Bekir Sami Kunduh

İtilaf devletlerinin 1. Dünya Savaşını kazanmalarının akabinde, savaşın mağlubu Osmanlı İmparatorluğu, maddi ve manevi olarak büyük sıkıntılar yaşamaya başlamış, savaş sonrasında imzalanan Mondros Ateşkes anlaşmasıyla İtilaf devletlerinin kuklası haline gelmiştir. Limanlarına, haberleşme araçlarına, ulaşım araçlarına ve ordusuna el konularak fiilen yok sayılmıştır.

Yaşanan bu kargaşa ortamında, farklı politikalara sahip pek çok cemiyet kurulmuştur. Bazıları manda ve himayeyi, bazıları ise padişaha bağlılığı kurtuluş için gerekli görmüştür. Bu düşünce kalabalığının arasından sıyrılarak Türk topraklarının tam bağımsızlığını savunan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Millî Mücadeleyi başlatmıştır.

Ben de bu ayki yazımda Mustafa Kemal’in başlatmış olduğu kurtuluş mücadelesinde, Atatürk’ün yanında yer almış ve yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti Devletinde aktif rol almış olan Bekir Sami Kunduh’un hayatını anlatmaya çalışacağım.

Hayatı

Bekir Sami Kunduh, 1865 yılında, Kuzey Kafkasya’da yer alan Osetya bölgesinde, Rus General Musa Kunduh Paşa’nın oğlu olarak dünyaya geldi. Henüz bir yaşındayken Büyük Kafkas göçü sonucu Osmanlı topraklarına yerleşti. Galatasaray Lisesinde fen ve edebiyat dersleri aldıktan sonra iki sene Paris’te kalarak Paris Siyasal Bilgiler Okulunda tahsilini tamamladı. İstanbul’a dönmesinin ardından Petersburg Elçiliğinde katiplik göreviyle memuriyete başladı. Kâtip olarak başladığı memuriyeti Amasya Mutasarrıflığı, Van, Trabzon, Bursa, Beyrut ve Halep Valilikleriyle devam etti. Millî mücadelenin başladığı sırada Beyrut Valiliği görevini devam ettirmekteydi ancak Mustafa Kemal’in çağrısı üzerine Anadolu’ya geçerek milli mücadelede aktif rol almaya başladı. Ankara’da kurulan ilk mecliste, hem dış ilişkiler konusunda tecrübeli olduğundan hem de Arapça, Farsça ve Fransızca gibi yabancı dilleri bildiğinden Dışişleri Bakanlığına seçildi. Bakanlık görevi boyunca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına Moskova görüşmelerinde ve Londra Konferansında bulundu.

Moskova Görüşmelerinde Bekir Sami

Çarlık Rusya’nın devrilmesinin ardından yeni kurulan Sovyetler Birliği yönetimi, Batılı devletlere karşı düşmanca bir tavır sergilemeye başladı. Aynı zamanda Sovyetler Birliği Batılı devletlerle savaş halinde olan Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle ilişkileri geliştirme yolunda adımlar attı. Türkiye Cumhuriyeti içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan dolayı para ve askeri teçhizat yardımı alabilmek için Moskova’ya Dışişleri Bakanı Bekir Sami önderliğinde bir heyet gönderildi. Heyetin amacı maddi yardımın dışında, Sovyetler Hükümetiyle dostluk anlaşması imzalayarak Sovyetler Hükümetinin TBMM’ye karşı olan duruşunu öğrenmek ve olası planları hakkında bilgi edinmekti. Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Beye TBMM kararlarını esas alması gerektiğini ve tam bağımsızlık fikriyle ters düşen kararlar alınmasından kaçılması gerektiği talimatını vermesinin akabinde, heyet 11 Mayıs’ta Ankara’dan yola çıktı.

Bekir Sami önderliğinde yola çıkan Türk heyetini zorlu bir yolculuk bekliyordu. Doğuda Ermeniler ayaklanmıştı ve ulaşım yolları kapatılmıştı. Heyet ilk olarak Erzurum’a kadar ilerleyebildi. Yolların kapalı olmasından dolayı bir süre Erzurum’da konaklamak zorunda kaldılar. Ankara’nın onayıyla ordunun seferber edilmesinin ardından Kazım Karabekir önderliğindeki Türk ordusu Ermenilere müdahale ederek yolların açılmasını sağladı. Bu müdahalenin Ruslar tarafından nasıl karşılanacağını da merak eden Türk Hükümeti, heyetten yolculuğa devam etmesini istedi. Trabzon üzerinden yolculuğa devam eden Bekir Sami ve heyeti 19 Temmuz tarihinde Moskova’ya vardı.

Zorlu bir yolculuğun ardından Moskova’ya varan Türk heyetini burada da birtakım zorluklar bekliyordu. Heyeti Moskova İstasyonunda karşılayan ya da arayıp soran kimse olmamıştı. Garın salonunda beklerken, trende tanıştıkları bir kişi sayesinde Rus Dışişleriyle telefonlaşarak irtibat sağlandı. Yapılan telefon görüşmesinin ardından heyet, gara gönderilen otomobile bindirilerek Rus Dışişleri Komiserliği Misafirhanesine yerleştirildi.

Rusya’ya vardıktan 5 gün sonra, 24 Temmuz tarihinde Rus temsilcisi Dışişleri Komiseri Çiçerin ve müsteşarı Karahan’la ilk görüşmeler gerçekleşti. Yapılan bu ilk görüşme Bekir Sami ve heyetinin temsil ettiği Hükümet ve bölge ile ilgiliydi. Çiçerin’in İstanbul Hükümetini mi yoksa Ankara Hükümetini mi temsil ediyorsun sorusuna aldığı Ankara cevabı üzerine Çiçerin, Bekir Sami’den Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın da temsil edilmesini istedi. Türk heyeti ise bu konunun yetkileri dışında olduğunu belirterek Çiçerin’in bu isteğini reddetti.

Heyetin yetkisi ve temsil alanının netleştirilmesinin ardından Bekir Sami, Ermenilerin ihtar ve protestolara rağmen taarruzlara devam ettiğini bu yüzden de Sarıkamış ve Şahtahtı bölgesinin Türkler tarafından işgal edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Öneri, Çiçerin tarafından kabul edilmiştir ve müdahale yapılmıştır. Yapılan bu görüşme sayesinde askeri müdahaleden kaynaklanabilecek Türk-Rus ilişkilerindeki gerilim engellenmiştir.

13 Ağustos tarihinde yapılan ikinci görüşmede Türkiye, Sovyetler’in 10 Ağustos tarihinde Ermeniler ile bir anlaşma yaptığı ve bu anlaşma sonucunda Türk heyetinin açılmasını istediği Tiflis yolunun tamamen kapatıldığı ve Şahtahtı yolunun da Ermenilerin kontrolüne geçtiği ayrıca Nahcivan bölgesinin tümüyle Ermenistan’a verildiği bilgisine ulaşmıştır. Yaşanan bu gelişmelerin ardından Rusya’nın ikiyüzlülüğü ortaya çıkmış ve anlaşmaya varılamamıştır.

Bekir Sami Bey ve Çiçerin arasında geçen sonraki görüşmede Bekir Sami, maddi yardım talebiyle buraya geldiklerini ve bir anlaşma imzalamak istediklerini açıkça belirtmiştir ancak Çiçerin bu yardımı Rusya’nın çıkarları doğrultusunda gerçekleştirileceğini söylemiş, karşılık olarak da Van, Bitlis ve Muş’u içine alan bir Ermeni devleti kurulmasını istemiştir. Bekir Sami, bu istekleri TBMM kararlarıyla uyuşmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. İki taraf da geri adım atmadığı için bu görüşme de bir sonuca bağlanmamıştır.

Doğu sınırlarını olası bir Komünist tehdidine karşı korumak ve maddi olanak sağlamak amacıyla Rusya’ya giden Bekir Sami başkanlığındaki heyet, Rusya’nın isteklerinin kabul edilemez olması nedeniyle amacına ulaşamamıştır.

Yaşanan bu zor şartlar altında Bekir Sami Bey Sovyetlerin tekliflerine direnebilmek için diplomasi yolunu başarılı bir şekilde kullanmıştır. Kararlılığı ve göstermiş olduğu direnç Ankara Hükümeti tarafından takdir edilmiştir.

Net, başarılı sonuçlar alınmamasına rağmen, yapılan görüşmeler Rusya’nın niyetini ve Rusya’nın TBMM Hükümetine karşı olan tutumunu gözler önüne sermiştir. Moskova görüşmeleri, bu nedenle milli mücadele dönemi içerisinde önemli bir yere sahip olmuştur.

Londra Konferansında Bekir Sami

1920 yılında düzenli orduya geçilmesinin ardından, batı cephesinde Yunanlılara karşı kazanılan 1. İnönü savaşı hem yurtta hem uluslararası alanda TBMM’nin otoritesini arttırmıştır. Alınan bu galibiyetin ardından Avrupalı Devletler Anadolu’da başlayan bağımsızlık mücadelesini yok sayamayacaklarını anlamışlardır. Londra Konferansına Ankara Hükümetinin de davet edilmesi TBMM’nin uluslararası alanda kabul gördüğünün kanıtıdır. Londra Konferansı İngiltere, Yunanistan, Fransa, Japonya, TBMM Hükümeti ve Osmanlı Hükümetinin katılımlarıyla gerçekleşmiştir.

Mustafa Kemal Paşa, milli mücadelenin haklılığını tüm dünyaya duyurabilme amacıyla, konferansa doğrudan davet edildikleri taktirde vakit kaybetmeden Londra’da bulunabilsin diye Bekir Sami Bey başkanlığındaki heyeti erkenden yola çıkarmıştır. 7 Şubat 1921 tarihinde Ankara’dan yola çıkan Türk heyeti 23 Şubat tarihinde toplantıya katılmıştır.

23 Şubat tarihinde yapılan ilk toplantıda Osmanlı Hükümetini temsilen orada bulunan Tevfik Paşa “Söz asıl milletvekillerine aittir. Bundan dolayı Anadolu Heyetine söz verilmesini teklif ve rica ederim” diyerek Anadolu topraklarının tek temsilcisinin TBMM olduğunu bütün dünyaya göstermiştir. Ayrıca bu davranış İtilaf Devletlerinin iki Hükümet arasında karışıklık çıkararak amaçlarına kolayca ulaşma planlarını geçersiz kılmıştır.

Toplantının ilk oturumunda, Bekir Sami Bey Batı Trakya’nın tamamen Türkiye’ye bırakılması, Yunan kuvvetlerinin İzmir işgaline son vermesi, Boğazlarda Türk hakimiyetinin tanınması, mali ve iktisadi bağımsızlık ve Kürdistan sorunu diye bir şeyin söz konusu olmadığı bu yüzden görüşülmeye gerek olmaması gibi isteklerini açıkça dile getirmiştir. Bu isteklere karşılık olarak İngiltere Başbakanı Lloyd George Bekir Sami Bey’e İzmir ve Trakya’daki Türk nüfusunun ne kadar olduğu, Boğazlar hakkındaki düşüncelerinin ne olduğunu, Doğu sınırlarının neresi olduğunu sorarak Türk heyetinin açıklarını bulmaya çalışmıştır. Bekir Sami Bey tüm bu sorulara Misakı-Milli kararları doğrultusunda cevaplar vermiştir. Yapılan görüşmeler bunun gibi karşılıklı anlaşmazlıklarla devam etmiştir. Türk Heyetinin istekleri İtilaf Devletlerinin çıkarlarına ters düştüğü için kabul edilmemiştir. Tüm bunlara rağmen İtalya ve Fransız Hükümetleri ülkelerinin çıkarları doğrultusunda Bekir Sami Beyle ikili anlaşmalar yapmışlardır. Ayrıca İngiliz Hükümeti esir değişimi konusunda Bekir Sami Bey’le görüşmek istemişlerdir.

11 Mart 1921tarihinde Bekir Sami ve Fransız Başbakanı Briand arasında “Türkiye ile Suriye Sınırları Hakkında Siyasal, Askeri, Ekonomik Antlaşma” adında ikili anlaşma yapılmıştır. Yapılan bu anlaşmaya göre Fransa ve Türkiye Kilikya’daki düşmanlıkları durdurmayı kabul edecek, bir hafta sonra Fransa askerlerini sancaklara çekecek, İskenderun’da yerel halk silahsızlandırılacak, Hıristiyanların bulunduğu alanlarda karma bir yönetim kurulacaktı.

12 Mart tarihinde Bekir Sami Bey, İtalyan temsilci Kont Sforza ile görüşmüş ve anlaşma imzalamıştır. Anlaşmanın içeriğine göre İtalya, İzmir ve Trakya’nın Türklere bırakılmasını savunmuş, bunun karşılığında ise Anadolu’nun birçok bölgesinde imtiyazlar talep etmiştir. Ayrıca Antalya, Burdur, Muğla, Isparta sancaklarının sonradan belirlenecek olan bölümlerinde ekonomik faaliyetler için üstün olma hakkı isteyen İtalya belirtilen yerlerde Türk Hükümetinin ya da Türk sermayesinin yapamayacağı ekonomik faaliyetlerin İtalya sermayesine verilmesini talep etmiş ve Ereğli madenlerinin bir İtalyan-Türk ortaklığına devredilmesini kabul etmiştir.

Bekir Sami Bey, İngiliz temsilcisi Robert Vansittart ile aralarında “Türk-İngiliz Esirlerinin Mübadelesine Dair Mukavele” adlı bir anlaşma imzalamıştır. Ancak bu anlaşma eşit şartlar içermemiştir. Anlaşmaya göre Malta sürgününde bulunanların yarısı İngiliz yargısına ve infazına bırakılmıştır.

Bekir Sami Bey’in Ankara Hükümetinin haberi olmadan yaptığı bu anlaşmalar tam bağımsızlık ilkesine ters düştüğü gerekçesiyle Mustafa Kemal Paşa tarafından TBMM’de konuşulmaya dahi gerek görmeden reddedilmiştir. Yapılan bu anlaşmalar neticesinde Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Bey’den istifasını istemiştir.

Bekir Sami Bey’in Moskova Görüşmelerinde ve Londra Konferansında Ankara’nın emirlerinin dışına çıkmaması, bütün zorluklara rağmen taviz vermemesi, onun iyi bir diplomat olduğunu göstermiştir ancak Londra’da yapmış olduğu bu ikili anlaşmalar itibarını zedelemiştir.

Ölümü

İstifasının ardından siyasi hayatına TBMM’nin ikinci döneminde Amasya milletvekili olarak devam etti. Bu görevi sırasında adı İzmir’de Atatürk’e karşı yapılmaya çalışılan ancak başarısızlıkla sonuçlanan suikast girişimi ile anıldı ve şüpheli olarak yargılandı. Mahkeme sonucunda suçsuz bulunmasına rağmen duyduğu rahatsızlıktan dolayı siyasi hayatına son vererek Tokat ilinde birkaç sene sakin bir çiftlik hayatı sürdü. Sakin geçen bu yılların ardından 1933 yılında hayata gözlerini yumdu.

Kaynakça

  • Halime Demirel, Bekir Sami Bey ve Faaliyetleri, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Eğitimi Bilim Dalı Doktora Tezi, Ankara, 1994.

  • Enver Konukçu, “Osmanlı IV. Orduy-ı Hümayunu’nda Kafkaslı Komutan Musa Paşa”, VakanüvisUluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Kafkasya Özel Sayısı, C.2, Y.2017

  • Mehmet Gönlübol, Cem Sar, Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, 1990

  • Ahmet Eyicil, Siyasi Tarih, Gün Yayıncılık, Ankara 2005, s. 391., Yusuf Kemal Tengirşek, Vatan Hizmetinde, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1981

  • Stefanos Yerasimos, Ekim Devriminden Millî Mücadeleye Türk Sovyet İlişkileri, TTK, İstanbul, 1979

  • Feryat Gürdal, Türk Siyasi Hayatında Bekir Sami Kunduh, Karabük Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2019

  • Adnan Sofuoğlu, Seyfi Yıldırım, Arşiv Vesikalarına Göre 1921 Londra Konferansı TutanaklarBelgeler, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2018

  • Ömer Kürkçüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri 1919-1926, AÜ SBF. Yayını, Ankara, 1978

  • Bilal N. Şimşir, Bizim Diplomatlar, Bilgi Yayınevi, 1996

Bunları da sevebilirsiniz