Sardunya Cagliari’den Olbia’ya

Sabah kahvaltı sonrası otobüsümüzle, adanın kuzeydoğusuna, Cagliari’den 265 km mesafedeki Olbia’ya doğru yola koyuluyoruz. Önce 60 km mesafedeki Barumini’ye giderek Sardunya medeniyetinin öncü medeniyeti olan Nuraghe kalıntılarını göreceğiz. Bu dairesel yapı kalıntıları, adanın tamamına yayılmış halde toplam 8000 adet bulunuyor. Su Nuraxi di Barumini, bu kalıntıların en büyüğü ve en önemlisini barındırıyor. Nur: eski Sardunyaca, ortası boşluk olan yuvarlak anlamına gelir. M.Ö. 2. bin yılın sonlarında Bronz Çağında Sardunya Adasında, dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan, Nuraghi olarak bilinen, kesik koni şeklinde dairesel savunma kuleleriyle karakterize özel bir savunma yapısı türü geliştirilir. Sardunya’ya özgü bu tarih öncesi mimarinin güzel bir örneğini oluşturan Barumini’deki kompleks, Kartaca baskısı altında M.Ö. 1000 yılın ilk yarısında genişletilir ve güçlendirilir. Bu alanda, M.Ö. 2. bin yıldan M.S. 3. yüzyıla kadar yerleşim devam etmiş.

1997’de Unesco Dünya Mirası listesine alınan ören yerinin girişinde “En seçkini Su Nuraxi olan Sardunya Nuragheleri, tarih öncesi ada topluluğunun elindeki yapı malzemelerinin ve teknolojinin yaratıcı ve yenilikçi kullanımıyla, zamanın sosyal ve politik koşullarına olağanüstü yanıtını temsil ediyorlar.” yazılı Dünya Mirası levhası dikkati çekiyor. Buraya 1950-60’larda dikkati çeken ilk arkeolog Giovanni Lillium olmuş. Nurajik medeniyet, tarım ve hayvancılık yapmayı bilir. Yerleşimlerinde kuyu vardır. Önce su kaynağını bulur, üzerine kuyusunu yapıp yerleşim geliştirir. Suyun şifa gücüne inanır, su kaynakları aynı zamanda tapınaklarıdır. Bölgenin adı Marmilla; mamilla-memeden gelir. Nurajik bölgenin orta yerinde, yüksekliği 25 metreyi bulabilen üç katlı konik kule bulunur. Kulenin üst kısmında etrafı çevreleyen teras alanı vardır. Ana kule etrafında dört yön esas alınarak dört kule daha yapılır ve bunlar etrafından veya gizli geçişlerle birbirleriyle bağlantılıdır. Yerel rehberin gösterdiği broşürdeki temsili fotoğrafta: merkezde yüksek bir kule, etrafında aralarında duvar bulunan daha alçak yuvarlak kuleler, onların da etrafında yine araları duvarlı, daha alçak kulelerin bulunduğu kale gibi bir yapı ve bu yapının çevresinde halka ait, yuvarlak, temeli taşla örülmüş, çatısı samanla kaplı konik kulübeler görüyoruz. Halk, ritüeller için içerideki toplanma alanlarına geçermiş. Yığma taş tekniğinde yapılan kulelerde yukarıya doğru taşlar küçülür ve en son ortada kilit taşıyla yapı tamamlanır.

Ören yerini dolaşıyoruz; orijinal yapılardan günümüze kalan, ortadaki büyük kulenin üstü yıkılmış halde kalıntılarını ve çevresinde daire formunda dizilimli taşlar halinde diğer yapıların kalıntılarını görüyoruz. Kule etrafındaki helezoni merdiven terasa kadar çıkıyor. Kulenin üzerindeki teras alanından çepeçevre manzarayı izledikten sonra taşlar arasındaki daracık geçitlerden geçerek kulenin iç kısmını dolaşıyoruz.

Ören yerinden ayrılarak yola devam ediyoruz. Yol üzerinde gördüğümüz göl, adadaki baraj göllerinden biriymiş. Adada doğal göl bulunmadığını öğreniyoruz. 1950’lerde hidroelektrik santralleri yapılmış, burada elektrik ücreti anakaradan %40 daha fazlaymış.

Tepelik, ormanlık alanlarda uzun bir yolculuk yapıyoruz. Çobanların yaşadığı ve 17. yüzyılda haydutların yasadışı aktivitelerinin merkezi olan bölgelerden geçiyoruz. Bu bölgelerde denize yakın kısımlar gibi imkanlar olmadığı için yokluk içinde yaşar, hayvancılıkla geçinirlermiş. Sardunya’da iç kesimlerde yaşayanların daha sert mizaçlı olduğu, Sardunyalılarının asi tarafının Roma döneminden beri bilindiği anlatılıyor. Kıyafetleri, omuzlarından birinde koyun postu asılı olarak tariflenir, mantar üretir, yakıp yüzlerini siyaha boyarlarmış. Çobanların çaldığı, üstü kaval gibi yerel enstrümanları varmış. Buranın haydut bölgesi imajını silmek için bir takım restoranlar oluşturup özellik katmışlar.

Bu bölgenin en önemli şehri Nuoro, 1926 Nobel edebiyat ödüllü yazar Grazia Deledda’nın doğduğu yerdir. Sardunya’nın Atina’sı olarak tanımlanan 80.000 nüfuslu şehir, Ortobene Dağının yamaçlarında kurulmuş olup, vadiler ve dağ zincirleriyle çevrilidir. 1834 metre yüksekliğiyle adanın en yüksek noktası olan Punta La Marmora Dağı, Ogliastra ve Nuoro eyaletlerinde uzanır. Çevrede sıralanan bağlarda, Avrupa’nın en eski üzümleri olduğu söylenen ve Nuragelerin kalıntılarında izlerine rastlanan Cannonau üzümleri yetişir.

Nuoro’ya 10 km mesafedeki Mammolada komününden geçiyoruz ve Nuraxi’den yola çıktıktan iki saat sonra ormanlık alandaki bir restoranda mola veriyoruz. Açık havada geleneksel fırında pişirilen etler, peynir çeşitleri, nefis Cannonau şarabı, gevrek bir yufka-ekmek türü olan pane carasau gibi yerel lezzetler sunuluyor. Kış döneminde kapalı olan bu işletmeler, Mart ayının sonundan itibaren yeni sezona hazır olurlarmış.

Yemekten sonra 15 dakika mesafedeki Orgosolo kasabasına gidiyoruz. Önemli bir koyun yetiştirme merkezi olan kasabanın içinden geçen yol boyunca yürüyerek, çok sayıda renkli duvar resimlerini görüyoruz. Duvar resimlerinde, adanın tarihinden alıntılar ve siyasi protestolar, adanın kültür ve geleneklerini tanımlayan resimler, günlük yaşamdan kesitler, başörtülü kadınlar, Mussolini, ikiz kulelerin yıkılışı gibi çok çeşitli tasvirler izleniyor.

1.5 saat kadar daha yol aldıktan sonra sağ tarafımızda Tiren denizindeki Tavolara Adası görünüyor. Orgosolo’dan çıktıktan yaklaşık iki saat sonra Olbia’ya geliyoruz. Golfo Aranchi’de (Portakal Körfezi) yer alan ve Sardunya ile anakaranın en önemli bağlantı noktalarından biri olan Olbia şehri, 60 bin nüfuslu. Tarihi Gallura bölgesinde yer alan şehir, turistik Costa Smeralda sahilinin yakınında konumlanıyor. Sahil caddesi üzerinde yer alan Grand Otel President’e yerleşiyoruz. Otel, şehrin merkezi caddesi Corso Umberto’ya 5 dakika yürüme mesafesinde.

Kocaman bir dönme dolabın bulunduğu sahilde günbatımı öncesinde yürüyüş yapıyorum. Via Principe Umberto üzerinde yürüyüp bir hediyelik eşya dükkanından, yerel nazarlık gibi tanımlanan siyah yuvarlak takıdan kolye ucu ve geleneksel nişan yüzüklerinden bir tane alıp yürümeye devam ederek Superpan adlı süpermarketten yerel Mirto likörü alıyorum. Geri dönüp, kafeler, restoranlar, butiklerin sıralandığı turistik bölge olan Corso Umberto yaya yolunda dolaşıyorum.

Via Cagliari’den Piazza Santa Croce’ye geçip, Piazza Civitas’ta kubbesi kırmızı sarı siyah renkli mozaiklerle süslü St Paul Kilisesini görüyorum ve bir kafede soluklanıyorum. Olbia, Costa Smeralda’ya yakınlığından olsa gerek, Cagliari’ye göre biraz daha pahalı bir şehir.

Bunları da sevebilirsiniz