sayılabilir. Ancak Descartes, Spinoza ve Hobbes’un yazdığı zamanki madde anlayışı, günümüzde sahip olduğumuz madde anlayışından epey farklıdır. Örneğin Descartes maddeyi “uzama sahip olan şey” [latince res extensa] olarak tanımlar. Bu anlayışa göre madde, içinde bulunduğu alanı doldurur, yani geçirmezlik [impenetrability] özelliğine sahiptir. Aynı anda aynı yerde yalnızca tek bir maddesel nesne bulunabilir (ne de olsa ayaklarınızı bir göle soktuğunuzda suyun “içine girmez”, yalnızca suyun yerini değiştirirsiniz).

Ancak günümüz fiziğine göre dünyamız Descartes ve çağdaşlarının anladığı “madde”den fazlasını içeriyor. Örneğin, kuvvetlerin, alanların ve uzay-zaman gibi nesnelerin varlığını kabul ediyoruz. Bu nesneler içinde bulunduğu alanı dolduran şeyler değiller (bir elektromanyetik alanın içinde bulunabilirsiniz). Benzer şekilde, günümüz fiziğinde fermiyon ve bozon gibi temel parçacıklar “nokta parçacık” [ing. point particle] olarak kabul edilir, yani uzama sahip değildirler. Yani günümüz fiziğinde Kartezyen madde anlayışına uygun olmayan fiziksel varlıkları kabul ederiz. Çağdaş fiziğe ve doğa bilimlerine duyulan takdir hissinden kuvvet alan bir dünya görüşü, 17-18. yüzyıl bilimindeki madde kavramını ve bu madde kavramı etrafında geliştirilmiş olan “materyalizm” sözcüğünü değil de çağdaş felsefenin sunduğu fiziksel dünya görüşünü benimsemelidir. Dolayısıyla “materyalizm” sözcüğü zamanla yerini “fizikselcilik” sözcüğüne bırakmıştır.

Bu durumda bilimsel dünya görüşünün destekçileri olan biz çağdaş fizikselciler ne yapmalıyız? Fiziksel olmayı nasıl tanımlamalıyız? En cazip fikir fiziksel olanı “fizik ve diğer doğa bilimlerince çalışılan şey” olarak tanımlamaktır. Ancak bu öneriye karşı iki kuvvetli itiraz sunulabilir.


Bu itirazlardan birincisi, bu hamlenin tanımların sırasını ters çevirdiğidir. “Bu çok saçma! Asıl fizikçilerin çalıştığı şeyi fiziksel olma kavramını kullanarak tanımlamalısın, tam tersi değil.” diyen birine nasıl yanıt verebiliriz?

İkinci itiraz ise 20. yüzyıl Alman filozofu Carl Hempel tarafından dile getirilmiştir ve “Hempel’in İkilemi” [ing. Hempel’s Dilemma] olarak adlandırılır. Hempel şu soruyu sorar: Var olan her şey fizikseldir derken ve fiziksel olmanın ne demek olduğunu açıklamak için fizikçilerin bize sunduğu ontolojiyi temel alırken, hangi “fizik”ten bahsediyorsunuz? Eğer günümüz fiziğinden bahsediyorsanız, fizikselcilik basitçe yanlıştır: Çağdaş fizikçiler bile günümüz fiziğinin bize dünyada var olan her şeyi eksiksiz bir biçimde sunabildiğini düşünmez. Öte yandan, tamamlanmış bir “ideal” fizikten bahsediyorsanız da fizikselcilik içi boş bir iddiaya dönüşecektir: Gelecekte fizikçilerin indirgenemez zihinsel tözler ya da ruhlar keşfetmeyeceğini kim söyleyebilir?

Bence bunlar yanıtlaması son derece zor itirazlardır ancak bu itirazların fizikselcilikten vazgeçmek için yeterli sebep teşkil edip etmediği her birimizin kendi başına yanıtlaması gereken bir sorudur.

i https://survey2020.philpeople.org/

ii Bu ifade şu soruyu akla getirebilir: Bu açıklamada kolumu kaldırma isteğimin yeri neresidir? Ancak bu soruyu başka bir yazımda yanıtlamaya çalışacağım.

Bunları da sevebilirsiniz