Ülke gündemimizin, bizi bazı konuları çabuk unutmaya zorladığından bir önceki yazıda söz etmiştim. Öyle ki, bu kez sadece Türkiye değil, tüm dünya Covid-19 dışında bir şey konuşmaz hale geldi. Durum böyle olunca depremin gündemdeki etkisi neredeyse sıfırlandı. Bir sonraki depreme kadar… Gerekli önlemler alınmadan büyük bir depremin olmamasını umarken şimdi, bu salgın günlerinde deprem olmamasını diliyorum. Şayet, bu olağandışı günlerde bir de deprem olursa yönetilmesi çok zor bir kaosun içinde buluruz kendimizi.
**
Sarsıntı yazı dizisinin bu yazısında afet durumunda iletişim konusu ile ilgili bazı bilgiler paylaşacağım.
**
New York üniversitesi tarafından 2005 yılında yayınlanan “Afetlerde Teleiletişim Altyapısı: Şehirleri Kriz İletişimine Hazırlamak” (Telecommunications Infrastructure in Disasters :Preparing Cities for Crisis Communications) [1] adlı raporda afet sonrasında teleiletişim altyapılarında meydana gelebilecek hataların nedenleri üç ana başlık altında toplanmış:
1- Ağ bileşenlerinin fiziksel zarar görmesi
Teleiletişim kurmamızı sağlayan baz istasyonları gibi bileşenlerin deprem, hortum vb. afetler sonrasında hizmet veremez duruma gelmesidir.
2- Ağ altyapısını destekleyen sistemlerde aksama
Teleiletişim kurmamızı sağlayan bileşenlerin çalışmasını sağlayan elektrik altyapısı gibi bileşenlerin hizmet veremez duruma gelmesidir.
3- Ağ tıkanması
Afet durumlarında, insanların uzaktaki tanıdıklarıyla iletişim kurma ihtiyacı normal zamandakine göre çok daha fazla olur. Bu durumda iyi tasarlanmış ağ sistemleri bile fazla gelen yükü kaldıramaz ve yapılan aramalar, gönderilen mesajlar kaybolur.
Doğal olarak, ağ bileşenlerine ve destekleyici sistemlere zarar gelmesi durumunda mevcut altyapı da zarar görecek olduğundan, ağ tıkanması durumu daha vahim bir durum alacaktır.
Aynı raporun ilerleyen bölümlerinde, afet sonrasında yaşanacak teleiletişim aksaklıklarını en kısa sürede ortadan kaldırmaya yönelik, uygulanması gereken adımlar da belirtilmiş. NSF (Amerika Ulusal Fen Bilimleri Vakfı) tarafından desteklenen, 1970 yılında yapılmış olan “Afet Sonrası Yapılanma” (Reconstruction Following Disaster) adlı çalışmadan alınan – kurtarma faaliyeti modeli – şu adımları içeriyor:
1- Acil durum müdaheleleri
2- Onarım ve arıza giderme
3- İşlevsel, acil gereksinimler için hizmet veremez duruma gelen bileşenlerin yeniden yapılandırılması
4- Yeniden geliştirilme amaçlı yeniden yapılandırma
Raporda bu adımlar, afet sonrasında 1-2 hafta içinde yapılabilecek işlemler olarak tanımlanıyor. Ancak tabi ki, önemli olan afet durumu yaşanmadan önce, oluşabilecek zararı en aza indirgemek için önlem almak. Raporda, alınması önerilen önlemler ise şu şekilde sıralanmış:
1 – Özel Sektörü ve STK‘ları Afetlere Hazırlamak
2 – Kamu Ağlarının Güvenilirliğini Artırma
3 – Yeni İletişim Teknolojileri Ve Uygulamalar Geliştirmek
4 – Risk Yönetimi, Telekomünikasyon Ve Kentsel Yönetimleri Güçlendirme
Konusunda Çalışmalar Yapmak
5 – Ulusal Uyarı Sistemlerini Yeniden Tasarlamak
6 – Amatör Radyo Hizmetinin Modernleştirilmesi
Bu rapor ile temelde aynı şeylere değinen, “Ağ Dayanıklılığı ve Kurtarma Gereksinimleri” adlı bir rapor da Birleşmiş Milletler bünyesinde bulunan Uluslararası Teleiletişim Birliği (ITU) tarafından 2014 yılında yayınlanmış. [2]
**
Bir Örnek: Japonya
Dünyada en sık ve en büyük depremlerin meydana geldiği ülkelerden biri Japonya. Japonya, hem doğal afetleriyle, hem de yaşanan doğal afetlere yönelik aldığı önlemlerle adından sıkça söz ettiren bir ülke. Her ne kadar Japonya’da çok sık büyük depremler olsa da 2011 yılında yaşanan, 9.1 büyüklüğündeki Büyük Doğu Japonya Depremi, afetlere bu denli hazır olan Japonya için bile büyük kayıplara yol açtı. 15,897 insanın hayatını kaybettiği bu deprem felaketinin ardından Japonya, hem yaralarını sarmak hem de gelecekte olması kaçınılmaz olan depremlere karşı daha etkili önlemler almak adına hiç vakit kaybetmeden işe koyuldu.
Büyük Doğu Japonya Depreminde teleiletişim altyapısında ağ tıkanması meydana gelmiş ve iletişimde ciddi aksamalar yaşanmıştı. Bunun ardından Japon İçişleri ve İletişim Bakanlığı, akademisyenler ve bilgi teknolojileri ile ilgili çalışmalar yürüten şirketlerde çalışan, alanında uzman profesyonellerin yer aldığı bir çalışma ekibi oluşturdu. Bu ekip depremin arından, 8 ay gibi kısa bir sürede, yaşanan teleiletişim sorunlarının nedenlerini ve olası çözümleri içeren, kapsamlı bir raporu ilgili bakanlığa iletti.
Raporda dikkat çeken noktalar şu şekilde:
Acil Durumlarda Ağ Tıkanıklığını Azaltmak İçin Yapılması Gerekenler:
-
Sesli arama özelliğini sağlama
– Genel iletişim kapasitesini artırmak için ağ anahtarları(network switches) gibi tesislerin tasarım kapasitesinin yükseltilmesi,
– Acil durum öncelikli çağrıların istikrarlı bir şekilde uygulanabilirliğinin sağlanması.
-
Sesli aramalar dışındaki iletişim araçlarını genişletme / geliştirme
– Acil durum mesaj servislerinin karmaşıklığını artırmak,
– Cep telefonu kısa mesaj iletimindeki gecikmelerin nedenlerinin belirlenmesi.
-
Acil bir durumda kullanıcıları mevcut iletişim araçları hakkında bilgilendirmek
– Cep telefonlarına ve yayın ortamlarına acil durum bildirimleri yoluyla etkili bilgi dağıtımı,
– Hükümet ve taşıyıcılar arasındaki işbirliği yoluyla tıkanıklık ve iletişim kısıtlamaları bilgilerinin paylaşılması ve sağlanması,
– Olağanüstü hallerde iletişim yöntemleri hakkındaki bilgilendirme eğitimlerinin yapılması.
-
Ağ Tıkanıklığıyla başa çıkmak için sağlam ağlar tasarlamak
– Tıkanıklık direncini arttırmış yeni teknolojilerin geliştirilmesi.
Baz İstasyonları ve / veya Röle İstasyonlarında Hasar Durumunda İletişimde Kesintiyi En Aza İndirmek İçin İçin Yapılması Gerekenler:
-
Hasarlı telekomünikasyon altyapısında acil onarımlar
– Baz istasyonları, yerel istasyonlar ve iletim yollarında (Uydu haberleşme şebekesi uygulaması) acil onarımlar,
– Acil durumlarda taşıyıcılar arasında ağ paylaşımı ve işbirliği.
-
Afetten etkilenen bölgelere ve tahliye merkezlerine iletişim altyapısı sağlama
– Felaketten bu yana geçen süreyi temel alarak iletişim yeteneğini güvence altına alma ve sağlama,
– Tahliye merkezlerinde vb. Etkili iletişim araçlarının önceden konuşlandırılması.
-
Güç kaynaklarının kararlılığını sağlamak
– Acil durum jeneratörlerinin (yakıt sağlama dahil) telekomünikasyon tesislerinin türü ve boyutuna uygun olmasını sağlamak,
– Elektrik kesintileri sırasında sabit hatlı telefonların kullanılabilirliği ve pille çalışan sabit hatlı telefonların kullanımının teşvik edilmesi hakkında bilgilendirme yapılması.
-
Acil durum bilgisi ve afet hasarı raporlarının sağlanması
– Acil durum bildirimi kısa mesajlarının cep telefonlarında etkili kullanımı,
– Restorasyon alanı haritalarının iyileştirilmesi ve iyileştirilmesi.
-
Gelecekte Kullanılacak Ağ Altyapısının Tasarlanması:
– Afet-dayanıklı ağ altyapısı oluşturmak için Ar-Ge çalışmalarının yapılması
– Telekomünikasyon şirketleri ve GSM operatörleri ile ortaklaşa çalışmalar yapılması
– İnternet kullanımının yaygınlaştırılması
**
Japonya örneğinde, New York Üniversitesi ve ITU tarafından yayınlanmış raporlarda üzerinde durulan konuların hayata geçirildiği görülüyor.
Bir Örnek: Türkiye
Anadolu, bir deprem bölgesi.
1999 yılında, Gölcük depreminde resmi verilere göre 17,727 insan hayatını kaybetti.
1999 yılında, Düzce depreminde resmi verilere göre 845 insan hayatını kaybetti.
2011 yılında, Van depreminde resmi verilere göre 644 insan hayatını kaybetti.
2020 yılında, Elazığ depreminde resmi verilere göre 41 insan hayatını kaybetti.
…
1999 yılında da iletişimimiz koptu, 2020 yılında da. Peki Türkiye’de afet durumunda iletişim aksaklıklarını en aza indirgemek için ne yapılıyor?
İstanbul Valiliği’ne bağlı İstanbul Proje Koordinasyon Birimi İnternet Sitesi:[3]
Afetlere ilk müdahale eden kurumların afet ve acil durumlarda kullanabilecekleri ortak bir haberleşme kanalı sıkıntısının giderilmesi için yatırımlar gerçekleştirildiği belirtilmiş.
103.0 Afet FM
İstanbullu’ların afet durumunda bilgi edinebilmesi için kurulmuş bir radyo istasyonu.
AFAD İnternet Sitesi:[4]
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Van deprem bölgesine yönelik çalışmaları listelediği internet sayfasında iletişimle ilgili yapılanların özeti şu şekilde:
– Deprem bölgesine yeni baz istasyonları yerleştirilmiş.
– Kızılay için alternatif iletişim araçları ve altyapısı sağlanmış.
– Bölgeye Uydu üzerinden internet bağlantısı sağlanmış.
– GSM Operatörleri tarafından depremzedelere bedava 100’er dakikalık kontör ve 100 SMS verilmiş.
– Mobil baz istasyonları kurulmuş.
– 122 kısa kodlu AFAD iletişim numarası, 113 kısa kodlu Sağlık Bakanlığı iletişim numarası devreye alınmış.
Kızılay’ın internet sitesinde Kızılay Afet Haberleşme Birimi’nin görevleri 19 madde olarak tanımlanmış. [5]
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi, Jeofizik Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Dilek Kepekçi tarafından “Bütünleşik Afet Yönetim Sisteminde Kriz Yönetimi Kapsamı İçinde İstanbul İçin Yapılan Afet Acil Yardım Planı Bilgilendirilmesi ve Değerlendirilmesi” başlıklı akademik çalışma yayınlanmış. Çalışma, yalnızca teleiletişim hakkında değil, afet durumunda yaşanacak tüm aksaklıklara karşı yapılması gerekenler konusunda bilgi içeriyor. [6]
İstanbul’da Eylül 2019’da meydana gelen depremin ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, şu açıklamaları yaptı: [7]
1- 3 operatörün toplam 118 milyon kişi olan aynı anda haberleşme kapasitesi, yaklaşık 6 ay içerisinde 175 milyona çıkarılacak
2- Acil durumda haberleşme için ücretsiz ortak bir hat kurulacak.
3- Karar vericilerin ve depremi yönetecek ekibin kendi içerisindeki iletişimini kesintisiz sağlayabilmesini garanti altına alacak telsiz sistemi çalışmaları tamamlanacak.
4- Normal şartlarda yıkılabilecek binalar tespit edilip, eğer bu tür binalarda baz istasyonları varsa, hızlı bir şekilde daha sağlıklı binalara kurulacak.
5- İletişimde daha sağlıklı bir yapı için ise orta ve uzun vadedeki çözüm olarak değerlendirilen 5G’ye odaklanılacak.
Habertürk’ün haberine göre, Japonya’da kullanılan 171 Afet Acil Durum Mesajı Arama sisteminin hayata geçirilmesi umuluyormuş.
Hatırlarsanız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında cep telefonlarımıza UYARSİS BTK’dan bayram tebriği mesajı gelmişti. İşte bu mesaj aslında acil durumlarda bilgilendirme amacıyla kullanılacak UYARSİS’in (Türkiye Ulusal Uyarı Sistemi) denenmesi amacıyla gönderilmiş. Tabi ki yine İstanbul’da meydana gelen depremin ardından böyle bir sistem için çalışma yapılmaya başlandı. Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’ın açıklaması şöyle:
“UYARSİS BTK test mesajımızla Cumhuriyetimizin 96. yılını vatandaşlarla kutlayalım istedik. Uyarı sistemini sadece ülke genelinde değil, anlık olarak bir bölgede, bir ilde veya ilçede bulunan kişilere de afet veya acil durum uyarı mesajlarının gönderimine imkan tanıyacak şekilde tasarladık. Bu sayede afet veya acil durumun gerçekleştiği coğrafi alan içindeki kişilerin erken uyarı mesajlarını alabilmesi mümkün hale geldi.”[8]
Bu açıklamanın üstünden günler geçti, 24 Ocak 2020 gününde haber kanallarında, haber sitelerinde UYARSİS taslağının hazır olduğuna ilişkin haberler yer aldı [9]. Aynı gün saat 20:55’te Elazığ’da deprem oldu.
**
Yorumlar
Yayınlanan haberlerin doğruluğundan şüphe etmediğimizi var sayalım. Bu durumda, iletişim altyapısına yapılan yatırımlar, baz istasyonlarının sayısının ve kapasitesinin arttırılmasına yönelik çalışmalar, acil durum hatlarının kurulması, UYARSİS gibi gelişmeler pek de fena durmuyor.
Ana akım medyayı takip eden kişiler durumu bu şekilde görüyor olabilir. Hatta, insanların, yapılan açıklamalardan sonra yaşadağı ülke olan Türkiye’ye duyduğu güven artabilir. Ancak ne yazık ki durum bende böyle olmadı. Evet, ülkemizde ilgili birimler bazı açıklamalarda bulunuyor, gerekli yatırımların yapıldığını, yeni sistemlerin devreye alınacağını bizlere bildiriyorlar. Ama bunlar benim beklentilerimi karşılamıyor. Ülkede yapılan açıklamalar çok alt düzeyler hedef alınarak yapılıyor.
Ben
Neye yatırım yapıldığının detayını bilmek istiyorum.
Devreye alınacak sistemlerin teknik detayını bilmek istiyorum.
Ülkemizde yaşanan afetler sonrasında teleiletişim hizmetlerinin çalışma istatiskilerine ait verinin bulunduğu araştırma raporlarına ulaşmak istiyorum.
Afet yönetiminde iletişim sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin eylem planı raporların yayınlanmasını istiyorum.
Yani, diyelim ki cidden ülkemizde gerekli önlemler alınıyor fakat halk “anlamayacağı (!)” için detay paylaşılmıyor. O halde, Türkiye’de neden depremden sonra her 10 kişiden 9’u aradığına ulaşamıyor? [10]
İçtenlikle söylüyorum ki, ülkemizde, söz ettiğim araştırmaları yapacak çok değerli mühendislerin, bilim insanlarının var olduğuna inanıyorum. Tek eksiğimiz bu konulara yeteri kadar önem göstermememiz…
İnsan hayatı ve insan hayatının kalitesinin önemi anlaşılırsa bu konulara da önem gösterileceğinden şüphem yok.
Daha güvende hissettiğimiz günlere…
Kaynaklar
[1]https://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/nyu-disastercommunications1-final.pdf
[3]https://www.ipkb.gov.tr/ismep-nedir/a-bileseni/acil-durum-haberlesme-sistemlerinin-iyilestirilmesi/
[4] https://www.afad.gov.tr/deprem-bolgesine-yonelik-calismalar
[5] http://afetyonetimi.kizilay.org.tr/tr/afet-haberlesme-birimi.html
[6] http://www.imo.org.tr/resimler/ekutuphane/pdf/2630.pdf
[7]https://www.haberturk.com/acil-durumda-haberlesme-icin-japonya-171-modeli-geliyor-2526638-teknoloji
[10]https://www.cnnturk.com/turkiye/depremden-sonra-her-10-kisiden-1i-aradigina-ulasabiliyor