Söz Uçar mı?

 

Kadın ve erkek olmak, doğal ve doğuştan olarak adlandırılırken, kadınlık ve erkeklik ise toplumsallaşma süreciyle beraber kültürel bir yapılanmaya işaret etmektedir. (1) Genel olarak her iki cinsiyete dair önyargıların, tutumların, tepkilerin ve beklentilerin gelişimi bu süreçle ilgilidir.

Toplumsal cinsiyet ayrımı çeşitli iklimlerde şiddeti ve içeriği bakımından değişiklik gösterebilir ancak kabaca “ideal” erkek ile “ideal” kadın arasında bulunması gerektiğine “inanılan” farklılıklarla ilgilidir.

Toplumların bireylerden istediği/beklediği davranışa vurgu yapan toplumsal cinsiyet rolleri, “eşitsizliği” de beraberinde getirir. Erkeğin egemen olduğu kültür tarafından şekillendirilen roller kadını aciz, zayıf, duygusal ve öteki konumunda resmederken; erkek üstün, analitik, önde ve başat olandır.

Bu ve benzeri toplumlarda kadının uğradığı ayrımcılık evde başlar, okulda, sokakta, işyerinde hatta voleybol sahasında devam eder. Oturma şeklinden konuşurken seçeceği kelimelere, nasıl güleceğinden hangi mesleği edineceğine kadar neredeyse her konuda herkesin bir fikri vardır:

Sınıf öğretmeni ol. Daha güzel kadın mesleği mi var? Çok sesli gülüyorsun insanların içinde, ayıp. Evinde otur, çocuğun var senin! Akşama kadar çalışmış olsan da ev işi senin görevin. Erkek adam ev mi temizlesin?”

İffetli”, “ahlaklı”, “namuslu” kadınların ne giyeceğine de bu zihniyet karar vermek ister. Tayt kısa, etek açık, kot pantolon dar… Erkek hegemonyasının dayatmaya çalıştığı sıfatlar ve bu sıfatlara uygun davranış beklentileri, kadınları sindirmeye, susturmaya, pasifleştirmeye yönelik çabanın bir göstergesidir özünde. Bilim alanında çalışanların yıllarca bilim adamı olarak adlandırıldığı ülkemizde “bilim insanı” terimi dahi yenilikte sözlüğümüze girebildi. Ev içinde çalışan kadınlar için “ev kadını” tamlaması kullanılıyor ancak “ev erkeği” yalnızca esprili sohbet arasında geçen bir kelime. 12 Dev Adam’ın yanında Potanın Perileri, Filenin Sultanları. Heybetli dev erkekler ve narin peri, sultan kadınlar…

Toplumun dili ve bireylerin günlük konuşma sırasında sarf ettiği kelimeler toplumsal cinsiyet, önyargı ve ötekileştirme üzerinde oldukça etkilidir. A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın aldığı zaferden sonra söylenen hadsiz cümleler bir yana, arkadaş sohbetinde farkında olmadan sarf edilen bir sözcüğün dahi önemi var.

Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın önüne geçebilmek, öncelikle şiddetin aracı ve sonucu olan eril dile karşı farkındalık ile mümkündür. Fark etmek değişimin başlangıcı, değişim köklü bir dönüşümün habercisi. Seninle, benimle, bizimle mümkün olan eşitliğin habercisi…

Kaynak:

1- Hepşen, Özlem (2010) Tevrat, İncil Ve Kuran-I Kerimde Kadın Bedeni, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara

Bunları da sevebilirsiniz