Dün, 21 Mart, Dünya Şiir Günü’ydü… Dün Cengiz Bektaş’ı sonsuzluğa uğurladık. Mimardı. Şairdi. İnsan gibi insandı.
Mimarlık ve şiir sanatı… İkisi de bence insan mutluluğuna ya da mutsuzluğuna en doğrudan, en dolaysız etki yapan iki alan. İkisi de yaşamla iç içe. Yeter ki o iç içeliği, o bütünlüğü fark edelim, bilincinde olalım; o bütünlüğü sanatla, bilimle, birikimle, emekle ama en çok da toplumsal bilinçle yükseltelim…
Ne mutlu ki Cengiz Bektaş, bu ikisini kendi kişiliğinde birleştiren bilge kişilerden biriydi. Mimarlığını şiirleriyle, şiirlerini mimarlıkla besledi… PEN Yazarlar Derneği’nin yorulmaz bir neferiydi. Onun için kaleme aldığımız duyuruda şöyle dedik:
Cengiz Bektaş için
“Aydın kişi. Mimar. ‘Şiir insanlığımızdır’ diyen şair. Yazar. Araştırmacı. Eleştirmen. Onda bunların hepsi bir bütündü. Mimarlığı yazılarını ve şiirini; şiiri ve yazıları mimarlığını tamamlar… Neredeyse bir Rönesans aydını diyebilirim… Ama tam öyle de değil… Asla fildişi kulelere sığmayan bir kişilik. Halkın arasında, emekçilerin omuz başında ve hakkı yenilenlerin yanında yer alan, tarih ve coğrafya içinde pupa yelken ilerleyen, coşku, heyecan, sevinç dolu, çocuk ruhlu bir aydın… 2018 yılında, PEN Şiir Ödülü’nü Cengiz Bektaş’a verirken şöyle demiştik:
Cengiz Bektaş’ı, biçimlendirdiği yapılara kattığı aydınlık gibi, şiire de güler yüzlü bir hava katan, şiirinde Akdeniz’den Ege’ye Türkiye’yi ağırlayan, emek yanlısı, insancıl yaklaşımıyla, Türkçe tutkusuyla ve yazarların örgütlü yaşamasının önemini, mücadelesiyle vurgulayan örnek bir aydınımız olarak kutluyoruz.”
Işık içinde uyusun…
Ahmet Telli ve ‘Dünyayı Aşklaştırmak’
Bugüne dek bana şiir neye yarar diye sorduklarında “insanı İNSAN yapmaya” derdim. 2020 Dünya Şiir Günü Bildirisi’ni bu yıl PEN Şiir Ödülü’nü kazanan Ahmet Telli hazırladı. Onun bildirisini okuduktan sonra artık yanıtım şöyle olacak: “Şiir dünyayı aşklaştırmaya yarar!”
Ah hele şu koronavirüsle yatıp kalktığımız günlerde ve gecelerde referansları özgürlük, adalet ve vicdan olan şiir; “her türlü inanç sisteminin ve ideolojilerin sınırlandırdığı dar algı aralıklarının karşısına, dinamik ve sınırlanmamış bir kadrajla çıkar.”
Ahmet Telli söylüyor: “Şiir, içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız bu karanlık dünyanın yerine ışıltılı, kardeşçe ve yaşama sevincinin rüzgârıyla dolu bir dünyayı geçirir; bunun olabilirliğini gösterir ve ‘hep birlikte’liğe çağrı çıkarır. İnsanların köşeye sıkıştırılmışlıklarına karşı, onların birlikte gösterebilecekleri tükenmez gücü; tek düşürülmüş bireyin horlanmasına ve aşağılanmasına karşı, insan tekilinin el değmemiş zenginliklerini ve yaratıcı coşkularını sezinletir.”
Gerçek ve yalan
Ahmet Telli’nin bildirisinin tümünü PEN Türkiye sitesinde okuyabilirsiniz. Ben özetliyorum: Şiirle ütopya arasında kurduğu ilişki, şiirin muhalif rolü, muhteşem.
“Gerçek, yalanla yer değiştirdiğinde o, (Şair) kendi hakikatini kurar; gerçek diye belletilen yalanların perdesini aralayarak, hakikat olanı gösterir. Bu nedenledir ki, iktidar odaklı hangi güç varsa, şairi ve şiiri sakıncalı bulmuştur. Şiir ise itirazlarını yükseltirken, ölüme karşı yaşamı, karanlığa karşı şavkı, savaşa karşı barışı, sömürüye karşı alın terini, kısıtlamalara ve zulme karşı özgürlüğü savunmaya devam eder; bir yandan da her türlü ötekileştirmeye karşı durur.”
Dünya Şiir Günü’nde bunu bize hatırlatan tüm şairlere teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.
Şu korona günleri ve gecelerinde “Aşk Halinde Bir Dünya”yı beklerken, inanın en büyük sığınak şiir…