Hasan Neden Boğuldu?

Hasan, Kazdağları Sutüven mevkiinde boğulur, çünkü Emine’nin obasına sırtındaki 40 okka tuz çuvalını taşıyıp dağın başına çıkamaz; Emine’ye varamadığı için kendi köyüne dönmeye de yüzü tutmaz. Toplumlar; doğaya farklı geçim tarzlarıyla uyum sağlarlar ve o düzeni koruyacak töreleri (sözlü kurallar) oluşturur. Doğadan rızıklarını çıkartmak için gezici yaban hayvanı avcılığı, balıkçılık, sebze, kök ve meyve toplayıcılığı; yerleşik ekip biçme (tarım), göçebe küçük baş hayvancılık, yerli büyükbaş hayvancılık, imalat ve sanayi üretimi ile ticaret, eğitim, sağlık, siyasal idare gibi çeşitli hizmetlerle uğraşırlar. Boğaz tokluğu için çırpınan, gezici avcı ve toplayıcılarda, biraz bolluk sahibi göçebelerde, ürün fazlası nedeniyle başka iş kollarında yer alan insanları geçindirecek ürün fazlası elde eden tarım yerleşimlerinde (köy) her yaşta eli iş tutan sınırlı sayıda insanın emeğine ve imeceye ihtiyaç vardır. Bu da akrabalar arasında kan bağı olan “iç” evliliklerde, doyurabilecekleri sayıda yapılan doğumlarla sınırlanır. Aralarında kan bağı ve hısım İlişkileri olan insanların yaşantısını düzenleyen, uyulması gereken iç hukuka denir töre. Ve bu şekilde obaların, boyların ve kavimlerin hayatı sürdürülür. Toplumun emek gereksiniminin nicelik ve nitelik ölçütlerini sarsacak her değişiklik iç hukuka aykırıdır. Bilgi ve beceriler küçüklere öğretilerek toplumun bekası sağlanır. İşte Türkiye’nin pek çok yerini gezip, gören Sabahattin Ali bu gerçeği kavramıştır. Kazdağı Sutüven mevkii böyle acıklı bir sevdanın sahnesidir.

KAZ DAĞLARI EFSANESİ

Biga yarımadasında bulunan Kazdağıları, Çanakkale’nin Edremit ilçesindedir (1). En yüksek tepesi Sarı Kız (1726 m) olarak bilinir. Dedi kodu nedeniyle sarışın bir kızın, babası tarafından kaz çobanı olarak buraya terk edildiği rivayet olunur. Bilinmez ki Emine ile Boğulan Hasan’ın acıklı öyküsündeki yoksa o, kız mıdır? Çanakkale ve Balıkesir arasında uzanan Kaz Dağlarına İda Dağı da denir. Türkiye’de bilinen 7 Olimpos dağından biri olup, Kibele’den olma Zeus’un doğum yeri olarak bilinir.  Batıda Dede Dağı, ortada asıl Kaz Dağı ve üç tepesi (kuzeyde Babadağ, ortada Karataş Tepesi, güneyde Sarıkız Tepesi) doğuda Eybek, kuzey doğuda Gürgen ile Koca Katran Dağı’ndan oluşur. Halen Milli Park olan bu dağlar 200-300 milyon yıl evvel sığ bir deniz iken daha sonra yer kabuğunun batma ve yükselme hareketleriyle bir kısmı denize gömüldüğü, diğer bir kısmı da dağ olarak yükseldiği için pek çok akarsu ve şelale bulunur. Burayı ziyaret eden Sabahattin Ali “Hasan Boğuldu” efsanesini şöyle öyküleştirir: Yüksekliği bin metre rakımda, yaz kış yaşayan Yüksekobalı Emine ile deniz seviyesinde yaşayan Düzovalı Hasan pazar yerinde karşılaşır. Sevda ile harmanlanmış aslında doğaya iki farklı yüksekliğe göre uyum sağlamışlar; geçim tarzlarına göre iş bölümü, ekonomik dayanışma içinde sulh içinde yaşamaktadırlar. Emekçinin ait olduğu coğrafi koşullara göre kadın ve erkekte bulunması gereken niteliklere sahiptirler. Sabahattin Ali farklı çalışma koşullarından oluşan törelere göre aşıkların, niye birbirleriyle evlenmelerinin mümkün olmadığını şairane bir dille önümüze koyar. Bizleri eğitir. Hülya Avşar ve Yalçın Dümer’in oynadığı 1990 yapımı aynı adlı filmde ise yeni Kaymakam’ın (Düzovalı), Hacer (Yüksekovalı) ile pazarda karşılaşması, Hacer’in ona bu efsaneyi anlatması, bin metreden sonra Kaymakamın tırmanmaktan vazgeçmesi, derken pişman olup tahtacı kızını takip etmesi şeklinde filmin güzel bir kurgusu ve başrol oyuncuları vardır.

SABAHATTİN ALİ’NİN ŞEHİRLERİ

Bumin Ergenekon, Yapı Kredi salonlarında 17 Şubat 2018’de bu sergiyi gezer ve izlenimlerini Aydınlık Gazetesinde anlatır. “Sergide (yazarın) ‘aşk’ üzerine yazdığı şu sözler dikkati çeker: ‘Aşk hiç de sizin söylediğiniz, basit sempati veya bazen derin olan sevgi değildir (2). O büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilemeyiz. Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz o bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz.” Ama bu çekimden de önde gelir hayatta kalma gailesi. “Sabahattin Ali de gerçekleri olduğu gibi, yalın halleriyle okura sunar.” Mezar yeri hala bilinmeyen (Boğulan Hasan gibi) Sabahattin Ali de akıbetini hissetmişçesine ‘Dağlar’ şiirinde şu dizeleri yazar: Bir gün kadrim bilinirse, İsmim ağza alınırsa, Yerim soran bulunursa; benim meskenim dağlardır.” Onun gibi bir “Yüksek Obalıya” düz ovanın töresi yaşam hakkı tanımamıştır. Sabahattin Ali’nin ardından Yaşar Kemal de Yaylakta yaşayan Göçebe Türkmen aşireti ile Kışlak’ta (ova) yerleşik sabit yaşayan tarımcı köy halkı arasında gelin-damat alışverişinin olamayacağını, eşsiz romanı Binboğalar Efsanesinde anlatır. Ancak günümüz şartlarında ne yüksek obada ne de düz ovada can suyu kalmıştır. 16 Ocak 2021

(1) www.kazdaglari.com/cografi/cografi.html,

(2) Ergenekon, B. 26/2/2018, Sabahattin Ali’nin Şehirleri, Aydınlık.

Bunları da sevebilirsiniz