Neredeydin?
Çalışması ve para kazanması gerektiği için eve geç geldiğini anlatıyor, sen uykulu gözlerle ona bakarken. “Artık buradayım, haydi uyu.” İnanmak istiyorsun aslında ama yine de gözlerini hafifçe aralayıp bakıyorsun orada mı diye. En azından sen uyuyana kadar gitmesin istiyorsun. “İyi geceler.”
*
Neredeydin?
“Bir tek siz yoksunuz. Şımarıklık yapma.” diyor sana. “Artık büyüdün, bunu konuştuk seninle.” Havanın serinliği ciğerlerine kadar işliyor. Ayağına dolandığını o an’a kadar hiç fark etmediğin pikeyi çekiştiriyorsun. Sanki yüzünü duvara çevirebilirsen tüm bu cümleleri ardında bırakabilecekmişsin gibi hırsla dönmeye çalışıyorsun olduğun yerde. Oysa tek gördüğün sıvası dökülmüş ve bir kısmı senin tırnaklarınla kazınmış beyaz duvar oluyor, yine… Her zamanki gibi. “İyi geceler.”
*
Neredeydin?
“Herkes için uğraşıp didiniyorum ama sen hala bana bu soruyu soruyorsun.” diyor. “Ne neredeydin! Hiçbir şeyinizi eksik etmiyorum. Sen neden bu kadar bencilsin!”
Ayağına dolanmış pikeyle savaşmadan yüzünü duvara dönmeyi çoktan öğrenmişsin. Sanki o pike de senin bir parçanmışçasına… “Kimseye de anlatma gelmiyor, etmiyor, ilgilenmiyor diye. Rezil etme bizi başkalarına.”
İsteklerinin gerçekten de bencilce olup olmadığını sorguluyorsun. Karnın gurulduyor. “İyi geceler.”
*
Neredeydin?
“Bıktım artık sizden. Hem beni beğenmiyorsun hem rahatını bozup da gitmiyorsun. Git o zaman bu evden.”
Tam “Bu evi seviyorum ben.” diyecekken bir şey engel oluyor sana. Şaşkınlık içinde onun bu ev ile kendini eş tuttuğunu fark ediyorsun.
Derin bir nefes alıyorsun… Aslında benim şikâyetim ev ile değil seninle ilgili. Yıllarca bunu anlatmaya çalıştım demek istiyorsun ama… “İyi geceler.”
*
Neredeydin?
“Sus.” diyorsun o daha konuşmadan.
“Bu bir soru cümlesi değil artık. Cevap verme. Lütfen biraz sus. Hiçbir zaman soruma yanıt alamadığım gibi kendimi kötü, eksik, öteki, yalnız, yanlış hissetmem için gerekli her şeyi söyledin zaten. Sus artık.
Güven, sevgi, paylaşım… İstedim, evet huzurlu bir hayat istedim ama onlar çok uzakta kaldı. Çocukluğumda.
Kendimi bildim bileli evdeki gerginlik bitmedi. Ne ilgi gördüm senden ne takdir ne başka bir şey. Küçüktüm, zamanla olur sandım. Gözlerinin içine baktım yıllarca. Sadece “Başardım!” diyebilmek için. Komşu teyzeler, amcalar alkışladı. Kendi çocuklarına örnek gösterdiler beni. Sen… Hiç.
Yo, hiç araya girmeye çalışma artık. Konuşma işte. Kuracağın cümlenin her kelimesini tahmin ediyorum zaten. Sus… Sevgi, bağlılık sözle olmuyor. Sen kendinden başkasını sevebilir misin gerçekten? Yoksa biz mi yetemedik sana?
Bizim evimiz, ciğerimiz yandı sen biliyor musun? Umurunda oldu mu kül olan anılar, bahçedeki ağaçlar, can çekişen hayvanlar, insanlar…
Sanki artık bu evde oturmuyormuş gibi bir tavrın var da o yüzden emin olamıyorum. Farkında mısın acaba olanların?
Biz bahçedeki yangına yanarken, yağmur bastırdı salona. Sel… Felaket getirdi. Her şeyi aldı götürdü. Sen…
Neredeydin?
Tüm bunlar olurken sen neredeydin? Geçmişi anlatma bana. Zararlı çıkarsın.
Yüzyıllardır böyleydin sen. Ne evine ne toprağına saygı duydun. Anneme, ablama davrandığın gibi davrandın doğaya da. Onları aç bıraktın; ırmakları, nehirleri kuruttun. Ağaçları kestin; onlara vurdun, yetmedi kurşun sıktın. Nefes alamıyorlar. Nefes alamıyorum. Yeter… Yeter artık.
Ben bilmiyordum, tercih etmedim. Bizim tek ortak noktamız aynı evde yaşıyor olmamız. Bunu ben seçmedim. Senin hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Yeni doğmuştum… Sadece kabul görmek istedim. Boş bir beyaz sayfaydım, sen karaladın da karaladın. Beni sevmedin, beni beğenmedin, senin olmamı istediğin gibi biri olmadım. -İyi ki.
Ben… Ben, başkalarına iyi görünmek için beni, bizi yok saymanı; anneme, bana, kardeşlerime kötü davranmanı, daha çok para kazanmak uğruna oturma odamızı kiraya vermeni, evimizi büyük göstermek adına bahçedeki çiçekleri ezip kaçak oda inşa etmeni kabul etmiyorum. Hiçbir zaman etmeyeceğim.
Evimi de yurdumu da asla terk etmiyorum. Senden memnun olmayanlardan memnun değilsen sen git. Lütfen git artık.” diyorsun.
“Çünkü burası benim evim. Burası bizim evimiz.”
“Burası bu eve emek verenlerin evi!”
Oo… Sabah olmuş.