Bilimsel Açıklama: Kapsayıcı Yasa Modeli

Şüphesiz bilimin onu diğer bilgiye ulaşma metotlarımızdan ayıran özelliklerinden biri sahip olduğu inanılmaz açıklayıcı güçtür. Bilim bize dünyanın nasıl işlediğini anlamamızı sağlayan incelikli açıklamalar sunabilir. Fizik bilimi fiziksel dünyayı açıklarken biyoloji canlıların dünyasını, sosyoloji toplumları açıklarken astronomi de gezegenlerin hareketlerini açıklayabilir. Peki bütün bu farklı bilimlerin açıklamaları ortak bir mantıksal yapıya sahip midir? Bu yazıda bilimsel açıklamanın mantıksal yapısını ortaya koymaya çalışan bir modeli inceleyeceğiz: kapsayıcı yasa modeli.


Kapsayıcı yasa modeli öncelikle 20. yüzyıl bilim felsefeci Carl Gustav Hempel tarafından savunulmuştur. Modeli, açıklanması gereken fenomeni ifade eden bir cümle ve bu fenomeni açıklayan cümleler kümesi olmak üzere iki kısımda inceleyebiliriz. Açıklanacak fenomen, onu açıkladığı öne sürülen cümlelerin mantıksal bir sonucu olmak zorundadır. Buna ek olarak, açıklamada kullanılan cümleler kümesinde en az bir adet doğa yasasının bulunması ve bu kümedeki tüm cümlelerin doğru olması gerekir. Bu koşullar yerine getirildiğinde kapsayıcı yasa modelinin başarılı bir örneğini elde etmiş oluruz. Şimdi bu koşulların ne anlama geldiğini daha dikkatlice inceleyelim.

Kapsayıcı yasa modelinin bir başka ismi tümdengelimsel-yasalı (ing. deductive-nomological) modeldir. Bunun sebebi açıklamanın tümdengelimsel bir argüman formunda olması ve en az bir doğa yasası içermesidir. Modelin temel fikri şudur, belirli bir olayı değerlendirirken o olayın genel bir yasanın mantıksal bir sonucu olduğunu gösterebilirsek olayı açıklamış oluruz. Örneğin, 15 Aralık 2020 günü saat 14:00’da ODTÜ yemekhanesinin önündeki direğin gölgesinin 2 metre oluşunu açıklamaya çalıştığımızı düşünelim. Kapsayıcı yasa modeline göre, ışığın düz bir çizgide ilerlediğini ifade eden doğa yasası, ışığın gelişini engelleyecek bulutların olmayışı, güneş ışığının bahsi geçen saatte dünyaya 45 derece açıyla geliyor oluşu ve direğin uzunluğunun 2 metre oluşu birlikte değerlendirildiğinde gölgenin uzunluğunun 2 metre oluşu açıklanır.

Modeli daha iyi anlayabilmek için tümdengelimsel argümanların ve doğa yasalarının neler olduklarını daha iyi anlamamız gerekiyor. Bir argüman, doğruluğu gösterilmek istenilen bir önerme (sonuç) ile o önermeyi desteklemek adına öne sürülen önermelerden (öncüller) oluşan bir yapıdır. Tümdengelimsel argümanların özelliği, geçerli olacak şekilde düzenlendikleri zaman öncüllerin sonucun doğruluğunu kesin olarak gösterdiği argümanlar olmalarıdır. Yani geçerli tümdengelimsel argümanlarda öncüllerin doğru olup sonucun yanlış olması imkansızdır. Az önce bahsi geçen direk örneğinde, ışığın her zaman düz bir çizgide ilerlediği, ışığı engelleyecek bulutların olmadığı, güneş ışığının dünyaya 45 derece açıyla geldiği ve direğin uzunluğunun 2 metre olduğu doğruysa, gölgenin uzunluğunun 2 metre oluşu zorunlu olarak doğrudur.

Modelin diğer önemli bileşeni olan doğa yasalarının ne olduğunu açıklamaksa bu kadar kolay değil, hatta doğa yasaları metafizik ve bilim felsefesinde canlı bir tartışma konusu. Doğa yasası hakkındaki tartışmaların yalnızca onlara ayrılmış bir yazı gerektirecek düzeyde karmaşık olmalarından dolayı bu yazıda yalnızca doğa yasalarının basit bir tasvirini sunabileceğim. Kabaca, doğa yasalarının evrendeki düzenlilikleri temsil ettiği söylenebilir. Doğa yasaları evrenin her yerinde geçerli olan doğruları ifade eder. Ancak bu basit tasvir yeterli değil gibi görünüyor. “Tüm uranyum küreler 1 kilometreden küçük çapa sahiptir” önermesini düşünelim. Birçoğuna göre bu gerçek bir doğa yasasını ifade eder, çünkü uranyum küreleri bir kilometre çapa gelmeden çok önce kritik kütleye ulaşır ve dengesiz hale gelir. Bu büyüklükte uranyum küreler olamaz. Ancak bir de “Tüm altın küreler 1 kilometreden küçük çapa sahiptir” önermesini düşünelim. Bu önerme çok büyük ihtimalle doğrudur, evrenin neresine bakarsanız bakın bu kadar büyük bir altın küre göremeyecek olmanız son derece muhtemeldir. Ancak bu ikinci önermeye doğa yasası demek istemeyiz. Bu önerme doğa yasası olmak için gereken zorunluluk özelliğinden yoksundur. Evet, tüm altın kürelerin 1 kilometreden küçük çapta olduğu doğrudur ancak bazı altın küreler 1 kilometreden büyük çapta olabilirdi. Öyleyse evrenin her yerinde geçerli olan bir düzenliliği ifade etmesi bir önermenin doğa yasası olması için yeterli değildir.

Tümdengelimsel argümanların ve doğa yasalarının ne olduğuyla ilgili az çok fikir edindiğimize göre asıl konumuza geri dönebiliriz. Kapsayıcı yasa modeline göre bilimsel açıklama, belirli bir olayın genel doğa yasalarının ve ilgili koşulların mantıksal sonucu olduğunu göstermekten ibarettir. Bu görüşe göre bilimsel açıklama gündelik hayatımızda sık sık kullandığımız açıklamayla büyük benzerlikler gösterir. Örneğin ilk kez trafikte yanınızda bulunan kızınızın arabaların neden durduğunu sorduğunu düşünün. Arabaların neden durduğunu açıklamak adına, yasa gereği arabaların kırmızı ışıkta durması gerektiğini ve şu an kırmızı ışık yandığını söyleyebilirsiniz. Böylece bilimsel açıklamayla benzer şekilde bir yasanın içinde bulunduğunuz durumu nasıl kapsadığını göstermiş olursunuz. Bu açıdan kapsayıcı yasa modeli bilimsel açıklama için sezgilerimizle uyuşan ve anlaması kolay bir yapı sunar.


Öte yandan, kapsayıcı yasa modeline çeşitli eleştiriler de getirilebilir. Bunların birincisi, birçok bilimsel açıklamanın istatistiksel olarak yapılıyor olduğu gerçeğidir. Örneğin, bir hastanın %90 iyileşme ihtimaliyle karakterize edilen bir hastalığa sahip olduğunu düşünelim. Bu hasta gerçekten de iyileştiğinde, bu durumu hastalığın zaten %90 iyileşme oranına sahip olmasıyla açıklayabiliriz gibi görünüyor. Ancak bu istatistiksel açıklama kapsayıcı yasa modelinin açıklamalardan beklediği mantıksal kesinliğe sahip değil.

Başka bir eleştiri için yukarıda bahsettiğim direk örneğine dönelim. Bu örneği kapsayıcı yasa modeline uygun olarak argüman formunda hatırlayalım:

Işık düz bir çizgide ilerler.

Güneş ışığının dünya yüzeyine ulaşmasını engelleyen bulutlar yok.


Güneş ışığı dünyaya 45 derecelik açı ile ulaşıyor.


Işığın çarptığı direk 2 metre uzunluğunda.


——
Öyleyse, gölge 2 metre uzunluğunda.

Eleştiri ise şu: Bu argümanda sonucu, öncüllerdeki koşullardan biriyle değiştirerek argümanın geçerliliğini koruyabiliriz. Yani gölgenin uzunluğunu öncüllerin arasına koyup, direğin uzunluğunu argümanın sonucu pozisyonuna koyarsak argüman hala geçerli olur. Bu işlemle elde ettiğimiz yeni argümanımız tüm öncülleri doğru olan tümdengelimsel bir argüman olması ve ilgili bir doğa yasası içermesi bakımından kapsayıcı yasa modelince direğin uzunluğunun bir açıklamasıdır. Oysa direğin uzunluğunu direğin gölgesinin uzunluğuyla açıklamak birçoğumuza çok garip gelecektir.

Bu durumun bize absürt gelmesinin sebebi büyük ihtimalle nedensel bağlantıların baş aşağı çevrilmiş olmasıdır. Direğin gölgesinin nedeni direğin kendisidir ancak direğin nedeni direğin gölgesi değildir. Belki de açıklamalardan nedensel bağlantıları açığa çıkarmalarını bekleriz ve bu beklentimizi karşılamadığı için kapsayıcı yasa modelinde eksiklik buluyor olabiliriz. Hempel bu modeli tasarlarken nedensellik gibi metafiziksel kavramlardan bilinçli bir şekilde kaçınmak istiyordu. Ancak bizim açıklamalardan beklentimizi karşılamıyorsa kapsayıcı yasa modeline gerekli değişiklikleri yapmamız gerekiyor. Bu ve benzeri eleştirilerden dolayı nedenselliğe gönderme yapan veya istatistiksel açıklamaları göz önünde bulunduran modeller de oluşturulmuştur. Ancak bilimsel açıklamaların yapısını ortaya koyma adına ilk kapsamlı girişim olan kapsayıcı yasa modeli hala bilim felsefesinde merkezi bir rol oynuyor.

Bunları da sevebilirsiniz