Çizmesi Ayağından Kanlı Çıkan Kemalistler..

Bu Mayıs ayında bir Kemalisti tanıyalım..

9 Eylül’de İzmir Postanesi’nde bayrak çektikten sonra Çeşme’nin kurtuluşuna koşan ve 16 Eylül 1922 günü Çeşme’ye ilk giren ve belediye ile postaneye Türk bayrakların çeken süvari teğmeni Selahattin Selışık’ın anılarını ve hayat hikayesini daima aklımda kalmıştır..

Daha sonra Orgeneral olan bu kahraman Kemalistin hayat hikayesin inceleyelim.. Yunan Ordusu, 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’i tamamen boşaltır. Artık peşlerine takılmış on binlerce kişilik bir Rum sivil kitlesi ile Çeşme yönüne doğru kaçarak akmaktadırlar. Çünkü Çeşme limanından onlarca gemi onları Yunan adalarına ve Yunanistan’a taşıyacaktır.

Kimi rakamlara göre 250 bin kişilik bir sivil – asker karışımı bozgun kafilesi, 9 Eylül ile 16 Eylül arasında Çeşme’ye doğru yönelmiş ve sonra Anadolu’yu terk etmiştir. Alaçatı’nın Türk süvarileri tarafından ele geçiriliş 15 Eylül, Çeşme’nin ise 16 Eylül’dür. Demek ki 9 Eylül ile 16 Eylül arasındaki 7 günde Urla yarımadası tamamen Yunan bayrağından arınmıştır.

Üsteğmen Selahattin Selışık, 9 Eylül 1922’de 15 Süvari Kolordusu’nun Mürsel Bakü komutasındaki 1.Tümen’de İzmir’e ilk giren zabitler arasında parlamıştı, rütbesi Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) idi. İzmir’e ilk giren dört müfrezenin birinin başında olarak Kordon’da kapısında yabancı bayrakların dalgalandığı postaneye Türk bayrağını çekti.

9 Eylül günü İzmir’de hiç kalmadan birliği ile birlikte Çeşme Yarımadası’na doğru hareket etti. Urla ve Seferihisar’ı kurtaran birliklerde en öndeydi. 15 Eylül günü Alaçatı’yı kurtardı ve bayrak çekti, ne yazık ki orada Ilgınlı Mustafa Çavuş ile Sinoplu Ahmet Çavuş isimli, iki süvari neferini şehit verdi.. 16 Eylül günü Çeşme Belediyesine ve Postanesi’ne Türk bayrağını çekerek telsizle bütün dünyaya Anadolu’nun tümüyle düşmandan geri alındığını ilan etti.

Hatıralarında şunu anlatır:

– Çeşme’ye bayrak çektikten sonra birliğim ile birlikte deniz kıyısına geldik. Sahilin ötesinde yüzlerce tekne ülkemizden kaçan Rumları adalara taşıyordu. Sahilde atımdan indim bir kayanın üzerine oturdum. Askerime çizmemi çıkarmasını söyledim. 26 Ağustos’ta Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa’mızdan büyük taarruz emrini aldığımızdan beri çizme ayağımdan çıkmamıştı. Askerim uzattığım bacağımdan çizmeyi bir türlü çıkaramadı, iki askeri daha yardıma çağırdı. Hepsi birden çizmeye yüklendiler. Caaart diye çizme çıktığında yün çorabımla birlikte ayak taban derimi de koparıp sıyırmıştı. Ayak taban derim kan içinde gözüküyordu. O durumda ayağımı denize soktum, tuzlu su ayağımı cayır cayır yakarken, şu sözler dilimden dökülmüştü “Kurtardığımız toprak gibi bu denizi de düşmandan kurtardık. Varsın ayağımı yaksın, helal olsun.”

SELAHATTİN SELIŞIK’IN TAM YAŞAM ÖYKÜSÜ

16 Kasım 1894’te Selanik Vodina’da doğdu. 13 Haziran 1968’de Ankara’da vefat etti.

1915 yılında Harbiye son sınıf öğrencisi iken Çanakkale Savaşı’na gönderildi. Anafartalar Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın maiyetinde görev yaptı. Çanakkale Savaşı’ndan sonra yeniden Harbiye’ye gönderildi ve mezun oldu. Çanakkale Savaşı’nda ve Harbiye’deki başarılarından dolayı taltifen İzmir’deki Kolordu’ya tayin edildi. İzmir’de ünlü Avukat Kadızade İbrahim Bey’in kızı Belkıs Hanım ile evlendi.

İzmir işgal edilince önce İstanbul’a geçti. Eşi ile daha 3 aylık evli iken İstanbul’daki işgal kuvvetlerinden kurtulabilmek için çarşafa sarınıp kadın kılığında Anadolu’ya geçerek Mustafa Kemal Paşa’nın yanında Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Kurtuluş Savaşı’nın tüm cephelerinde savaştı. 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz ile birlikte Yunan Ordusu’na saldıran kuvvetlerin en önünde idi.

9 Eylül 1922’de 15 Süvari Kolordusu’nun Mürsel Bakü komutasındaki, 1.Tümen’de İzmir’e ilk giren zabitler arasında parladı, rütbesi Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) idi. İzmir’e ilk giren dört müfrezenin birinin başında olarak Kordon’da kapısında yabancı bayrakların dalgalandığı postaneye Türk bayrağını çekti. 9 Eylül günü İzmir’de hiç kalmadan birliği ile birlikte Çeşme Yarımadası’na doğru hareket etti. Urla ve Seferihisar’ı kurtaran birliklerde en öndeydi. 16 Eylül günü Çeşme Postanesi’ne Türk bayrağını çekerek telsizle bütün dünyaya Anadolu’nun tümüyle düşmandan geri alındığını ilan etti.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Harp Akademisi sınavını kazanarak kurmay oldu ve daha ileri rütbelere doğru adım adım ilerlerken Anadolu’nun her yöresinde görev üstlendi. Bu arada yaptığı önemli görevler arasında Harp Akademisi Tabiye (Savaş Tekniği ve Stratejisi) öğretmenliği, Genel Kurmay Personel Dairesi Başkanlığı’nı sayabiliriz.

1946 yılında Tuğgeneral rütbesi ile Bandırma’ya tümen komutanlığına atandı. Bir sene sonra Tümgeneral rütbesine yükseltilerek yeniden Ankara görevlerine atandı, gönderildiği komutanlıklarda üstün başarı göstererek Korgeneral ve ardından Orgeneral rütbelerine yükseltildi.

Korgeneral rütbesi ile 1954-55 yıllarında Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı, ardından Kayseri ve Erzincan’da Kolordu Komutanlığı yaptı. Her iki ilin belediye meclisleri tarafından kente verdiği hizmetlerden dolayı kendisine fahri hemşerilik unvanı verildi.

Erzincan’dan sonra Erzurum’da ordu komutanlığında bulundu. Sonra Milli Savunma Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği’ne atandı. Bu görevden yaş haddi nedeniyle 1959 yılında emekli oldu. 13 Haziran 1968’de Ankara’da vefat etti.

Selahattin Selışık, benimde yıllarca yönetim kurulu üyeliğini yaptığım Kemalistler Derneği’nin başkanı rahmetli Av.Ayla Selışık Tamar’ın babası idi…

(Kaynak: 1- Yaşar Aksoy, “İzmir Bu Orgeneral ile Gururlu, Orgeneral Selahattin Selışık’ın eşi Belkıs Hanım anlatıyor”, Ege’de Zaman, Yeni Asır, 9 Eylül 1990, 2- Kızı Avukat Ayla Selışık Tamar ile yapılan Sözlü Tarih Çalışması (Bu çalışma 28.5.2009 tarihinde İzmir Milli Kütüphanesi’nde konferans metni olarak Av.Ayla Selışık Tamar tarafından sunulmuştur).

Bunları da sevebilirsiniz