Mazhar Müfit Kansu

Türk siyasi tarihinin önemli simalarından Mazhar Müfit Kansu, Milli Mücadele döneminden itibaren temelleri atılan yeni devletin kurulması, düzenin oturması ve devletin kurumsallaşması süreçlerinde önemli görevler üstlenmiştir. Kongrelerin hazırlanmasında ve bu süreçte çıkan sorunların çözülmesinde, meclis içindeki çalışmalarda, Şark İstiklal Mahkemesi’nde önemli katkılarıyla öne çıkan Mazhar Müfit Kansu’nun hayatı, “Millî Kahramanlar” yazı dizisinin bu ayki konusudur.

Gençlik Yılları

Mazhar Müfit 1973 yılında Denizli’de doğmuştur (1975). İlköğrenimine İstanbul’da başlamış, babasının tayininin ardından ilk ve orta öğrenimine Edirne İptidai Mektebi ve İdadi’nin Rüştiye kısmında devam etmiştir. Daha sonra eğitimine Mülkiye Mektebi İdadi Bölümünde devam etmiştir.

Meslek hayatına önceleri muallim olarak başlamış ve Gelibolu İdadisinde Tarih-i Tabii ve Hendese Muallimi olmuş, ardından daha çok idari kısımlarda görev almıştır. Sırasıyla Edirne İdadisinde Müdür Yardımcısı ve Edirne İl Maiyet Memuru olmuş, kaymakamlık stajını tamamlaması üzerine Havsa, Çorlu, Cisriergene (Uzunköprü) ve İskeçe Kaymakamı olmuştur. 9 yıllık kaymakamlık görevinin ardından mutasarrıf olmuş; Lazistan (Rize), Mersin, İzmit ve Balıkesir illerinde mesleğini icra etmiştir (Çoker, 1994). Kısa bir süre sonra da Bitlis Valiliğine atanmıştır (Çoker, 1994).

Mustafa Kemal’le İlk Teması ve Millî Mücadele Yılları

Mustafa Kemal Amasya’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurulmasına yönelik çalışmalarına devam ederken, diğer illere telgraflar çekerek Milli Mücadele taraftarı cemiyetlerin olup olmadığını öğrenmeye çalışmış, bu nedenle de Bitlis Valisi Mazhar Müfit Bey’e de telgraf çekmiştir. Mazhar Müfit Bey kimseye güvenememesinden çekinceli davranmıştır. Mustafa Kemal’in çektiği telgraf şöyledir: “Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin vilayet merkezleri ile livalarında ve mülhakatında teşkilatı var mıdır? Belli başlı müessis ve mümessilleri kimlerdir? Civar vilayetlerde ki teşkilat ile haiz-i irtibat ve muhaberede midir? Başka cemiyetler var mıdır? Bittahkik iş’arına inayetlerini rica ederim.” (Kansu, 1967).

Bu sorulara karşılık Mazhar Müfit Bey, “şifreli telgrafınızı halledemedim” diyerek zaman kazanmaya çalışmıştır. Mustafa Kemal’de Mazhar Müfit Bey’in Milli Mücadele taraftarı olup olmadığını General Kazım Dirik’e sormuş: “Bu vali galiba bizden değil yahut da bize itimat etmiyor. Kendisine çektiğimiz telgraf gayet açık idi.” demesi üzerine Kazım Dirik, Mazhar Müfit Bey’i tanıdığını ve siyasi görüşlerinin farklı olamayacağını söylemiş, aynı telgrafı o da Mazhar Müfit Bey’e göndermiş fakat Mazhar Müfit Bey ona da aynı yanıtı iletmiştir (Kansu, 1967).

Mazhar Müfit Bey Ermeni Tehciri meselesinden suçlu bulunup görevden azledilmiş, İstanbul Hükümeti Mazhar Müfit Bey’in tutuklanması emrini vermiştir. Bu durumdan haberinin olması üzerine Mazhar Müfit Bey Erzurum’a doğru yola çıkmış ve Kazım Karabekir Paşa’nın yanına gitmiştir. Erzurum Kongresi’nin hazırlık sürecinde halkın mücadele hakkındaki düşüncelerini öğrenmeye çalışmıştır (Aydemir, 2011). Mustafa Kemal’in Erzurum’a geleceği öğrenildiğinde Kazım Karabekir Paşa ile Mustafa Kemal’i karşılamış ve Milli Mücadele için birlikte çalışmaya başlamışlardır (1948).

Erzurum Kongresi’nin hazırlık sürecinde İstanbul Hükümeti’nin baskıları sorun yaratmıştır. İngilizler İstanbul Hükümeti’ne, Anadolu’da yaşananlardan duydukları rahatsızlıkları sürekli iletmiş; Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas bölgesinde bir hareket başlatmayı planladığını bildirmiş ve onun İstanbul’a çağrılması konusunda fikir vermiştir (Sonyel, 1923). Mustafa Kemal’in görevine son verilmiş, Mustafa Kemal de askerlikten istifa etmiştir (Akandere, 2003).

Kongre çalışmaları sürerken Albay Rawlinson Mustafa Kemal’le görüşmek istemiş, Mustafa Kemal de kabul etmiştir. Rawlinson tehditkâr tavrıyla Hükümet’in bu kongreye izin vermeyeceğini iletmiş. Mustafa Kemal Rawlinson’ın tehditkâr tavrına kızarak görüşmeyi bitirmiş, Mazhar Müfit Bey, Rawlinson’a kapıyı göstererek gitmesini bildirmiştir (1948).

Yaşanan bu olaylardan sonra Kongre’nin güvenliği önemli bir sorun olmuştur. Mustafa Kemal, bu konuda gerekli çalışmaların yapılması görevini Mazhar Müfit Bey’e vermiştir. Erzurum Jandarma Komutanı ile görüşen Mazhar Müfit Bey, bu soruna bir çözüm bulmuştur. Kongre’nin sivil giyinmiş polis ve jandarmalarca korunmasını teklif etmiştir. Polis ve jandarmaların sivil olmasıyla Kongre’nin tamamen halk tarafından yapıldığı algısı verilmiştir. Aksi takdirde Milli Mücadele’de millet iradesi göz ardı ediliyormuş algısının yaratılması mümkün olacaktır. (1948).

Erzurum Kongresi’nin tamamlanmasının ardından Sivas Kongresi için çalışmalar başlamıştır. Bu süreçte yaşanan sorunların çözülmesinde de Mazhar Müfit Bey’in önemli katkıları vardır. Mali işlemlerle ilgilenmekte olan Mazhar Müfit Bey, birikmiş kaynakların bitme noktasına gelmesi üzerine çözüm yolları aramıştır. Sivas’a gidebilmek için gereken araçların kiralanması konusunda Belediye Reisi Zakir Bey’e başvurmuş ve Sivas’a gidebilmek için kiralanması gereken araçların masrafının ne kadar olacağını öğrenmiş, gereken kaynağı Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nden temin etmiştir (Kansu, 1975).

Yapılan kongrelerin ardından Ankara’da Meclis kurulmuştur. Ankara’da kurulan yeni Meclis, yeni kurulan İstanbul Hükümeti’yle görüşmeler halindedir. Birçok Milli Mücadele yanlısı mebus İstanbul’a gitmiştir. İstanbul’a giden mebuslar, telgraflar çekerek Mazhar Müfit Bey’i İstanbul’a çağırmışlardır. Konuyu Mustafa Kemal’le görüşmesinin ardından İstanbul’a doğru yola çıkmıştır (Kansu, 1966).

İstanbul’a vardığında 4 yıldır göremediği ailesini ziyaret etmek istemişse de, ailesinin ikamet ettiği evin adresini bilmemektedir. Süvari Kaymakamı Selim Bey’den ailesinin adresini öğrenen Mazhar Müfit Bey, 4 yıldır ailesine para gönderemediği için ailesinin evdeki tüm eşyaları satarak yaşamını idame ettirmeye çalıştıklarını görmüştür. Karşılaştığı bu manzara, Milli Mücadele’nin hangi şartlar altında verildiğini gözler önüne sermektedir (Mazhar Müfit Kansu, 1975).

Mazhar Müfit Bey, Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Hakkâri mebusu olarak katılmıştır. Bir yandan Meclis’in durumunu değerlendirirken bir yandan konuşmalarıyla ülkenin durumunu değerlendirmiştir. Bu süreç içinde Padişah, Mazhar Müfit Bey’le görüşmek istemiş, Mustafa Kemal’in onayıyla görüşmeyi kabul etmiştir. Padişahla aralarında şöyle bir diyalog geçmiştir: “Heyet-i Temsiliye benim tacı saltanatımın pırlantalarıdır. Allah sizden razı olsun, vatan ve milleti ve saltanatı ve hilafeti kurtardınız. Mustafa Kemal Paşa hazretleri inşallah afiyettedirler, İstanbul’a teşrif etmeyecekler mi? Kendisiyle mülakata hasretim.” demiştir. Mazhar Müfit Bey, padişahın daha önce yapmış olduklarını hatırlayarak bu tavrına sinirlenmiş, Padişah’ın tekrar “Beyefendi, düşmandan memleketimizi kurtarmak için ne gibi bir çare düşünüyorsunuz?” sorusuna Mazhar Müfit Bey, “Efendimizin Anadolu’ya ve hatta Bursa’ya kadar teşrifleriyle mesele hallolunur.” dedikten sonra Padişah “Ne suretle?” diye sormuş ve Mazhar Müfit Bey “Çünkü halk padişahlarını başlarında görürse bir kıyamı umumi olur ki düşman buna mukavemet edemez.” demiştir. Fakat bu sözden sonra Padişah sinirlenerek “Beyefendi, ecdadı izamımın payitahtından bana firar mı teklif ediyorsunuz?” diyerek tekrar Mazhar Müfit Bey’e bir soru sormuş, Mazhar Müfit Bey’de bu soruya karşılık “Hayır milletin ve vatanın bu sıkışık ve zor zamanında ecdadı izamınız gibi milletin başına geçmenizi teklif ediyorum.” demiştir. Mazhar Müfit Bey’in bu açıklamasından sonra Padişah görüşmeyi bitirmiş ve Mazhar Müfit Bey Padişahı selamladıktan sonra odayı terk etmiştir. Mazhar Müfit Bey cesur ve açık sözlü tavrını Padişah’ın karşısında bile koruyabilmiştir (Kansu, 1966).

İstanbul’daki bir süre kalan Mazhar Müfit Bey, meclisin kapanması ve mebusların tutuklanması üzerine Ankara’ya dönmüştür. Cumhuriyet’in kurulmasından sonra da uzun yıllar Meclis’te hizmetlerine devam eden Mazhar Müfit Bey, konuşmalarıyla çok etkili olmuştur. Mali, hukuki, sosyal, idari ve iktisadi pek çok konuda söz almış; teklif, takrir, mazbata vermiş ve birçok konuda Bakanlara yazılı ve sözlü soru sormuştur. Genç Cumhuriyet’in temellerinin atılmasında önemli katkıları olmuştur.

Şark İstiklal Mahkemesi Başkanlığı Yılları

İstiklal Mahkemeleri 1920-1927 yılları arasında hizmet veren gezici, kararlarının temyizi olmayan, dönemin koşulları gereği kurulan ihtilal mahkemeleridir. Bu mahkemeler aracılığıyla, Anadolu’nun dört bir yanında çıkan isyan girişimlerine son vermeye gayret edilmiş ve askerlerin cepheden firar etmesinin önüne geçmeye çalışılmıştır. Mahkeme üyeleri meclis tarafından yine meclis içerisindeki mebuslardan seçilmiştir (Çelik, 2007).

1925 yılında Doğu Anadolu Bölgesinde ortaya çıkan Şeyh Sait İsyanının ardından, İsmet Paşa’nın önerisiyle Ankara İstiklal Mahkemesi ve Askeri Harekât Bölgesinde kurulacak olan İstiklal Mahkemesi ile birlikte iki mahkeme oluşturulmuş, Şark İstiklal Mahkemesi Başkanlığı’nı Mazhar Müfit Bey yürütmüştür.

Mazhar Müfit Bey isyanın bastırılmasının ardından isyancıların sorgulanmasına katılmıştır. Sorguya Şeyh Sait ile başlanmış, sonrasında diğer tutuklular tek tek sorgulanmıştır. Bir ay süren sorgulamanın ardından, 27 Haziran 1925 tarihinde sanıklar hakkında verilen karar, 28 Haziran 1925 tarihinde Mahkeme Başkanı Mazhar Müfit Bey tarafından açıklanmıştır. Karar metni şu şekildedir: “Yapılan muhakemelerden ve incelemelerden tekke ve zaviyelerin birer kötülük ve fesat ocağı oldukları ve bu tekkelerle zaviyelerde şeyhlerin kendilerine Allah süsü vererek halkı kendilerine taptırmak gibi dinin kabul edemeyeceği fiiller işledikleri, Mahkeme huzurundaki ifadelerinden anlaşılması dolayısıyla, Şark istiklal Mahkemesi yargı çevresi içindeki bütün tekkelerle zaviyelerin kapatılmasına karar verilmiştir. Şeyh Sait, Şeyh Abdullah, Kamil Bey, Bababey, Şeyh Şerif, Fakih Hasan, Hacı Sadık Bey, Şeyh İbrahim, Şeyh Ali, Şeyh Celal, Şeyh Hasan, Mehmet Bey, Hanili Salih Bey, Madenli Kadri Bey, Şeyh Şemsettin, Genç Tahrirat Katibi Tahir, Nahiye Müdürü ve aveneden yirmi dokuz kişi idama mahkum edilmiştir.” (Öztürk, 1994).

Kararın açıklanmasının ardından Mazhar Müfit Bey tutuklulara şunları söylemiştir: “Kiminiz hasis şahsı menfaatlerinize bir zümreyi alet, kiminiz ecnebi kışkırtmasını ve siyası hırslarını rehber ederek, hepiniz bir noktaya yani müstakil Kürdistan teşkiline doğru yürüdünüz. Senelerden beri düşündüğünüz ve tertiplediğiniz umumi isyan ve ayaklanmayı yaparak bu bölgeyi ateş içinde bıraktınız. Cumhuriyet Hükümetinin azimli ve kat’i hareketi Cumhuriyet ordusunun öldürücü darbeleriyle isyanınız ve ayaklanmanız derhal yok edildi ve hepiniz yakalanarak hesap vermek üzere adalet, huzuruna çıkarıldınız. Herkes bilmelidir ki, genç Cumhuriyet Hükümeti fesat ve irticaa, her türlü lanetli faaliyetlere kat’i surette göz yummayacağı gibi, hatta kati tedbirleri sayesinde bu gibi eşkıya hareketlerine yer vermeyecektir. Senelerden beri şeyhlerin, ağaların, beylerin baskısı altında sömürülen, eriyen, inleyen, mal, can ve ırzları şeyhlerin, beylerin ağaların keyfine kurban edilen bu bölgenin zavallı halkı artık sizin fesatınızdan ve kötülüğünüzden kurtularak, Cumhuriyetimizin feyizli ilerleme ve saadet vaat eden yollarında yürüyerek, refah ve saadet içerisinde yaşayacaktır. Siz de döktüğünüz kanların sömürdüğünüz ocakların cezasını adalet sehpasında hayatınızla ödeyerek hesap vereceksiniz. İşte Cumhuriyetin sert fakat adil kanunlarının hükmü budur.” (Aybars, 1982).

Mazhar Müfit Bey’in söylemleri dönemin sosyal ve siyasal algısını ön plana çıkmaktadır. Devlete ihanete yeni Cumhuriyet yasalarının takdiri gözler önüne serilmiştir. Bu durumun diğer isyan ve ihanet çalışmalarına da bir ders teşkil etmiştir (Sezgin, 2015).

Şark İstiklal Mahkemesi Başkanlığına bir süre daha devam eden Mazhar Müfit Bey, rahatsızlığı dolayısıyla Şark İstiklal Mahkemesi Başkanlığından ayrılmıştır (Kutlu, 2007).

Ölümü

Mazhar Müfit Kansu 1946 seçimleri ile siyaseti bırakmıştır. Siyaseti bıraktığı tarihte 72 yaşındadır ve siyaseti bıraktıktan iki yıl sonra, 12 Kasım 1948 tarihinde Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyesiyken vefat etmiştir (1948).

İdareci kimliğiyle ön plana çıkan Mazhar Müfit Kansu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda siyasete yön veren önemli kişilerden biri olup önemli katkılar sağlamıştır. Birçok görevinin üstesinden hakkını vererek gelebilmiş, böylece “Millî Kahraman” olmuştur.

Kaynakça

(1948). Son Telgraf Gazetesi. akt. Ahmet Sezgin

(1948). Cumhuriyet Gazetesi. akt. Ahmet Sezgin

Akandere, O. (2003). “Samsun’a Çıkışından Erzurum’da Askerlikten İstifasına Kadar Mustafa Kemal Paşa’nın Yazışmalarında “Sine-i Millet” Düşüncesi, erzurum ve Sivas Kongreleri Sempozyumu. Ankara. akt. Ahmet Sezgin

Aybars, E. (1982). İstiklal Mahkemeleri. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. akt. Ahmet Sezgin

Aydemir, Ş. S. (2011). Tek Adam Mustafa Kemal. İstanbul: Remzi Kitabevi. akt. Ahmet Sezgin

Çelik, K. (2007). Milli Mücadele’de İç İsyanlar, Vatana İhanet Kanunu ve İstiklal Mahkemeleri. Ankara: Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi. akt. Cengizhan Halaçlı

Çoker, F. (1994). Türk Parlamento Tarihi, Milli Mücadele ve T.B.M.M. I. Dönem 1919-1923. Ankara: Türkiye Büyük Millet Meclisi Vakfı Yayınları. akt. Ahmet Sezgin

Kansu, M. M. (1966). Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber,. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. akt. Ahmet Sezgin

Kutlu, H. (2007). Şark İstiklal Mahkemesinde 1925-1927 Döneminde Takrir-i Sükun Kanununun Uygulanması. Malatya.: İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. akt. Ahmet Sezgin

Mazhar Müfit Kansu. (1975). Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber. İstanbul: Türk Tarih Kurumu Yayınları. akt. Ahmet Sezgin

Öztürk, K. (1994). Türk Parlamento Tarihi, TBMM II. Dönem 1923-1927. Ankara: Türkiye Büyük Millet Meclisi Vakfı Yayınları, akt. Ahmet Sezgin

Sezgin, A. (2015). Mazhar Müfit Kansu ve Siyasi Faaliyetleri. Denizli: Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. akt. Ahmet Sezgin

Sonyel, S. (1923). “İngiliz Belgelerinde Erzurum ve Sivas Kongreleri”, Erzurum ve Sivas Kongreleri Sempozyumu. Ankara: Gazi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi. akt. Ahmet Sezgin

Bunları da sevebilirsiniz