Oryantalizm, Filhellenizm Ve Turkokratia-1

Giriş

Batı Dünyasında yakın dönemlere değin Antik Yunan uygarlığının Roma ile birlikte Avrupa’nın Rönesans sonrası kurduğu yeni medeniyetine önderlik ettiği kanısı egemen bir kültür olmuştur.Bir başka deyişle Batılıların çoğu, Batı’nın özerk bir soyağacı olduğuna, bununda Antik Yunan’dan Roma’ya, Roma’dan Hıristiyan Avrupa’ya, Hıristiyan Avrupa’dan Rönesans’a, Rönesans’tan Aydınlanma’ya, Aydınlanmadan Siyasi Demokrasi’ye ve Sanayi Devrimi’ne uzanan bir sıra dizi izlediğine inanarak yetiştirilmişlerdir.

Bu yaklaşım,”Oryantalizm” olgusunu ortaya çıkaracaktır.Bu kapsamda Batı Dünyasında “Oryantalizm”’in başlangıcının Türklerle bağlantılı ve egemen olduğu söylenebilir1.

Hıristiyan dünyası, Türklerle önce Doğu Roma İmparatorluğu’nun yenilgisiyle 1071’de karşılaşmışlardı. Ancak daha sonraları Haçlı Seferleri ile ilk karşılaştıkları yine bir Türk Devleti olan Anadolu Selçukluları oldu. 1453’te İstanbul’un fethi ise Batı Dünyası ile Türkler arasındaki ilişkilerin dönüm noktası durumuna geldi. Bu tarihden itibaren devamlı bir şekilde Türkler karşısında Avrupa içerlerine kadar çekilmek zorunda kalmışlardı. Türk ordusu, Avrupa’yı fethe çıkmış,Belgrad ve Budapeşte’yi almış , Viyana kapılarına dayanmıştı.

Türk ordusu Batı’ya doğru ilerlerken, Avrupalılarda Türklere karşı hayranlık ve gücü sınırlanamaz düşünce ve duyguları ortaya çıkmıştı.Örneğin “Turqueire” modası canlanmış,soylular, Türk giysilerini giyerek resimler yaptırılıyorlardı .Bir yandan da Türkler; korkak, aşırı gururlu, kaba, miskin, cahil ve Hıristiyanları yok etmek isteyen zalimdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 19.yüzyılda çözülme sürecinin başladığı dönem ile birlikte Batı Dünyası,medeniyetin temeli olarak gördüğü antik Yunan ile ilgilenmeye başlamıştı. Bu amaçla sözde bir hıristiyanlık taassubu eyleme dönüştürülecekti. Anılan taassubu kullanarak, aslında emperyal politikalar sonucu Britanya ve Rusya başta olmak üzere bütün Avrupa Devletleri, Osmanlı Devleti’nden kimi toprakları koparıp bir “Yunanistan Devleti” yaratmak isteyeceklerdir. Bunun için de acılı bir hıristiyan melalinin2,bir başka deyişle “Filhellenizm:Yunanseverlik”’in oluşturulması gerekmekteydi.

Aslında Filhellenizmin, Oryantalizmin bir uzantısı ve bir sonucu olarak, Batılıların emperyalizm politikaları için yaratılmış bir olgu olmuştu.

Bu nedenle konunun belirgin olarak ortaya çıkması için “Oryantalizm,Filhellenizm ve Turkokratia”adlı yazımız,dört bölümden oluşacaktır.

Birinci bölümde öncelikle Avrupa-merkezciliği olarak nitelenen bu üç terimin özet olarak açıklanmasında yarar görülmüştür.

İkinci bölümde “Oryantalizm,Filhellenizm ve Turkokratia”nin ortaya çıkardığı “Türk Karşıtlığının Kökenleri”alt bölümünde bu algıyı yaratan;Batı kökenli Oryantalist ve Filhellenist kimi düşünür,bilimci,din adamı,yazar ve şairlerin yaklaşımları irdelenmiştir.

Üçüncü bölümde sanatçı,gezgin,diplomat ve devlet kişilerinin yaklaşımları irdelenmiş,filimlere ve dizilere ait örnekler verilmiş ve son olarak yabancı dillerde Türkler karşıtı üretilmiş başlıca sözcük,deyim ve atasözleri sergilenmiştir.

Dördüncü bölümde ise Oryantalizm ve Oksidentalizm Değerlendirilmiş ve bu olgunun giderilmesinde ele alınması düşünülen önermeler kısaca tartışmaya açılmış bulunmaktadır

Oryantalizm

Oryantalizm,”Avrupa-merkezciliği”nin izlerini taşımaktadır. Avrupa-merkezciliğinin Batı’da aydınlanma sonrası oluşturulan kapitalizm için Doğu’nun kaynaklarını el koymanın,daha açık deyişle sömürgeliştirmenin bir aracı olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Bu tarihsel sürecin ilerleyişinde Doğu-Batı ayrımı da kurumsallaşmış ve Doğu’nun ötekileştirilmesini gündeme getirmiştir.Ötekileştirilen Doğu,insan sıfatından daha aşağı bir konuma yerleştirilmiş, medenileştirilmeye/yönetilmeye uygun bir duruma getirilmek istenmiştir.Bunun sonucu olarak Doğu halklarının iki seçeneği ortaya çıkacaktı.Birinci seçenekte Batılaşmayı ve getirdiği içselleştirmeyi kabul edecekti.İkinci seçenekte ise Batılaştırmaya karşı çıkarak çöküşü yaşayacaktı3.

Bu bağlamda Avrupa-merkezciliğinin Oryantalizmin geri planını oluşturma ve uygun bir ortam hazırlama yaklaşımı olduğu gözlemlenmektedir. Geçmişi 12. yüzyıla kadar uzansa da Batı’da, Oryantalist görüşün 19.yüzyılın ortalarından itibaren “Oriental Studies:Doğu Araştırmaları” adıyla, akademik bir disiplin olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Dünya tarihinin ilerlemeci öyküsünün Batı kaynaklı olarak kabul edilmesinin en yetkin bilimsel temeli ise , 1978 yılında Said’in kaleme aldığı “Oryantalizm:Doğuculuk= Şarkiyatçılık” adlı kitabıyla dile getirilmiştir4.

Said varlık ve yokluk arasında ne var ise hepsini Doğu ve Batı arasındaki temel ayrıma dayandırır. O’nun Doğu’nun doğululaştırılması olarak kavramsallaştırdığı olgu, Türk modernleşmesinin yapısal bir açıklamasını da sunmaktadır.

Said; “Şarkiyatçılık, Batı’nın Şark Anlayışı” adlı kitabında,”Batı’’nın ‘’Doğu’’ya bakış açısını sorgulamaktadır. O’na göre, Oryantalizm’in birbiriyle bağlantılı çeşitli anlamları vardır.

Birincisi: Oryantalizm, “Doğu Araştırmaları” gibi okullara sahip akademik bir ilgi alanı hatta bir disiplindir.

İkincisi,”Oryant” ile Batı ile Doğu arasındaki varlık ve doğa felsefesi (ontoloji ve epistomoloji) açısından ayrımı dile getiren bir düşünce tarzıdır.

Üçüncüsü ve belki de en önemlisi Oryantalizm, “Doğu üzerinde egemenlik kurmak, onu kendisinin çıkarı doğrultusunda yeniden yapılandırmak ve otorite sahibi olmak, daha ilerisi Doğu’nun insanları ve topraklarının Batı tarafından ele geçirilmesi amacıyla” geliştirilen Batılı bir söylemdir.

Bu bağlamda Said; Oryantalizmi, onun önyargılar, cehalet, bilgisizlik, klişeler, standart duruma getirilmiş görüşler ve uydurmalarla karakterize edilen bir düşünce olarak niteler. Yenilenirse Said’e göre, Batı’nın Şarkiyatçılık yaklaşımı, önce dünyanın bir bölgesini kendine yabancı saymakta, sonra Şark’a dair değişmez bir yargıyı kurmakta, dahası bunun insan deneyimi olduğunu görmeme kusurunu işlemektedir5.

Özet olarak şu söylenebilir6:Oryantalistlere göre; “Batı Dinamik, Doğu ise Değişmez/Durağandır.Dinamik Batı; yenilikçi, becerikli ve hareketlidir. Akılcı ve Bilimseldir. Disiplinli, düzenlidir. Mantıklı ve duyarlıdır. Akıl odaklıdır. Otoriter, bağımsız ve işlevseldir. Özgün, demokratik, anlayışlı ve dürüsttür. Uygardır. Ahlaki ve ekonomik olarak ilerlemecidir.”

Doğu; Taklitçi, cahil ve edilgendir. Akılcı değildir, batıl ve geleneklerine bağlıdır. Tembel, dengesiz ve doğaldır. Mantıksız ve duygusaldır. Beden odaklı hareket eder, egzotik ve alımlıdır. Çocuksu, bağımlı ve olaylara işlevsiz bakar. Esir ruhludur, disiplinsiz, anlayışsız ve ahlaksızdır. Uygar değil, barbardır. Ahlaki olarak geri ve ekonomik olarak durağandır” şeklinde kabul vardır.

Filhellenizm

Filhellen,Yunancada “Filos:Dost” ve “Ellinas:Hellen-Yunan” sözcüklerinin birleşmesi ile oluşturulmuştur. Türkçede Yunanperver ya da Yunanseverlik olarak karşılık bulan “Filhellenizm” sözcüğü, Yunan’a ve Yunan ile bağlantılı olan her şeye derinden sevgi besleyen kişileri tanımlamak amacıyla kullanılır.

Hellen terimi ilk başta sadece kuzey Yunanistan’ı göstermek için kullanılmışsa da zamanla bütün Yunanistan’ı betimlemiştir. Greklerin Perslerle,Batının nitelendirmesi ile “ barbarlarla” savaşması karşısında bu terim yeni bir anlam kazanmıştır. Bir başka deyişle “Barbar” teriminin karşıtı olarak “Hellen” terimi kullanılmaya başlanmıştır. Doğu-Batı karşılaştırmasında Avrupa’nın karşısına Asya’nın yerleştirilmesi gibi barbarların(!) karşısına da Hellenler yerleştirilmiştir.

Birinci yüzyıldan itibaren ise Hellen teriminin Doğu Akdeniz havzasında Grek ve Bizans topraklarında yaşamakta olan , dil, kültür ve tarih bakımından ortak bir geçmişe sahip halkları için kullanıldığı belirtilmektedir7.

Tarihte Filhellenler, sevgilerini gerek sözlü gerek yazılı olarak verdikleri eserlerle ortaya koymuşlar ve bu doğrultuda oluşan Filhellenizm akımını oluşturmuşlardır.Avrupa’da Filhellenizm’in bir akım olarak en etkin olduğu olay ise,Yunanların 1821 yılında başlayan ve bağımsızlık mücadelesi olarak görülen Mora isyanıdır.Aslında Filhellenizm terimi 19. yüzyılda ortaya çıkmış bir terim olmayıp kökleri de Antik Yunan kültürüne dayanmaktadır 8 .

Çağ ve Ural 9 , Batı’nın Oryantalist yaklaşımının Yunanların kimlik arayışlarına çanak tuttuğunu ve “Türkler hak tanımayan ve tiran efendidir” ve “Greklere yoksulluk, cehalet yorgunluk, acı, dert, kamçı, falaka ,ölüm getirmiştir” şeklinde algının ortaya çıkarıldığını yazmaktadırlar. Bu bağlamda yazarlar: “Yunan kültürünün ondokuzuncu yüzyıldan itibaren gelişen “Filhellenizm :Yunanseverlik” akımlarla beraber Batı medeniyetinin beşiği olarak gösterilmesi Yunanları Türklerden uzaklaştıran en önemli etmenlerden birisi olmuştur.” demektedirler.

Yunanseverlik’in Avrupa kültüründe Aydınlanma döneminden sonra yoğunlaştığı ve sistemli duruma geldiği söylenebilir10. Aydınlanmacılara göre, “uygarlıktan yoksun” Türkler, Avrupa kültürünün “baş düşmanıdır” ve Avrupa’nın “en güzel” topraklarını “kanlı yönetimleri” le işgal etmişlerdir.

Özetle “Yunanseverlik,Avrupa-merkezciliğinin Türk Düşmanlığını beslediği bir yaklaşım olmuştur.Bir başka deyişle “Yunanseverlik”,Batı’nın Doğu’yu etki altına alması ve denetlemesi için dahice meşrulaştırma ortamı yaratan “Oryantalizm’”in bir sonucudur.

Turkokratia

Türkokratia, “Türk Egemenliği” olarak tanımlanan bir ifadedir.Geniş anlamda Osmanlı Türklerinin Balkanlar,Ortadoğu,Arabistan ve Kuzey Afrika’da egemenliği olarak kabul edilebilir.

Ancak Türkçe kaynakçada “Türkokratia”, genellikle,Yunanistan coğrafyasında kimi araştırmacıya göre 400 yıl, kimi araştırmacıya göre 600 yıl boyunca süren Türk Egemenliği olarak tanımlanmaktadır.

Turkokratia,Yunanlara göre; ”Yunan ulusunun kendi topraklarında yaşarken Türkler tarafından zorla egemenlik altına alındığı, kötülük, mutsuzluk ve gerilikten başka bir şey yaşatılmadığı kölelik yıllarıdır.”11

Turkokratia’ya karşı Yunan mücadelesinin, iç dinamikler açısından Fransız devrimi sonrası monarşinin çöküşü ile başlayan eşitlik,özgürlük ve adalet kavramlarının halka ait olduğu düşünceyle başladığı söylenebilir.Bu düşünme sistemi, ilkesel olarak, diğer imparatorluklar içinde olduğu üzere Osmanlı İmparatorluğu içinde de yaşamakta olan Sırp, Arnavut ve Bulgar gibi uluslarla birlikte Yunanların da kendi kimliklerinin keşfetmesine,ulus-devlet anlayışı ile milliyetçilik olgusunun doğmasına neden olacaktır.12

Çağdaş Yunan tarihi bu anlamda “Turkokratia” karşı vermiş olduğu mücadelelerin tarihidir.Yunan tarih yazıcılarına göre “Turkokratia” ile ilgili en olumlu şey, “Türk egemenliğinin hiç kuşkusuz, Yunan Devrim kahramanları tarafından sonlandırılmış olmasıdır!”. Yunan bağımsızlık Savaşı, 1821 Mora İsyanı ile başlamış ve 1829 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla “Turkokratia” sona erdirilmişti.

1 Türk imgesi ve Türkiye kavramlarının ortaya çıkması Batı dünyasında ağırlıklı olarak 12.yüzyıldan itibaren Haçlı Seferleri ile başlamaktadır. Batılılar, Küçük Asya başta olmak üzere Türkmenlerin yaşadıkları bölgelereTürkiya:Turciatanımını getirmişlerdir.

Diğer yandan,Batı kaynakçasında Osmanlı’yı “Türk” olarak karşılaması ve değerlendirmesi bilinen bir gerçekliktir.(Bakınız:Özbaran,S.,2017.Bir Osmanlı Kimliği.14.-17.Yüzyıllarda Rum/Rumi Aidiyet ve İmgeleri.Kitap Yayınevi,s.65-88)

2Melali: Birinci anlamı; can sıkıntısı, usanç: İkinci anlamı; üzüntü, hüzün, dert.

3 Amin,S.,2018.Avrupa-Merkezcilik-Bir İdeolojinin Eleştirisi( L’eurocentrisme Critique d’une idéologie) Çevirmen:Mehmet Sert. Yordam Kitap

4 Said, E. W., 2010. Şarkiyatçılık. Batı’nın Şark Anlayışları. Beşinci Baskı (Çeviri: Ülner, B.) Metis/Kültür Yayınları

5 Kaymakçı, M.,2018. Yunan Algısındaki Türk İmgesinin Kökenleri Ve Dostluk İçin Çıkış Yolları(İç., Ege Adalarının Unutulan Halkı: RODOS Ve İSTANKÖY TÜRKLERİ (Ed., Kaymakçı,M., Özgün,C.) Eğitim Yayınevi, Konya,S.,273-293

6 Hobson, J. M., 2008.Batı Medeniyetinin Doğu Kökenleri.2.Baskı(Çeviri:Ermet.E.) Yapı Kredi Yayınları,İstanbul.s.23

7 Speck,P., 1994 .“Schlecht geordnete Gedanken zum Philhellenismus”, Der Philhellenismus in der westeuropäischen Literatur 1780-1830, Ed. Alfred Noe, Amsterdam, Atlanta: Radopi, s. 1.

8 Özsüer, E, 2016. 19.yüzyıl Avrupa Romantiklerinin 1821 Mora İsyanı Üzerindeki Siyasi Ve Kültürel Etkileri. Türkiyat Mecmuası, c. 26/2, 2016, s.331

9 Çağ, G., Ural,S., 2014. Türk-Yunan İlişkilerinin Değiş(e)meyenleri: Yunan algısında Türk İmgesine Tarihsel Bir Yaklaşım. History Studies İnternational Journal of History.ISSN 1309-4688 Volume 6 Issue 2 februaty 2014

10 Aslında Oryantalizmin bir ürünü olan Yunanseverlik’in Avrupa aydınlanmasıyla da ortaya çıktığı gözlem lenmektedir.Aydınlanmanın getirdiği bilimsel ve teknik ilerlemeler de Avrupalı egemen güçlerin ve kapitalist düzenlerinin,dünyanın bir bölümünü sömürgeleştirmenin aracı olmuştur.Bu bağlamda,Aydınlanma ,daha baştan kendi olumsuzlaması ya da “karanlık yüzü “ olan “karşıt-Aydınlatmayı” yaratmıştır.Aydınlanmanın getirdiği bilgi ve bilimin kimin yararına kullanıldığı sorunu da güncelleşmiştir.Bir başka deyişle,bilimin “burjuva çıkarlarını koruma ve sürdürmenin aracına dönüştürdüğü söylenebilir(Bakınız;Kula,O.B.,2018.Doğu’dan Batıya Aydınlanma.Tekin Yayınları.İstanbul,s.22-23)

11 Demirözü,D.,2017. Yunan İlkokul Edebiyat Kitaplarında Türk İmajı -The Image of “Turk” in Greek Litera Volume: 27, Number: 2, 2017 65 Litera: Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Dergisi Litera: Journal of Language, Literature and Culture Studies,s.71-72

12 Özsüer,E.,2018. Turkokratia.Avrupa’da Türk İmajı,Kronik,s.133-137

Bunları da sevebilirsiniz