Özgür İrade I

Bu yazı dizisinde özgür irade sorunundan bahsedeceğim. Özgür irade sorunu bir yandan zihnin doğası, nedensellik ve modalite1 gibi felsefedeki en teknik konularla yakından ilgili bir sorundur, bu açıdan soyut ve akademik bir mesele gibi düşünülebilir. Diğer yandan yaşamlarımızla son derece ilgili, gayet somut bir sorundur. Hepimiz normal koşullarda seçimlerimizde özgür olduğumuz varsayımıyla hareket ederiz. Bunun yanlış olduğunu öğrenmek kuşkusuz kendi yaşamlarımıza bakışımızı derinden etkileyecektir. Peki, nedir bu özgür irade sorunu?

Bu soruyu yanıtlamak şaşırtıcı derecede zor. Özgür irade, yüzyıllar boyunca farklı kaynaklar tarafından tehdit edilmiş bir kavramdır. Orta Çağ’dan beri eğer bir tanrı varsa onun geleceği biliyor oluşunun bizim özgür irademizi geçersiz kılıp kılmayacağı tartışılmıştır. Çağdaş dönemde ise özgür iradeye sahip olmadığımızı destekleyen birtakım psikolojik bulgunun ortaya çıktığını savunanlar olmuştur. Örneğin ünlü Libet deneylerinde deneklerden bileklerini istedikleri zaman kasmaları istenmiş ve tam olarak bileklerini kasmaya karar verdikleri anları not etmeleri istenmiştir. Deneyi yürüten Benjamin Libet, deneklerin bileklerini kasmadan 0,15 saniye kadar önce bileklerini kasmaya karar verdiklerini ifade eder. Ancak işin ilginci, denekler kollarını kasmadan 0,55 saniye kadar önce beyinlerinde aktivite gözlenmeye başlanır. Bazılarının buradan çıkardığı sonuç, biz kolumuzu kasmaya özgür bir şekilde karar verdiğimizi zannederken bu kararın çoktan beynimiz tarafından verilmiş olduğu ve bizim bu karardan sonradan haberdar olduğumuzdur.

Bu yazı dizisinde ilgileneceğim özgür irade sorunuysa özgür irade ve determinizm arasındaki uyumsuzlukla ilgili, tabii böyle bir uyumsuzluk gerçekten varsa. Determinizm, gerçekleşen her olayın onu önceleyen olaylar ve evreni yöneten doğa yasaları tarafından tamamen belirlendiği iddiasıdır. Determinizm bizim bilimsel dünya görüşümüzde merkezî öneme sahip bir iddiadır. Kuantum mekaniğinin bazı yorumları gibi istisnalar olsa da, ki bu yorumlardan yeri geldiğinde bahsedeceğiz, determinizm gerçekten de içinde yaşadığımız evrenle ilgili doğru bir şey söylüyor gibi görünmektedir. Determinizmin ünlü bir ifadesini Fransız polimat Pierre-Simon Laplace’a borçluyuz:

Evrenin mevcut durumunu onu önceleyen durumun sonucu ve onu takip edecek durumun nedeni olarak düşünmeliyiz. Doğada etkin olan her kuvveti ve evrendeki her nesnenin belirli bir andaki konumunu bilen bir akıl, tüm bu veriyi işleyecek kapasiteye sahip olduğu sürece, hem dünyadaki en büyük cisimlerin hem de en küçük atomların hareketini bir anda kavrayabilirdi. Onun için hiçbir şey belirsiz olmazdı; hem geçmiş hem de gelecek onun bakış açısından şimdiden farksız olurdu.”

Özgür irade ise hepimizin kendi öznel deneyiminden tanıdık olduğu bir kavram. Alkol gibi düşünme yetimizi etkileyen bir maddenin etkisi altında olmadığımız ve kimsenin kafamıza silah dayamadığı durumlarda genellikle özgür bir şekilde hareket ettiğimizi düşünürüz. Gittiğimiz restoranda makarna yerine pizza almayı seçmek kadar sıradan bir seçim dahi sahip olduğumuz özgür iradenin bir tezahürüdür. Bu gibi seçimler bize özgür seçimlermiş gibi görünürler, çünkü isteseydik başka şekilde davranabilirdik diye düşünürüz. Pizza siparişi verdik ama makarna da isteyebilirdik.

Bu noktada determinizm ve özgür irade arasında var olduğu düşünülen uyumsuzluktan bahsedebiliriz. Determinizm doğruysa gerçekleşecek tüm olaylar Büyük Patlama anında zaten belirlenmiştir. Dolayısıyla, bizleri teşkil eden atomların ve atom altı parçacıkların davranışları da biz doğmadan milyarlarca yıl önce belirlenmiş olacaktır. Ama bu doğruysa, yani nasıl davranacağımız önceden belirlenmiş haldeyse, gerçekte yaptığımızdan farklı şekilde davranamazdık. Pizza değil de makarna yiyemezdik, çünkü pizza yiyeceğimiz çoktan belirlenmişti. Kısacası, determinizm ve özgür iradeye sahip olduğumuz iddiaları birbiriyle uyumsuzdur, ikisi birden doğru olamaz.

İki iddianın birbiriyle uyumsuz olması çoğu durumda felsefî bir soruna yol açmaz. Arkadaşım buzdolabında içecek bir şeyin kalmadığını söylerse, ama sonra diğer arkadaşım da aynı buzdolabında birkaç soda olduğunu söylerse, felsefî bir çıkmazla karşı karşıya olduğumu düşünmem. Gidip dolabın kapağını açar ve basitçe kimin haklı olduğunu görürüm. Ancak özgür irade sorununa karşı bu yaklaşımı geliştiremeyiz. Birincisi, bu sorunun yanıtını öğrenmek için hangi dolabın kapağını açmamız gerektiği pek açık değildir. Şaka bir yana, iddiaların ikisi de bize doğru görünür. Yani ne determinizmden ne de özgür iradeye sahip olduğumuz iddiasından vazgeçmek isteriz. İşte böyle durumlar felsefî sorunlar için güzel bir temel oluşturur. Sorunu, her biri tek başına değerlendirildiğinde makul görünen, ama birlikte alındıklarında tutarsızlığa yol açan bir grup önerme şeklinde ifade edebiliriz:

1. Determinizm doğrudur.

2. Özgür irade vardır.

3. Determinizm ve özgür irade birbiriyle uyumsuzdur.

1’e inanırız çünkü bilimin bize sunduğu dünya görüşü tarafından desteklenir. 2’ye inanırız çünkü özgür iradeyi günlük yaşamımızda birinci elden deneyimlediğimizi düşünürüz. 3’e inanırız çünkü bizim davranışlarımız dahil her olay önceden belirlenmişse bu özgür iradeyle çelişir gibi görünür.

Sorunu nasıl tanımladığımız çoğu durumda olası çözümleri belirler. Özgür irade sorunu da bu durumların bir örneğidir. Bazıları sorunu çözmek için 1. önermeyi reddeder. Özgür iradeye sahip olduğumuz iddiasını vazgeçilmez bulan ama özgür iradeyle determinizmin uyumsuz olduğunu düşünen bu kişiler çözümü determinizmden vazgeçmekte bulurlar. Bu görüşü, aynı adla anılan siyasî görüşle karıştırmamaya dikkat ederek, “liberteryenizm” olarak adlandırırız.

İkinci bir çözüm ise 2. önermeyi reddetmekten geçer. Determinizmin doğru olduğunu düşünen ve onun özgür iradeyle uyumsuz olduğunu düşünen, dolayısıyla basitçe özgür iradeye sahip olmadığımızı kabul edenleri “katı determinist” [ing. hard determinist] olarak adlandırırız.

Son bir seçenek de ilk bakışta uyumsuz görünen bu iki kavramın aslında birbiriyle bağdaşır olduğunu söylemek, dolayısıyla 3. önermeyi reddetmektir. Bu pozisyonu “bağdaşırcılık” [ing. compatibilism] olarak adlandırırız. Bağdaşırcılar genellikle özgür iradenin başka türlü davranabilmeyi gerektirmediğini söylerler. Bundan ziyade, örneğin, kişinin özgür iradeye sahip olması için gerekenin onun davranışlarının kendi isteklerinden kaynaklanması olduğunu söyleyebilirler.

Elbette her pozisyon kendi düşüncesini argümanlarla destekler. Ancak tek bir yazıda bunların hepsinden bahsetmeye çalışmak makul olmaz. Bu yazıda, günümüzde anlaşıldığı şekliyle özgür irade sorununu açıklayabilmiş ve soruna karşı geliştirilen çeşitli çözümler hakkında birazcık da olsa fikir sahibi olmanızı sağlayabilmiş olmayı umuyorum. Ne de olsa felsefedeki bazı sorunların neden birer sorun teşkil ettiğini görebilmek bile azımsanacak bir şey değildir.

Elbette her pozisyon kendi düşüncesini argümanlarla destekler. Ancak tek bir yazıda bunların hepsinden bahsetmeye çalışmak makul olmaz. Bu yazıda, günümüzde anlaşıldığı şekliyle özgür irade sorununu açıklayabilmiş ve soruna karşı geliştirilen çeşitli çözümler hakkında birazcık da olsa fikir sahibi olmanızı sağlayabilmiş olmayı umuyorum. Ne de olsa felsefedeki bazı sorunların neden birer sorun teşkil ettiğini görebilmek bile azımsanacak bir şey değildir.

1 Felsefenin nelerin mümkün, zorunlu veya imkânsız olduğuyla ve mümkün, zorunlu ya da imkânsız olmanın ne olduğuyla ilgilenen kısmı.

Bunları da sevebilirsiniz